Madenlerdeki denetimler arttırılsın!
Denetimsizlikten kaynaklı göz göre göre bir katliam yaşandı!
Madenlerde iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını ve denetimlerin yetersiz olduğunu belirten Hatun, geçmiş maden kazalarından örnek vererek, “Siirt Maden Köy, tamamıyla projeye uyulmaması ve denetimsizlikten kaynaklı göz göre göre bir katliam yaşandı. Bütün bu yaşanan olaylarda kaza kelimesini kullanmak çok masumane kalır. Bütün bunlar bir kaza olamaz, bunun adını doğru koymak gerekir bu bir katliamdır” diye konuştu.
“Kaçak” kömürler halka dağıtılıyor!
Madenlerin kaçak işletilmesinin altında yatan nedenlere vurgu yapan Hatun, “Burada şöyle de bir kurnazlık var, kömürün bir tonu 200 TL ise bunlar bu yöntemleri deneyerek bir ton kömürün üretim maliyetini 40- 50 TL’ye mal ediyorlar. Tonu 50 TL’den elde ettikleri kömürü Türkiye Kömür İşletmelerin bünyesinde ruhsat sahibi olan şirketlere veriyorlar. Bunlar da sanki kendileri bu kömürü çıkartmışlar gibi piyasaya sürüyorlar. Sosyal Yardımlaşma Vakıflarında halka dağıtılan kömürlerin hepsi Şırnak’ta torbalanıyor ve üzerine Zonguldak, Kütahya vs. isimler yazılıyor. Yani, bu kömürlerin torbalanma işlemi dahi Şırnak’ta yapılıyor” ifadelerini kullandı.
Şırnak’ta yaşanan maden faciasına ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulunan Diyarbakır Maden Mühendisleri Odası Eş Başkanı Doğan Hatun, 7 işçinin yaşamını yitirdiği ve bir işçinin ağır yaralı olarak kurtulduğu maden göçüğünün bir kaza olmadığını bunun bir “katliam” olduğunu söyledi.
‘Bunlar bir kaza olamaz, bu bir katliamdır’
Şırnak ve birçok yerde yaşanan faciaların denetimsizlikten kaynaklandığını ve önlenebilir olduğunu ifade eden Hatun, şunları söyledi: “ Aslında durum açık ve nettir, bu bir kaza değildir. Evet, kazalar yaşanabilir, sonuçta istemsiz olan bir şeydir ancak kazalar minimize edilebilir. Ama madenlerde yaşanan kazaların hiç biri istemsiz değildir. Soma örneği var buna kaza diyemezsiniz, bu bir katliamdır. Yine, Ermenek’te göz göre göre yaşanan bir katliamdır. 18 kişinin yaşamını yitirdiği bu olaya bir kaza diyemezsiniz. Daha önce bir ocak çalıştırılmış, tamamıyla denetimsizlik, projesizlik içinde. Yanı başında bir su birikintisinden kaynaklı olarak yaşanan bir durumdur. Aynı şekilde Siirt Maden Köy, tamamıyla projeye uyulmaması ve denetimsizlikten kaynaklı göz göre göre bir katliam yaşandı. Bütün bu yaşanan olaylarda kaza kelimesini kullanmak çok masumane kalır. Bütün bunlar bir kaza olamaz, bunun adını doğru koymak gerekir bu bir katliamdır. Yine, Şırnak’ta 2014 Haziran’ında iki göçük olmuştu. Buradaki olayda da 5 kişi yaşamını yitirmiş bir kişi ise yaralanmıştı. Hatta ne yazı ki, o gün ölen bir adamın birkaç gün önce yaşanan göçükte iki oğlu da yaşamını yitirdi. Yani, aynı aileden 3 yıl içinde 3 kişi yaşamını yitirmiş oldu. Bu bir aile için tarifsiz bir acıdır. Yani, önceki maden faciasında baba Sabri Mağrur ve şimdi de oğulları Yılmaz ve Mesut Mağrur yaşamını yitirdi.”
