“MECLİSTE ÇOCUK HAKLARI KOMİSYONU YOK!”
Baroların çocuk hakları komisyon üyelerinin çocuk haklarına yönelik Diyarbakır’da yatığı çalıştayda konuşan Bursa Baro Başkanı Ekrem Demiröz , “Biz toplum olarak insanlara değer veren bir toplum değiliz ki, çocuklarımıza değer verelim. Bu çatışma alanında travma yaşayan, ölen ya da öldürülen çocuklar, cinsel istismara uğrayan, suça sürüklenen, aile içi şiddete maruz kalan çocukların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çocuk hakları ihlallerinin en yaygın ülkelerden biri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çocuk hakları komisyonu yok” dedi.
Baroların çocuk hakları için yaptığı çalıştayda konuşan Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, çatışmalı süreçte ve sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerlerdeki çocuk ve sivil hak ihlalleri bilançosunu paylaştı. Özmen, “Bölgemizde 7 il 20 ilçede onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde ve toplamda 56 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ve bu yasakların süresi 332 günü buldu. Suruç katliamından bugüne kadar yaşanan çatışmalı süreçte 81’i çocuk 78’i kadın olmak üzere toplamda 442 sivilin yaşanını yitirmesine neden oldu.
Barolar çocuk hakları komisyonu üyeleri Diyarbakır’da çocuk hakları için buluştu. Mitannia Otel’de dün çalıştay için bir araya gelen Barolar çocuk hakları komisyonu üyelerine, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezinin 09.03.2015 tarihli, Diyarbakır Fidanlık Kampında kalan Şengalli Ezidilerin yaşadığı hak ihlallerine ilişkin de bir raporu da sunuldu.
Çalıştay açılış konuşmasını Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen’in yaptığı etkinlikte Bursa Baro Başkanı Ekrem Demiröz de bir konuşma yaptı. Baroların çocuk hakları komisyonu üyelerinin düzenlediği ve İki gün sürecek olan çalıştay programında, çatışmalı ortamdan göç etmek zorunda kalan 10 aileye eş zamanlı ziyaret, Fidanlık kampında kalan Şengal'li mülteci çocukları ziyaret ve Valilik, Başsavcılık, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Diyarbakır Büyük Şehir Belediye Başkanlığı, İnsan Hakları Derneği ziyaretleri de var.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezinin çalıştaya sunduğu raporun barınma koşullarına ilişkin bölümünde şu tespitler yer aldı: “Geçici barınma amacıyla oluşturulan kampta 1767 kişi erkek, 1821 kişi kadın olmak üzere toplam 3580kişi kalmaktadır. 18 yaş altı çocukların yaş gruplarına göre dağılımı şöyledir: 0 – 11 aylık bebek sayısı: 44, 1 – 2 yaş arası çocuk sayısı 169, 3-5 yaş arası çocuk sayısı 340, 6-10 yaş arası çocuk sayısı 544, 11-18 yaş arası çocuk sayısı 870 olmak üzere toplam çocuk sayısı 1967’dir.
Kamp içinde 850 çadır kurulmuş olup, 832 çadır ailelerin kullanımı için, diğer 19 çadır ise ortak kullanım için ayrılmış veya giden aileler sonrası boş kalan çadırlardır. Mevcutçadırların765 âdeti belediyelerin kendi imkânları ve toplanan bağışlar ile satın alınıp kurulmuş, 85 çadır ise AFAD’dan alınmıştır.”
“Tahir Elçi, Cesaret, vicdan, adalet ve hak savunuculuğunun abidesi olarak mazlumların kalbinde ölümsüzleşti”
Tahir Elçi’yi anarak konuşmasına başlayan Özmen, “ Değerli başkanımız Tahir Elçi, Cesaret, vicdan, adalet ve hak savunuculuğunun abidesi olarak mazlumların kalbinde ölümsüzleşmiştir. Ve şimdi bizlere der ki, ‘dostlarım aranızdan koparılışımın üzerinden iki ayı aşkın bir süre geçti. Yeni yıl bile geldi. Yeni yılın ilk karı da yağdı üzerime, toprağıma süzüldü. Benden sonra nice fidanlar düştü. Kendi vatanlarında, kendi şehirlerinde, kendi evlerinde acımasız silahlar tarafından vicdansız kurşunların hedefi oldular. Sur’da yankısıyla dört ayaklı minarenin ayaklarını titreten top seslerinden kahroluyorum. Benim uykum bölünüyor sizler öldükçe. Ama biliyorum, zulme karşı direnmenin, hepinizin adına korkmak yerine cesaret göstermenin, susmak yerine haykırmanın elzem olduğunu. İşte tam bu sebeple mazlumlar için hepiniz mücadele etmelisiniz.
