MEYDANLARDA DEMOKRASİ İTTİFAKI
15 Temmuz darbe girişimine karşı ülke genelinde başlatılan demokrasi nöbetine destek için Diyarbakır’a gelen AK Parti eski milletvekillerinden M. İhsan Arslan, Gazetemiz Tigris Haber’e darbe girişimine dair önemli açıklamalarda bulundu.
15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması halinde ülkenin ve bölgenin içine düşebileceği tehlikelere ve ülkede yaşanabilecek olası hukuksuzluklara işaret eden Arslan, darbe girişimi sonrası ülke genelinde ilan edilen OHAL’in ise, vatandaşların günlük, ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamında hiçbir olumsuzluğa neden olmayacağının altını çizdi.
Ülkemizde bir daha 15 Temmuz ve benzeri acıların yaşanmaması temennisinde bulunan Arslan, “İnşallah bütün farklılıklarımızla birlikte, mezhep farklılıklarımızla, ideolojik farklılıklarımızla, siyasi görüş farklılıklarımızla birlikte bu ülkeyi imar etmenin, ülkeyi kalkındırmanın yollarını buluruz. Bizler aynı gemide yaşadığımızın farkına vardık. Çünkü böyle bir olayın vuku bulması ve sonuç alması halinde her kesimin zarar göreceğini herkes fark etti. Yani geminin batması halinde sadece tayfa ve kaptanın zarar görmeyeceği anlaşıldı. O zaman hep birlikte bizler geleceğimiz ve yarınlarımız için omuz omuza vererek, yardımlaşarak kendi geleceğimizi biz belirlemek durumundayız” diye konuştu.
AK Parti eski milletvekili M. İhsan Arslan’ın Diyarbakır’da özel bir TV kanalına verdiği röportajın satırbaşları şöyle:
15 Temmuz darbe girişimi başarılı olmuş olsaydı, bundan en çok bölge halkı etkilenmiş olacaktı. Çünkü demokratikleşme alanında hükümetin atmış olduğu birçok adım vardı. Kürt sorununun çözümü noktasında birtakım mesafeler alınmıştı ancak darbeciler başarılı olmuş olsalardı sanırım bölge yine açık cezaevi haline gelebilirdi.
“Türkiye, geri kalmış bir Afrika ülkesinden daha kötü bir duruma gelecekti”
15 Temmuz darbe girişimini değerlendiren M. İhsan Arslan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye ile ilgili hem ülke içinde hem ülke dışında çok büyük güçlerin işbirliği halinde ve ciddi bir koordinasyon içerisinde olduğu, Türkiye’de mevcut iktidarı yıkmaya yönelik, ülke içinde kaos yaratıp başka hesapların Türkiye’de icra edilmek istendiği bir süreç yaşadık maalesef. Hem içeride hem dışarıda olduğunu belirttim, çünkü 15 Temmuz darbe girişimi sadece iç odakların ve unsurların yapabileceği bir olay değildi. Dışarıda uzun zamandır planlanmış, tedbirleri alınmış, içeride de işbirlikçileri ile birlikte çok büyük bir proje hayata geçirilmek istendi. Allah bu millete acıdı diyebilirim. Milletimizin ve Cumhurbaşkanımızın cesareti ve basireti, tüm siyasi kadrolarımız ve medyamız sayesinde elhamdülillah bu darbe girişimi boşa çıkarıldı. Bu sorduğunuz soru çok önemli, bu soruyu sormaktan da insan korkuyor. Allah muhafaza eğer bu darbe girişimi gerçekleşseydi bugün Türkiye’de her şey başka türlü olacaktı. Çok fazla infazdan bahsedecektik. Binlerce tutuklamadan bahsedecektik. Adaletten, hukuktan, yargıdan asla bahsedemeyecektik. Türkiye’nin 15 yıldır başardığı çok büyük ekonomik kalkınma hamlesi söz konusuydu ve artık ondan da bahsedemeyecektik. Ne 2023 nede 2071 hedefleri ve projeleri gündemimizde olmayacaktı. Türkiye, zaman zaman söylediğimiz çok geri küçük bir Afrika ülkesi düzeyinden daha beter bir duruma gelecekti. İçeride insan haklarından, hukuktan bahsedemeyecektik.