‘Hiçbir güvenlik önlemi alınmamış’
Maden ocağında kömür cevherinin gelişi güzel çıkarıldığını belirten Hatun, “Şırnak’taki maden ocağında hiçbir şekilde bir mühendislik söz konusu değil. Tamamıyla kömür damarının içerisinde hiçbir tedbir alınmadan gelişi güzel bir ilerleme söz konusu. Sadece kömür cevheri alınıyor, geriye kalan toprak, kaya parçaları öylece bırakıyor. Burada hiçbir güvenlik önlemi alınmamış. Bir dağı kesiyorsunuz, yüz yüzelli metre. Eğer bunu belli bir eğimde kesmezseniz, dağın altını kazarsanız üstünüze çökeceği aşikârdır. Bunu görmek için mühendis olmaya da gerek yoktur. Nasrettin Hoca misali, bindiği dalı kesen birinin düşeceğini söylemesi gibi bir şeydir bu. Yoldan geçen herhangi bir vatandaş dahi bu durumu açıkça görebilir” diye konuştu.
‘Toplum bunların hiç birini bilmiyor’
Şırnak’ta çıkarılan kömürlerle ilgili çarpıcı bir iddia ortaya atan Hatun, “Yıllardır Şırnak’ta Acarlar Grup A.Ş. var. Mafyavari bir şekilde hareket ediyorlar. Bazı ocakların ruhsatını alamadıkları ya da ruhsat almanın kendileri için masraflı olacağını düşündüklerinden ruhsatlı bir işletme projesinden uzak duruyorlar. Ayrıca madenlerin yer aldığı bölgedeki arsa sahiplerinin de yanlış yaklaşımları var. Burada şöyle de bir kurnazlık var, kömürün bir tonu 200 TL ise bunlar bu yöntemleri deneyerek bir ton kömürün üretim maliyetini 40- 50 TL’ye mal ediyorlar. Tonu 50 TL’den elde ettikleri kömürü Türkiye Kömür İşletmelerin bünyesinde ruhsat sahibi olan şirketlere veriyorlar. Bunlar da sanki kendileri bu kömürü çıkartmışlar gibi piyasaya sürüyorlar. Sosyal Yardımlaşma Vakıflarında halka dağıtılan kömürlerin hepsi Şırnak’ta torbalanıyor ve üzerine Zonguldak, Kütahya vs. isimler yazılıyor. Yani, bu kömürlerin torbalanma işlemi dahi Şırnak’ta yapılıyor. Tabii ki, toplum bunların hiç birini bilmiyor. Burada ülke ekonomisinden, yer altı kaynaklarından sağlanan kazanç bu şekilde gayrı meşrulaştırılarak aşırı bir şekilde bir kar elde edilmeye çalışılıyor. Burada ciddi paralar dönüyor ve bu paranın meblağı büyüdükçe bir sessizlik de oluşuyor. Yani, denetimsizlik çoğalıyor. Geçen ay bakanlıktan bir denetleme gelmişti ama o da sadece resmi ocaklarla sınırlı kaldı” ifadelerini kullandı.
