Sancar: Dokunulmazlık kararı, '367' ve 'başörtüsü' kararlarından farksız
HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, yeniden dokunulmazlık kazanmasına karşın, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında “yargılamaya devam” kararı vermesini değerlendirdi.
Konuyu TBMM Başkanlık Divanı’nda gündeme getiren TBMM Başkanvekili Prof. Dr. Mithat Sancar’a göre Berberoğlu kararı, bir dönem büyük tartışma yaratan “367” ve “başörtüsü” kararlarından farklı değil.
“Bu kararlar nasıl o zaman özellikle AKP çevrelerinde infial yaratmışsa Berberoğlu kararı da aynı şekilde infialle karşılanmalı” diyen Sancar “Eğer yargıda bu tutum yaygınlaşır, mahkemeler bu yönde kararlar verirse bunun en kesin ve en net çözümü Geçici 20. Madde’yi (milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıran geçici madde) anayasadan çıkarmaktır” dedi.
Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre, TBMM Başkanvekili Mithat Sancar’ın Yargıtay’ın kararının ne anlama geldiği, yaratabileceği sonuçlar ve çözüm önerileriyle ilgili yaptığı açıklamalar özetle şöyle:
‘KARAR VAHİM, KEYFİ VE DAYANAKSIZ’
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararı gerçekten vahim, gerekçesi de son derece keyfi, dayanaksız ve temelsizdir. Dokunulmazlık ister normal prosedürle, ister 26. Yasama Dönemi’nde yaşandığı gibi olağan dışı bir yöntemle kaldırılsın, sadece kaldırıldığı döneme ilişkin bir işlemdir.
20 Mayıs 2016’da Anayasaya eklenen Geçici 20. Madde açıktır. O tarih itibariyle “fezlekeleri bulunan milletvekilleri hakkında, o fezlekeler bakımından, Anayasanın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi, hükmü uygulanmaz” der. Yani geçici madde ile “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” cümlesi bir süreliğine devre dışı bırakılmıştır.
Değişiklikle başka bir yere de dokunulmuyor. Yasama dokunulmazlığını düzenleyen bu maddenin 4. fıkrasında ise “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır” diyor. Geçici 20. Madde bunu kaldırmadı, bununla ilgili bir düzenleme yapmadı. Dolayısıyla Anayasanın bu hükmü yürürlüktedir. Yeniden seçilen milletvekili dokunulmazlık kazanır.
‘YARGITAY MECLİS’İN YETKİ ALANINA GİRDİ’
Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise, Berberoğlu kararı ile Anayasanın 83. Maddesi’ndeki, “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır” fıkrasını yürürlükten kaldırıyor. Bu Anayasayı ihlal etmektir. Çok açık bir ihlal var. Meclis’in yetki alanına girdi. Anayasayı değiştirmek özel bir çoğunluğa bağlı olarak Meclis’in yetkisindedir. Oysa Yargıtay 16. Ceza Dairesi anayasa hükmünü devre dışı bırakan bir karar verdi.
‘DEĞİŞİKLİK YAPARKEN KOMİSYON’DA UYARDIK’
Anayasa değişikliği yapılırken Komisyon ve Genel Kurul’da sürecin genel olarak yanlışlığını dile getirirken aynı zamanda kötüye kullanılabileceğini de belirttik. Bunun üzerine dönemin Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop, bugün yeniden gündeme gelen “Tekrar seçilen milletvekili yeniden dokunulmazlık kazanır” sözlerini söyledi. Bu açıklama Anayasa Komisyonu raporuna da geçti. Böylece Meclis’in iradesinin bu olduğu da çok açık ortaya konuldu.
‘BU KARAR 367, BAŞÖRTÜSÜ GİBİ BİR KARARDIR’
Toplumda yargıdan adil, evrensel hukuk ilkelerine dayanan ve anayasaya uygun karar verme beklentisi çok düştü. Ama bu kadar açık keyfilik, bu kadar açık anayasa ihlali çok fazla. Bu karar, 367 gibi Anayasa Mahkemesi’nin yetkisini aştığı bir karardır. Başörtüsü ile ilgili Anayasa değişikliği konusunda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği gibi bir karardır. Nasıl o zaman bu kararlar özellikle AKP çevrelerinde infial yaratmışsa 16. Yargıtay Ceza Dairesi kararı da aynı şekilde infialle karşılanmalıdır. Ben her iki karara da karşı çıktım, çünkü hukuka, anayasaya açıkça aykırı kararlardı. Haksızlığın kime yapıldığı ölçüt olamaz. Şimdi aynı şeyi AKP çevrelerinden de bekliyoruz. Üstelik Meclis’in açık iradesine çok doğrudan bir müdahale söz konusu. Sadece AKP de değil, Meclis’teki tüm partilerin iradesine sahip çıkması gerekiyor.
‘YARGITAY KARARI BASKI OLUŞTURUR’
Benim 2 dosyam var. Her dosya için yerel mahkemeler karar verecek. Yargıtay kararına uygun karar verme gibi mutlak bir zorunlulukları yok. Durdurma kararı vermeleri mümkün, hatta vermeleri gerekir. Ama devam kararı da verebilirler. Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararı yerel mahkemeler üzerinde bir baskı oluşturabilir. Ben hakkaniyetle, adil karar verecek hakimler olduğuna inanıyorum. Yargıtay’ın bu kararını dikkate almadan anayasaya, hukukun genel ilkelerine uygun karar vereceğini umuyorum.
Meclis’in, Meclis Başkanlık Divanı’nın, o dönem Anayasa Komisyonu’nda yer alan başta dönemin başkanı Mustafa Şentop olmak üzere göreve devam eden üyelerin tavır koyması, değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaşması gerekiyor.
‘TUTUKLAMA KARARLARI VERİLEBİLİR’
Başka mahkemelerden de “devam kararı” verilirse yargılamalar devam edecek. Elbette mahkemeler isterlerse tutuklama kararı verebilirler. Elbette bu davalar sonuçlandırılıp mahkumiyet kararları çıkabilir. Bu kararlar kesinleştiğinde de Meclis’e gelecek. Bu durumda Meclis Başkanının tavrı önemli olacak. Çünkü mahkumiyet kararlarının infazı da görev sonuna bırakılır diye bir anayasa kuralı var.
‘GEÇİCİ 20. MADDE ANAYASADAN ÇIKARILMALI’
Eğer mahkemelerden bu yönde karar çıkmaya devam ederse, o zaman Geçici 20. Maddeyi Anayasadan çıkarmaya yönelik bir mutabakat şarttır. Bu dönem partiler bu konuda anlaşabilirler. AKP isterse biz ve CHP zaten destek veririz. Asıl sorumluluk AKP’dedir. Birlikte bir teklif hazırlayabiliriz ya da AKP hazırlar biz destek veririz. Eğer yargıda Yargıtay 16. Ceza Dairesinin tutumu yaygınlaşır, mahkemeler bu yönde karar verirse benim önerim anayasanın ihlal edilmesine ve Meclis iradesinin yok sayılmasına karşı Meclis harekete geçmelidir. Bunun en kesin en net çözümü geçici 20. Maddeyi Anayasadan çıkarmaktır. (demokrat haber)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.