15 Ağustos ruhu İŞİD çetesine geçit vermeyecek

Şahin DOĞAN

            15 Ağustos Kürdistan halkının ve Orta doğu halklarının tarihinde bir milattır. Sadece Kürt halkı için değil; Orta doğu halklar için de yeni bir sayfa açıldı. Tarih artık; öncesi ve sonrası diye kayıt düşmeye başladı.

 O süreç; adeta yaman yıllardı. Binler zindanlara doldurulmuştu.  12 Eylül faşizminin halk üzerinde terörünün sürdüğü, zindanlarda vahşetin dizginsiz olduğu bir süreçti. Kürdistan, Türkiye ve dünyada ciddi yankı yarattı. Derinden bir sarsılma yaşandı.

            15 Ağustos’la ilgili anlam, önemi, sonuçlarına ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yapılmaktadır. O süreçte Mamak Askeri Cezaevindeydim. Neredeyse Türk sol hareketlerinin büyük bölümünün ana davaları Ankara’da görülüyordu. 15 Ağustos eylemi radyodan haber verdiğinde, cezaevinde tutuklular arasında bir şok yaratırken; cezaevi idaresi de tedbir olarak cezaevinin etrafındaki korumayı en üst düzeye çıkarmıştı. Nöbetçi kulelerini tahkim etmişti.

   Çok yüzeysel, sıradan bir eylem olarak algılandı. Bir eşkıyalık eylemi, hatta KDP’nin ve diğer birçok örgütün yer aldığı bir eylem olarak değerlendirildi. Böyle olmasını gerçekten arzu eden yönetici pozisyonda olan kişiler az değildi. Kendini sol görenler bu eylemi özgürlük hareketine yakıştırmak istemiyordu.  Sağı solu şaşkınlığa uğratmıştı 15 Ağustos eylemi.

Mamak zindanında ziyaret koşulları da oldukça kısıtlıydı o dönemler.   Askerlerin nezaretinde görüşebiliyorduk ziyaretçilerimizle. Birkaç dakikalık ziyaretlerde, konuşmaların arasına sıkıştırılan birkaç kelimeden sonuç çıkarmaya çalışıyordum. Ziyaretçilerimizden birisi “çocuğu bizimkiler sünnet etti.”  Bu cümleden hareketle gerekli mesajı almıştım. Görüş sonrası koğuşa döndüğümde “bu hareketi sadece özgürlük hareketi tek başına gerçekleştirmiştir” değerlendirmesini diğer sol guruptan bazılarıyla paylaştım. Bu değerlendirmeyi hazmedemedikleri için hemen her şeyi kendinize mal ediyorsunuz diye, “orada mücadele eden birçok hareket var, onlar da katılmadan bu eylemi bir örgüt tek başına yapamaz”  yaklaşımını sergilediler. 

Ancak zaman netleştiricidir. Taşları yerli yerine oturtur. Gün geçtikçe 15 Ağustos gerçekliği yadsınamaz hale geldi.  Her şey ayan beyan ortaya çıkmaya başladı.

  Zindan yaşamı çekilmez haldeydi. Dayak, hakaretler, kişiliği yok edici uygulamalar devam ediyordu. 15 Ağustos militan ve sempatizanlar da bir heyecana, bir umuda yol açmıştı  “Bizim yapmak isteyip de yapamadığımızı onlar gerçekleştiriyorlar” düşünceleri gelişmeye başladı.  Militan ve sempatizanlardan örgüt yöneticilerine 15 Ağustos eylemlerini nasıl değerlendirmek gerekir soruları cevap arıyordu. Bu yüzden örgüt yöneticileri bu eylemlerin gelişmesinden kaygı duymaya başladılar. Sol ve devrim adına ortaya çıkıp kendilerinin yapamadıklarını şimdi kendilerinin dışında Kürdistan’da özgürlük hareketi bu hayali gerçekleştiriyordu. Büyük ağabey dururken küçük kardeşin hiç hesapta olmayan bu çıkışı onlar için sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Militan yapıdaki heyecan dalgası cezaevine yayıldıkça sıkıntı da artıyordu. Yönetim düzeyindeki kişilerin 15 Ağustos değerlendirmesinde vardıkları sonuç “ Acele etmemek gerekir, sonuçta nereye varacağı belli olmaz. Bunlar küçük burjuva milliyetçileri. Daha önceden de Molla Mustafa Barzani hareketi vardı ve sonunda ABD’nin güdümüne düştü. Bunların sonu da benzer olabilir.” Değerlendirmesi ortaya çıktı. Bekleyelim görelim yaklaşımı yandaşlarının zihnine yerleştirilmeye çalışıldı. 

            Bu değerlendirmenin durumu anlama, kavrama yaklaşımı olmadığı şimdi daha iyi anlaşılıyor. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen tutumlarında çok ciddi bir değişme olmadı. Şimdi birçoğunun yaşı 60’a dayandı bazıları 70’e vardı ancak bekleme süreci hala devam ediyor ve mezara kadar devam edeceği anlaşılıyor. Böylesi değerlendirme içerisinde olanların siyasal olarak eksen kaymasına uğradıkları ve ulusal çizgide buluştukları açıktır. Ulusalcı yaklaşım başlangıçtan beri vardı. Ancak 15 Ağustos atılımı ve sonrası gelişmeler bunu net olarak açığa çıkardı.

            12 Eylül yargılamaları sonucu idam cezası alan birçok devrimcinin cezası infaz için mecliste onay bekliyordu. 15 Ağustos eylemleriyle başlayan süreç, idam cezalarının infazını erteletmiş, hatta ortadan kaldırmıştı.

            15 Ağustos bizleri ipten aldı. Sonraki yaşamımızı bu atılıma borçluyuz. Yoksa 12 Eylül faşizminin idam furyasının hızı ne zamana kadar devam ederdi bilinmez. Yaşına, suçuna bakılmadan ne kadar insanın boynuna ilmiği geçireceği belli değildi. Hızı kesilene kadar belki de onlarcasını daha darağacına gönderecekti.

            O süreçte küçümsenen, görmezden gelinmek istenen 15 Ağustos hamlesi, günümüze kadar direnerek, yeniden dirilişi yaratarak, Rojava’dan, Güney Kürdistan’a kadar halkların umududur şimdi.  Şimdi Özgürlük Hareketi halkları İŞİD zulmü ve kırımından kurtaran bir güce ulaşmışsa bunda 15 Ağustos’un ruhu vardır. 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.