Sarım havzası 'Çernobil' olmasın
Yılmaz Yiğitler - Özel
TİGRİS HABER - Diyarbakır’ın Lice, Bingöl’ün Genç ilçeleri arasında bulunan Sarım Havzasında HES yapılmak isteniyor. Sarım Havzası ve Çevresi Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Derneğinin Avukatı Ahmet İnan, HES projesinin hayata geçmesi halinde Sarım Havzasının “Çernobil” vadisine dönüşeceğini vurgulayarak, doğa ile birlikte 100 köyün yok olacağını söyledi.
“Geçim kaynakları bitme noktasına gelmiş”
HES projesinin hayata geçirilmesi için yöre halkıyla yapılmak istenen toplantıların pandemi dönemine denk getirildiğini, halkın katılımının engellendiğini belirten İnan, vatandaşların HES’i açık bir şekilde istemediğini ifade etti.
İnan, HES yapımının tesis edilmesinde dinamitlerin kullanılacağını, hafriyat atıklarının dere kenarlarına boşlatılacağını ve ormanlık arazilerinin yok olacağını ifade ederek HES’in Sarım Havzasına vereceği zararları şöyle anlattı;
“Binlerce ağaç kesilecek, yöreye özgü endemik bitkiler yok olacak ve balık türleri yavaş yavaş tükenecektir. Zaten Türkiye’de şu ana kadar yapılmış tüm HES’lerin ardından istinasız bir şekilde doğa perişan olmuş, doğaya bağlı geçim kaynakları bitme noktasına gelmiştir. HES yapım sürecinde ve devamında, akarsu ve kara ekosistemi büyük zarar görecek. Sarım havzasının balı dünyada ve bölgede tanınan, Avrupa’dan sipariş edilen çok değerli bir baldır. Bölgede arıcılık çok önemli bir geçim kaynağıdır. Fakat HES yapımı gerçekleşirse oluşacak toz, vadi rüzgârlarıyla beraber polenleri kaplayacağından arılar çiçeklerden nektar alamayacak, meydana gelen manyetik dalgalar arıları kaçıracaktır.”
“Tatlı su kaynakları harap edilmesin”
İnan, bölgenin doğal güzelliğiyle eko turizm merkezi haline getirebileceğini ifade ederek, “Hâlbuki ülkemizde, çok daha az maliyetle çok daha fazla enerji üretme potansiyeli varken (hem de doğaya zarar vermeden), doğayı ve sınırlı sayıda bulunan tatlı su kaynaklarını harap etmemiz kabul edilebilir değildir” dedi.
Birsu HES projesi kapsamında Sarım Havzasının doğal su kaynaklarının 49 yıllığına Silvan Elektrik Üretim özel şirketine kiralandığını da söyleyen İnan, “Eğer toplum olarak bu vahşi sömürünün önünde durmazsak bir sonraki aşama; içimize çektiğimiz oksijenin, yani havanın paketlenip bize satılması muhtemel ve yakındır” ifadesini kullandı.
“Bakanlık “doğa talanına dur” desin”
Projenin onaylanması halinde hukuksal yollara başvuru yapılacağını belirten İnan, “ÇED raporunda, bu mükemmel doğanın katledilmesine göz yumulmayacağını, ola ki ÇED raporu, ülke menfaatlerini değil de özel şirketin menfaatlerini esas alırsa, çevre ve şehircilik bakanlığımızın son sözü söyleyen merci olarak bu hukuksuzluğa ve doğa talanına dur diyeceğini umuyoruz.
Aksi takdirde, başta sarım havzası halkı olmak üzere ilgili sivil toplum kuruluşları, barolar ve tüm duyarlı kesimlerle birlikte hukuksal mücadelemiz olacak” dedi.
“İnsan sağlığı olumsuz etkilenecek”
İnan, HES projesinin sadece doğaya değil, insanlara da zarar vereceğini söyleyerek“Elektrik iletim hatları nedeni ile oluşacak elektrik ve manyetik alanların, çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olacak, adeta her vadi bir “Çernobil” vadisine dönüşecektir. Çünkü iletim hatlarının kanserojen etkisi olduğu kanıtlanmış bir gerçektir” diye ifade etti.
HES’lerle elde edilen enerjiden ziyade Güneş Panellerinden daha çok enerji sağlanacağını söyleyen İnan, Güneş Atlası’nın yayınladığı raporunda geçen şu cümleleri söylüyor, “ 2050'de Türkiye’nin elektrik ihtiyacının tamamını karşılamak için 1.600 km²’lik alana başka bir deyişle 2 Atatürk Barajı büyüklüğündeki bir alana güneş panelleri kurulduğunda ülkenin elektrik ihtiyacının tamamen karşılanacağını gözler önüne sermiştir”
Ayrıca Türkiye’de su kaynaklarının tükendiğini de vurgulayan İnan, ülkeyi bekleyen tehlikeler olduğunu ve HES’lerden uzak durulması gerektiğini ifade ediyor.
Öte yandan yapılan bazı çalışmalarda, küresel iklim değişikliğinin Türkiye’yi kuraklıkla vuracağını öngörmektedir. Küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında yer alan Türkiye, BM Çevre Programı’nın (UNEP) tahminlerine göre Avrupa’da çölleşmenin ilk önce başlayacağı ülkeler arasında.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.