‘Orada üretim yapılabiliyorsa denetleme de yapılabilir’
Bölgedeki maden rezervlerine değinen Hatun, “Şuan son maden faciasının yaşandığı yerde 3 tane ocak var. Birinci, ikinci ve üçüncü bölge şeklinde. Ama bölge komple, Cudi ve Gabar dağları hep asfaltittir. Şuan orada kaç tane ocağın bulunduğuna dair net bir bilgi yok. Maden Tetkik Arama da bu bölgede bu yönlü bir çalışma yürütmemiştir. Biliyorsunuz, Silopi’de CİNER’in ciddi ocakları var. Maden ocaklarında maliyeti düşürmek için patlayıcılar kullanılır. Bölgede ise güvenlikten kaynaklı patlayıcı madde hiçbir yerde kullanılmazken CİNER harıl harıl patlayıcı kullanabiliyor. Yani, onların bir ayrıcalığı var, Termik santralini beslemelerinden kaynaklı. Aslında şuan o bölgede maden işletmek isteyen herhangi bir vatandaş da eğer patlayıcı kullanabilseydi belki de ruhsatlı ocak işletebilecekti. Tabii, madencilik biraz sermaye işidir. Yine, devletin TKİ’yi özelleştirmesi gündemde anacak TKİ özelleştirilerek bu işten kurtulamaz. Madenciliği özel sektörün boynuna atarak devlet maden kazalarından kurtulamaz. Bu faciaların birinci müsebbibi Maden İşleri Genel Müdürlüğüdür. Denetleme mekanizması olmalıydı. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı düzenli bir şekilde madenlere denetleme göndermeliydi. Bazen bölgedeki güvenlik sorunlarından kaynaklı denetimlerin yapılamadığı söyleniyor ancak CİNER çalışırken hiçbir güvenlik sıkıntısı çekmiyor. Demek ki, orada bir güvenlik sıkıntısı yok. Denetlemek isteseniz denetleyebilirsiniz. Yani, orada üretim yapılabiliyorsa denetleme de yapılabilir” diye konuştu.
‘Temsilcimiz sahadan uzak tutuldu’
Şırnak’taki göçükle ilgili inceleme yapmalarına izin verilmediğine vurgu yapan Hatun, “Bizim Mühendisler Odası olarak herhangi bir denetleme yapma yetkimiz yok. Ancak böylesi olaylar yaşandığında kendi inisiyatifimizle bir komisyon oluşturup bölgede inceleme yapmaya çalışıyoruz. Biz geçen sene Siirt’te yaşanan kazada inceleme yapmak için başvuruda bulunduk anacak talebimiz reddedildi. Yani, biz bir maden mühendisi kimliğimizle baretimizi alıp bölgede rahat bir şekilde gezemiyoruz. Dün biz Maden Mühendisleri Odası olarak Şırnak temsilcimiz üzerinden olay yerini inceleme amaçlı gitmek istedi anacak buna izin verilmedi. Temsilcimiz sahadan uzak tutuldu” şeklinde konuştu.
‘Gelişi güzel bir şekilde cevher çıkartılmaya çalışılıyor’
Madenlerde yaşanan birçok kazanın aslında önlenebilir olduğunu ifade eden Hatun, “Maden kazalarının olmaması için alınacak tedbirler aslında çok basittir. Nasıl maden işletileceğinin, güvenlik tedbirlerinin nasıl alınacağının belli yöntemleri var. Bunların hepsi de derslerde bile öğretiliyor. Açık işletmelerde uygulanacak yöntemler bellidir. Şev denilen maden çıkarılan alanın belli bölümler halinde eğimli bir şekilde kesilmesi var. Şevlerin uygulanması halinde ene azından göçükten kaynaklı bir kaza meydana gelmez. Ancak ne yazık ki, proje dahilinde belirlenen yöntemlerle değil de gelişi güzel bir şekilde cevher çıkartılmaya çalışılıyor. Yani, kömür damarı gelişi güzel alınıyor ne kayaçlara ne de yer altı sularına dikkat edilmiyor. Zaten göçükler de bu yüzden yaşanıyor” dedi.