“Suruç ‘tan bu yana 81’i çocuk 78’i kadın olmak üzere toplamda 442 sivilin yaşanını yitirdi”
Değerli meslektaşlarım bölgemizde 7 il 20 ilçede onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde ve toplamda 56 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ve bu yasakların süresi 332 günü buldu. Bu yasaklar Cizre, Silopi ve Sur ilçelerinde bir fiil devam etmektedir. Bu ilçelerde yaşananlar birçok çocuğun ölmesine, yaralanmasına ya da ebeveyinlerini kaybetmesine yol açmaktadır. Üç ilçede son durum şöyledir: Toplamda5 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre’de son olarak 14 Aralık 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 43 gündür devam eden ablukada 66 kişi yaşamını yitirdi. Temmuz 2015’ten bu yana Cizre’de toplamda 99 kişi hayatını kaybetti. Toplam olarak iki kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Silopi’de son yasak 14 Aralık 2015’te ilan edildi. 43 gündür devam eden ablukada 28 kişi yaşamını yitirdi. Temmuz 2015’ten bu yana Silopi’de toplamda 42 kişi yaşamını yitirdi. Toplamda 6 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Sur ilçesinde son yasak 2 Aralık 2015 tarihinde ilan edildi. 59 gündür devam eden ablukada 19 kişi yaşamını yitirdi. Temmuz ayından bu yana toplamda 21 kişi hayatını kaybetti. Bugüne kadar sadece uygulanan ablukalarda 196 yurttaş yaşamını yitirdi. Ablukaların halen devam ettiği Cizre, Silopi ve Sur’da son ablukalarda 113, Temmuz 2015’ten bu yana 162 sivil hayatını kaybetti. Suruç katliamından bugüne kadar yaşanan çatışmalı süreçte 81’i çocuk 78’i kadın olmak üzere toplamda 442 sivilin yaşanını yitirmesine neden oldu. Bu rakamsal tabloları ifade etmek inanın çok acı geliyor. Çünkü bu rakamların her biri bir can, bir çocuk demek. Bilindiği üzere çatışmalar ve savaşların en acı yönünü ne yazık ki kadınlar ve çocuklar yaşamakta. Bu süreçte bütün temel hak ve hürriyetler askıya alınmış durumda. Başta yaşam hakkı olmak üzere, kişi güvenliği, barınma, sağlık, seyahat, mülkiyet ve beslenme hakkı gibi birçok hak ihlal edilmektedir. Öldürülmeleri bir yana, eğitim, barınma, sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını gideremeyen çocuklar ciddi anlamda ihmal ve istismara uğramakta. Silopi ve Cizre’de 46 Sur’da ise, 59 gündür çocuklar okula gidememekte. Yaşananlar neticesinde göçen aileler, dolayısıyla çocuklar bir anlamda mülteci konumuna düşürülmüş durumda. Sur ve diğer ilçelerde göç eden aileler ya yakınlarının yanına sığınmakta ya da kiraladıkları evlerde yere atılmış bir kilim üzerinde yaşamaktalar. Bu ailelerin kişisel eşyalarını dahi alamadan kaçtıklarını, ısınamadıklarını, beslenemediklerini bilmekteyiz. Bu ailelere bireyler, belediyeler ve benzeri kurumlar aracılığıyla yardımlar ulaştırılmaya çalışılıyor ise de ne yazık ki hala tek bir yardım alamayan ailelerin olduğunu duymakta ve bilmekteyiz.
“Bu ağır tablo, insanları yalnızlaştırıp duygusal kopuşa götürmektedir”
Bu ağır tablo, insanları yalnızlaştırıp duygusal kopuşa götürmektedir. Bu savaş konseptinde çocukların yaşadığı ve yaşamaya devam edeceği travmaların ileride onarılamayacak düzeye ulaşması bizleri kaygılandırmaktadır. Birleşmiş Milletler çocuk haklarına dair sözleşmenin 38. Maddesine göre, silahlı çatışma hallerinde uluslar arası hukukun insani kurallarına uyma ve uyulmasını sağlama, 15 yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmasını önlemek için bütün önlemleri almak, silahlı çatışmalardan etkilenen çocukları korumak ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi almak sözleşmeye taraf olan devletlerin temel yükümlülükleri arasındadır. Sözleşmeye taraf devletler bu çatışma yaşan yerlerde çocukların yaşama ve korunma haklarını sağlamak, çatışma ortamında kendisi zarar gören veya yakınını yitiren çocukların beden ve ruh sağlığını korumak ve bundan sonraki hayatlarında yaşadıklarının olumsuz neticelerini en aza indirmek için bütün tedbirleri almakla mükelleftirler. Yaşanan hak ihlallerinin savaşın bir tali sonucu olduğu kabul edilip görmezden gelinmesi mümkün değildir. Devleti, çocukların ve tüm sivillerin zarar görmesini engellemek amacıyla aldığı tedbirlerin neler olduğunu topluma açıklamaya, çocuk ve sivil ölümleriyle diğer hak ihlallerini durdurmaya ve sorunları çözmek için barışçı çözüm yollarını kullanmaya hep birlikte davet etmek zorundayız.”