“Darbe girişimini akamete uğrattık”
Esas korkum şu, bölgemizin özelinde Kürt Sorununun çözümü amacıyla başlatılan demokratik süreçler bitmiş olacaktı. Ve çok daha şiddetle, tamamen silahların konuştuğu, çatışmaların da sadece başka güçlere yarayacak sonuçlar doğuracağı projeler hayata geçirilecekti. Allah korusun böyle bir darbe girişiminin başarılı olması halinde öncelikle bölgemizde yaşayan milletimizin etkileneceğini düşünüyorum. Bu ciddi bir kaosa hatta iç çatışmalara bile sebep olabilirdi. Elhamdülillah bugün daha başka şeyler konuşuyoruz. Milletimizin basireti, cesareti ve özverisi ile ve milletimizin meydanlara inmesi sayesinde cuntacılar durduruldu. Şüphesiz siyasi kadrolarımızın, ilaveten bütün siyasi partilerimizin işbirliği yapması neticesinde biz bu darbe girişimini akamete uğrattık. Her ne kadar halen tehlike devam ediyor dense bile ben şahsen artık bir daha 15 Temmuz gecesine dönme tehlikesinin söz konusu olmadığını düşünüyorum. Çünkü girişimde bulunanlar büyük bir hayal kırıklığına uğradılar. Bunların dış destekleri de hayal kırıklığına uğradı. Milletimizin meydanlardaki cesaretiyle alınan sonuç ve bu motivasyonla milletimiz 24 saat meydanlarda demokrasi nöbeti tutmaya başladı. Milletimizin ve çocuklarımızın geleceğine yönelik bizde yeni yeni ümitlerin yeşermesine sebep oldu.
“Aynı gemide yaşadığımızın farkına vardık”
İnşallah bir daha milletimiz ve ülkemiz 15Temmuz benzeri acı olaylar yaşamaz. İnşallah bütün farklılıklarımızla birlikte, tüm mezhep ve ideolojik farklılıklarımızla birlikte, siyasi görüş farklılıklarımızla birlikte, bu ülkeyi imar etmenin, ülkeyi kalkındırmanın yollarını buluruz. Ve aynı gemide yaşadığımızın farkına vardık. Çünkü böyle bir olayın vuku bulması, sonuç alması halinde herkesimin zarar göreceğini herkes fark etti. Yani geminin batması halinde sadece tayfa ve kaptanın zarar görmeyeceği anlaşıldı. O zaman hep birlikte bizler geleceğimiz ve yarınlarımız için omuz omuza vererek, yardımlaşarak kendi geleceğimizi biz belirlemek durumundayız. 12 Eylül darbesinin izleri bölgemizde henüz silinmemişken böylesi bir darbenin başarılı olması durumunda her anlamda daha büyük bir yıkım ortaya çıkacaktı.
“Hükümet onurlu bir özeleştiri yaptı”
OHAL’in ne olduğunu, sıkıyönetimin ne olduğunu en iyi bölge halkımız biliyor. Dediğiniz gibi geçmiş askeri darbelerin en büyük tesiri hem toplumsal hem ekonomik hem siyasi istikrarsızlık anlamında bu bölgede yaşandı. Farkındaysanız AK Parti iktidarının söz konusu olduğu dönemde OHAL de başka türlü oluyor. Başbakanımızın söylediği bir söz var ve çok anlamlıydı; ‘OHAL’i biz devlete, kendimize ilan ettik, halkımıza değil’ diyordu. Halkımızın günlük yaşamında, ekonomik, sosyal yaşamında hiçbir değişiklik söz konusu olmayacak diyordu. Kendimizin bunu engelleyemememizden kaynaklanan, ihmalimizden dolayı OHAL’i kendimize yönelttik diyordu ki, burada yapılan ihmalleri fark etmiş olma bilinci vardır. Onurlu bir özeleştiri vardır. Hataların tespiti söz konusu olunca da bunları düzeltmeye ve bundan sonra atılacak doğru adımların söz konusu olacağı anlamına geliyordu.
“Halkımızın geleceğe daha umutla baktığını görüyorum”
Ben şahsen hem mutlu oldum hem de geleceğe dair ümitlerim arttı. Siz de farkındasınız, ben iki gündür Diyarbakır’dayım ne ciddi bir arama taramadan geçtim ne yol kesmelerle muhatap oldum. Milletimiz 15 Temmuz’dan önceki sosyal yaşamından daha rahat bir şekilde günlük hayatını sürdürüyor. Bu da geleceğe ait milletimizde büyük bir ümit doğurdu. Hatta milletimizde şu ümit de doğdu, şimdiye kadar yerelde, kurumlarda bizi yönetenler hakkında kuşkularımız vardı. Kimin hangi çıkar için hangi hesap peşinde olduğu hususunda endişeler vardı. Bu çekişmeler çatışmalar da vardı. Ama bürokrasideki bu son temizlikler ve bundan sonra planlanan tasfiyeler halkta da ciddi bir şeye sebep oldu. Bir güvene, bir ümide sebep oldu. Çünkü bürokraside çöreklenmiş odaklar birbiriyle koordineli, birbiriyle ilintili bürokratlar halkın çıkarları için değil, cemaatlerinin veya gruplarının, hiziplerinin, menfaatleri, çıkarları için çaba sarf ediyorlardı. Devletin imkânlarını, milletin onlara bahşettiği imkânları tamamen kendi çıkarları için kullanıyorlardı. Milletimiz bundan müthiş bir şekilde rahatsızdı ve bu bugün için rahatsızlık yarattığı gibi gelecek için de endişe yaratıyordu. Ben şahsen şuanda milletimizin geleceğe daha umutla baktığını görüyorum.