‘Kurtarma ekibi kendi güvenliğini almalıdır’
Madenlerde yaşanan göçüklerde süren kurtarma çalışmalarının bilinçsiz yapıldığını belirten Hatun, “Şırnak’taki son faciada da görüldüğü gibi ocağın kenarında bir su birikintisi vardır. O su ne zamandan beridir var kimse dikkat etmiyor. Ocağın hemen kenarında bir de uçurum var ve orada kurtarma çalışmaları yürütülürken ne bir güvenlik şeridi var ne bir önlem var insanlar uçurumun kenarında kurtarma çalışmalarını bilinçsizce izliyorlar. Kaza günü insanlar uçurumun kenarında sırlanmış ve yeni bir kazaya sebebiyet verecek şekilde orada dizilmişlerdi. Uçurumun altındaki biriken su toprağı ne kadar gevşetmiş ve yeni bir kazanın olması içten bile değil. Aynı hata Siirt Maden Köy’de de yapıldı. Göçük olmuş, yaklaşık 2 milyon metreküpe yakın toprak kayması olmuş ve toprak altında kalan insanlarımızı kurtarmaya çalışırken alt taraf kazılmaya çalışıldı ve biz buna müdahale ettik. Bakanlıktan ve Valilikten gelen müfettişleri uyardık ve çalışmalar böyle yürürse burada bulunan insanları da toprağın altına gömersiniz dedik. Bu uyarımıza AFAD ve UMKE çalışanları da katıldılar ve uyarımızı yerinde buldular. Yani, bu şekilde üçüncü bir kazanın önüne geçilmiş oldu. Yine, bu tarz bir kurtarma operasyonu Şırnak için de geçerliydi. Olayın vahametinden ötürü insanların heyecanı ve göçük altındakilerin biran önce çıkarılmak istenmesinden kaynaklı rastgele bir çalışma söz konusuydu. Ocak etrafında biriken suyla ilgili, ocağın zemin etütleriyle ilgili bir çalışma yapılmamış mı bilmiyoruz. Sondaj verileri yapılmış mı, toprak yapısı incelenmiş mi? Tabii ki, biran önce göçük altındaki insanlarımızı kurtarmak gerekiyor ama bu gelişi güzel yapılmamalı yoksa yeni bir kazaya davetiye çıkarılmış olur. Yani, önce kurtarma ekibi kendi güvenliğini almalıdır” uyarısında bulundu.
‘Birinci sorumlu devletin denetim mekanizmalarıdır’
Maden kazalarında birinci sorumluluğun devlette olduğunu ifade eden Hatun, “Bu tür maden facialarında birinci sorumlusu devletin denetim mekanizmalarıdır. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, bağlı bulunan müdürlük, Maden İşleri Genel Müdürlüğüdür, Türkiye Kömür İşletmeleri ve ilgili idari müfettişlerdir. İkincisi, orada işletme yapan firmadır. Firma çalıştırdığı işçilerin güvenliğini almalıdır. Ama aşırı kar hırsından, taşeronlaşmadan dolayı maalesef işçilerin güvenliği arka planda kalıyor ve böylesi vahim sonuçlar ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
‘AFAD ekiplerine soruyorum, bünyenizde kaç tane maden mühendisi var?’
AFAD hakkında bir eksikliği dile getiren Hatun, “Bir başka husus, AFAD içinde bir maden mühendisi yok ama AFAD gelip maden ocağındaki göçüğe müdahale ediyor. Burası bir sel değil, heyelan bölgesi değil. Buraya bir sel olayına gittiğiniz gibi gidemezsiniz. Türkiye’deki bütün AFAD ekiplerine soruyorum, bünyenizde kaç tane maden mühendisi var? Bir maden ocağına kurtarmaya giderken bir maden mühendisinin olması şarttır. Teknik bilgi, mühendislik bilgisi olmazsa olmazdır. Yani, madende meydana gelen bir göçükte nasıl bir müdahalede bulunulacağını söyleyecek kimse yok. Eğer devlet denetlemeler konusunda, yöntem konusunda yetersiz kalıyorsa ilgili kurumların ve üniversitedeki akademisyenlerin bu konuda yardımına başvurabilir. Odamız da bu konuda çok profesyoneldir” diye konuştu.
Ali Abbas Yılmaz / Özel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.