“Biz toplum olarak insanlara değer veren bir toplum değiliz ki, çocuklarımıza değer verelim”
Konuşmasında Tahir Elçi ile Arallarında geçen bir konuşmadan kısa bir anekdot - ‘En çok annelerini babalarını kaybetmiş çocuklara üzülürüm’ – aktaran Bursa Baro Başkanı Ekrem Demiröz şunları söyledi: “ Biz toplum olarak insanlara değer veren bir toplum değiliz ki, çocuklarımıza değer verelim. Bu çatışma alanında travma yaşayan, ölen ya da öldürülen çocuklar, cinsel istismara uğrayan, suça sürüklenen, aile içi şiddete maruz kalan çocukların olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu denize girdiğimiz sahillerde bugün çocuk cesetleri yüzüyor. Aylan bebek ile insanlaşma bilincimiz bir parça açığa çıktı ama altyazılara düştü televizyon ekranlarında, gün geçmesin ki, onlarca çocuk Ege’nin karanlık sularına gömülmesin. Tüm dünyada, özellikle bizim yakın olduğumuz, içinde bulunduğumuz coğrafyada çocuklar acı çekiyor.
“Hiçbir sivil toplum örgütünde olmayan bir yapılanma var bizde, çocuk hakları komisyonları”
Doğrusu 8 Ocak’ta Bursa’da yaptığımız çalıştay öncesi şöyle bir durum oldu. Bursa çocuk hakları komisyonu arkadaşlarımız geldi ve bir çalıştay yapalım. Bu arada bir milletvekili arkadaşımla görüşürken mecliste çocuklar için ne yapılıp yapılmadığını sordum. O gün öğrendim ki, çocuk hakları ihlallerinin en yaygın ülkelerden biri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çocuk hakları komisyonu yok. Biz barolar olarak ne çarkız ne de bu çarkın dişlisiyiz. Ne bu çarkı durdurabilir ne de geri çeviremeyiz ama ciddi bir potansiyele sahip olan barolarımız güç odaklarını harekete geçirebilir, çocuklar için bir şeyler yapabiliriz. Bu çalıştay bu amaçla toplandı. Öncelikle mecliste çocuk hakları kurulması için mücadele edeceğiz. Hiçbir sivil toplum örgütünde olmayan bir yapılanma var bizde, çocuk hakları komisyonları. Çünkü çocuğun başına gelen herhangi bir olaydan ilk haberdar olan avukatlardır. Ve Bursa’da bu işe kendini adamış, bilgi birikimi son derece yüksek meslektaşlarımla tanıştım. Eğer mecliste de bir komisyon kurulması başarılırsa, devlette bu anlamda bir gedik açılırsa, baroların hazine değerindeki bu bilgi birikimiyle bu komisyon desteklenir. Her baro kendi ilinde çocukların ahvalini gösterir raporlama çalışması yapacaklar ve bir çocuk haritası çıkaracağız. Bugün yapılan çalışmaları gün ışığına çıkarma ve toplumun çocuğa olan ilgisizliğini kırmanın ve çocuğa dikkatleri çekmenin zamanıdır.
“Bu ülkede bu topraklarda yaşayan her çocuk bizim çocuğumuzdur”
Son olarak Tahir başkanımla ilgili küçük bir anekdot aktarmak istiyorum. Tahir başkan dedi ki, ‘En çok annelerini babalarını kaybetmiş çocuklara üzülürüm. Duyuyor mu bilmem ama Tahir başkan bilsin ki, bu ülkede bu topraklarda yaşayan her çocuk bizim çocuğumuzdur. Ve suça sürükleneninde, aile içi şiddete, cinsel istismara maruz kalan, çatışmalı bölgelerde travma yaşayan çocuklar da unutmayalım bizim eserimizdir.
Haber: Ali Abbas YILMAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.