“Büyük bir işbirliği, dayanışma söz konusu olmuştur”
Bir de Ankara’da, İstanbul’da İzmir’de olduğu gibi Diyarbakır’da da düne kadar birbirine selam vermeyen insanlar, gruplar demokrasi talebi doğrultusunda, gelecek için istikrar isteme talepleri doğrultusunda bütün farklılıklarla birlikte beraber yaşamanın zorunluluğu konusunda büyük bir ittifaka varmış durumdalar. Geceleri bir araya gelen, slogan atan insanlar herhangi bir parti ya da ideolojik grupların, cemaatlerin sloganlarını atmıyorlar. Hepsi demokrasi için ve darbeye direnen, bilinçli, haklarının, sorumluluklarının farkında olan insanlar olarak büyük bir çaba içerisine girmişlerdir. Büyük bir işbirliği, dayanışma söz konusu olmuştur. Bu da halkımız için büyük bir gelecek vaat ediyor.
“Cumhurbaşkanımızın basireti, cesareti ve çabaları sayesinde ülkemiz çok büyük bir beladan kurtulmuştur”
17-25 Aralık olaylarından sonra cemaate kesin tavır koyan ve bu örgüte karşı kesinlikle hiçbir iyi niyet ve hiçbir hüsn-ü zan taşımayan bir insanım. Öncelikle de bu ihaneti yüksek basiretiyle ve iyiniyetiyle fark eden Cumhurbaşkanımız olmuştur. Çoğu kimse bunun farkına varmadı, böyle bir ihaneti göremediler. Ve Türkiye için düzenledikleri o meşhur planın farkına varamadılar. Ama hamdolsun Cumhurbaşkanımızın basireti, cesareti ve çabaları sayesinde bu ülke o büyük beladan, tehlikeden kurtulmuştur. Yine, Recep Tayyip Erdoğan’ın gayreti, cesareti olmasaydı şimdi ülke çok daha farklı durumda olabilirdi. Cumhurbaşkanımızın dik duruşu darbenin önlenmesinde büyük bir etken oldu.
“Bu plan ciddi, uzman kadroların, üst akılların düzenlediği bir plandır”
Bu sadece bir cemaatin projesi değildi. Bu komşularımız içinde daha ötelerde var olan büyük devletlerin bu bölge üzerinde ve Türkiye üzerinde de hesabı olan ülkelerin içerideki işbirlikçileriyle birlikte; ki bu işbirlikçiler hem askeri hem bürokratik kesimde, sivil toplum örgütleri içinde de varolan kesimlerdir. Onlarla birlikte çok uzun bir zamandan beri hazırlanan büyük bir darbe planıdır. Bu plan ciddi, uzman kadroların, üst akılların düzenlediği bir plandır. Eğer daha önce fark edilmeseydi, darbe girişimi erkene alınmasaydı Allah korusun başarıya ulaşabilirlerdi. Türkiye’de sadece bu iktidar döneminde değil, belki önümüzdeki 50 yıl sonra bile biz bunun izlerini silemez duruma düşebilirdik. Bu coğrafyada, bölgede artık milli, yerel güçlerin, iktidarların varolmasından bahsedemez duruma gelebilirdik. Tekrar söylüyorum, bizleri Allah korudu. Milletimizin basireti, cesareti, fedakârlığı sayesinde ve Cumhurbaşkanımızın çabası sayesinde bugün artık darbe artıklarıyla hamdolsun başarı ile mücadele edecek durumdayız. Kolay değil, çünkü toplumumuzun her bir zerresine nüfuz etmiş, 40-50 yıldan beri bu çalışmaların, hesapların, planların içinde olan bir yapı var. Bu yapı, ortak düşman dedikleri, Türkiye’de varolan iktidara karşı işbirliği, elbirliği halinde, maddi, manevi her türlü imkânı kullanarak yıkmaya çalıştılar. Çünkü tek başlarına yıkamayacaklarını anladılar. Geziyle başlayan daha öncesinde de başlayan bazı girişimler ve teşebbüslerden sonra 15 Temmuz’da çok daha büyük çok daha çaplı bir girişimde bulundular. Hamdolsun bugün bunları temizliyoruz.
Özel Haber: Ali Abbas Yılmaz
.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.