Barış kavramını kullanmanın bile bedelinin olduğu bir coğrafyada barışı isteyebilmek, kişilik ve yürek gerektirir. Önce kişilik gerektirir; çünkü ölüme koşullanmış, ipnotize olmuş, açlıktan nefesi kokan ve kişiliğini bulamamış kurbanlardan insanı; sağlam bir kişilik ayırır! Yürek de gerektirir; çünkü erkin çıkarına karşı çıkmanın ilanıdır bu! Hani bu önsözlerim, yaşadığımız yerin koordinatlarını saptamaya yöneliktir. Kimse yaşadığı yeri; sanayisini kurmuş ve demokrasi kültürünün yerleştiği, gelişmiş ülkelerle karıştırmasın! Hani dünya küçülmüş, cep telefonlarıyla ceplerimize sığıyor artık. Biz de onlar gibiyiz yanılsamasına kapılmasın! Her coğrafyada ayrı bir takvim var. Biz onlarca yıldır kendimizi kandırıyoruz’ Yüzümüzü döndüğümüz, müziğini dinlediğimiz, filmlerini izlediğimiz ve imrendiğimiz o ülkelerle aynı yılı yaşadığımız koca bir yalan!. Hayatımızdan ve içinde yaşadığımız koşullardan zaten böyle olmadığı görülüyor! Anlayana!
Barışı istemek; şeffaflığı, hesap verilebilirliği istemek demektir. Egemenlerin, savaşı, kargaşayı dayattığı demir maskeli ülkelerde; yani yağmanın, talanın, soygunun olduğu ülkelerde, barış istemek; kişilik ve yürek gerektirir.
Bilinçli olmak, temiz bir yürekle yaşamak, insanların sevgi yüklü olmasını istemektir barış! Barış; yaşamı, yaşamayı, yaşatmayı sevmektir. İnsanlık düşmanı rantçıların kâbusudur bu insanı özlemler! İnsanlık, bir gün ‘’mutlaka’’ dediklerinde de gerçekleşecektir. Er geç…
YIKANMALI BARIŞ ŞARKILARIYLA DÜNYA!
Savaş isteyenler, ölümseverler
Kına yaksınlar müsait yerlerine
Kendilerini, savaş uçaklarına
Tanklara
Toplara
Hangar olarak kullandırtsınlar!
Savaş İlkel uyaklı bir düzendir
Rap, rap, rap, rap
Ruhsuz ve kanlı
Kahrolsun!
‘En güzel oğulların öldürülüyor hayat’
Utansın dünya, eğer yüzü kalmışsa
Ah ölüseviciler, pusucular, korkaklar!
Vur patlasın, çal oynasınlarda!
Evet, barış şimdi ve her zaman
Hayallerimizin bile kanatları yaralı!
Ölümlerden ölüm de ‘beğendirseniz’
Korktuğumuz için değil
İnsan kalabildiğimiz için
Yoksa yüreklerimizden nasıl çıkılır masallara?
Nasıl çıkılır âşk ve mertlik destanlarına yoksa?
Barış şarkıları da olmasa
Tutunacak dalımız kalmayacak hayatta!
Bu sönümsüz güneşin altında
Savaştan daha kahredici
Ne var ki başka!
Bir ölümsüz beşinci mevsime inancımız tam
Coşkulu kanatlar çırpmalı göğümüzde
Barışın güvercinleridir mahşeri kalabalık
Evet, şimdi ve her zaman birlikte
Her kuş kendince öter
Her insanın sevdiği şarkısı
Akort, hadi arkadaşlar, akort
Tınılarımız, dalların uç kısımlarında patlasın
Çiçek özü serpilsin üzerimize yapraklarla
Vaktidir dünya, yıkanmalı bir özgürlük şarkısıyla!
Barışın şarkısı yaşamayı haykırır
Muhteşem yeşil, yağmur ormanlarını
Hadi arkadaşlar, yan yana ve omuz omuza
Vaktidir yıkanmalı, barış şarkılarıyla dünya!
(31 Ağustos 2015 -Yarın 1 Eylül Dünya Barış Günü (ve yarınlar) için)
Aydın ALP – AMED’İN KELEBEĞİ
Barışın, adaletin, huzurun egemen olduğu üretim toplumlarında; iyi, güzel ahlâklı insanlarla kötü ruhlu insanların çelişkisi baskın olur. Ötekileştirme, ayrımcılık ve sınıfsal tahakküm olmasaydı, beni sadece ve sadece mutluluğunu başkalarının mutluluğu üzerine kuranlar ve ‘mutluluğunu’ başkalarının mutsuzluğu üzerine kuran, pis insanlar arasındaki ayrım ilgilendirirdi. Kötü ruhlu insanların da, savaş isteyen egemenlerin de canları cehenneme! İyilik, güzellik ve barış hemen şimdi diyorum! Not; Av. Ebru TİMTİK’in ölümü, toplum olarak hepimizin ölümüdür. Ah, bu güzel insanı ölüme sürükleyen koşullara lanet olsun!
Aydın Alp