Kuyu suyu ile nasıl çiftçilik yapılsın?
Diyarbakırlı çiftçilerin yaşadıkları sorunlara dair çarpıcı açıklamalarda bulunan Sur Ziraat Odası Başkanı Mehmet Şirin Demir, Diyarbakır’daki çiftçilerin yaşadığı en yakıcı sorunun, Artezyen kuyu suyu ile yapılan sulama maliyetinin yüksek olduğunu söyledi.
“150 bin TL nerede 20 bin TL nerede?”
Bir artezyen kuyu açmanın ve artezyen kuyu suyu ile sulama yapmanın maliyeti ile baraj suyu ile sulama yapmanın maliyetini karşılaştıran Demir, “Devlet onca harcama yaparak barajlar yapıyor, sulama kanalları yapıyor, çiftçinin tarlasının başına kadar suyu getiriyor ve dönüm başına 20bin TL. Artezyen kuyu ile sulamanın maliyeti olan 150 bin TL nerede 20 bin TL nerede? Şimdi hesap ortada; 200 bin TL kuyu açma masrafı, 150 bin TL elektrik faturası, 50 bin TL arıza gideri ve toplamda bir dönüm sulamanın bedeli 400 bin TL. Böyle bir masraf altında nasıl çiftçilik yapılsın!” diye feryat etti.
“Su olmadan hayat olmaz”
Barajların tamamlanmasının çiftçiler için yaşamsal olduğunun altını çizen Demir, “Devletin biran önce barajları tamamlaması lazım. Su olmadan hayat olmaz. Barajlar tamamlansa hayatımız kurtulur” dedi.
Çiftçiden aldıkları buğdayı iki katına geri çiftçiye satıyorlar
Buğday taban fiyatına oranla sertifikalı tohumluk buğday fiyatlarının yüksek olduğuna vurgu yapan Demir, sertifikalı tohumluk buğdayların nasıl hazırlandığına ilişkin ise şunları söyledi: “Özel tohum firmaları çiftçilerimizden aldıkları kaliteli buğdayı eleyip, ilaçlayıp, torbalıyor ve çiftçilere sertifikalı tohum olarak geri satıyorlar.”
Sur İlçesi Ziraat Odası Başkanı Mehmet Şirin Demir ile Ziraat Odasının çalışmaları, çiftçilerin sorunları; Buğday taban fiyatı, tohumluk buğday fiyatları, organik tarımda organik gübre yetersizliği, tarla sulamada karşılaşılan güçlükler ve çiftçi tarım danışmanlığı hizmetinin Diyarbakır’daki faaliyetleri hakkında konuştuk.
Her ay çiftçilerimizin sorunlarını değerlendirme toplantısı yapıyoruz
“İlçe Ziraat Odaları Başkanları olarak her ay toplanıyoruz ve köylünün, çiftçinin sorunlarını masaya yatırıyoruz. Her ay çiftçilerimizin sorunlarını, sıkıntılarını isteklerini içeren konuları değerlendirerek ulaştığımız sonuçları rapor halinde genel merkezimize iletiyoruz.
Çiftçi ziyaretleriyle sorunları yerinde inceliyoruz
Ben Sur İlçesinin Ziraat Odası başkanıyım ama aynı zamanda bir çiftçiyim. Çiftçilerin ne sorunlar, sıkıntılar yaşadığını bire bir kendimden de biliyorum. Ancak tabii ki, düzenli olarak sorumluluk alanımdaki çiftçileri ziyaret ediyor, onların sorunlarını yerinde gözlüyorum. Görüştüğüm çiftçilerin aktardıkları sorunları ayda bir yaptığımız toplantıda gündeme getiriyorum. Çiftçilerimizin elektrik sorunu, Gübre sıkıntısı, tohum durumu, tarımsal ilaçlamalar sırasında yapılan yanlışlıklar vs… birçok konudaki görüşlerini alıyor ilçe başkanlarıyla yaptığımız aylık toplantıda ise bunları paylaşıyorum. Diyarbakır Ziraat Odaları İl Koordinasyonunda yaptığımız toplantıya bütün ilçe ziraat odaları başkanları iştirak ederek kendi sorumluluk alanındaki çiftçilerden topladıkları bilgileri aktarıyor ve tüm bu izlenimleri hep birlikte değerlendiriyoruz.
Çiftçilerden size genelde hangi tür sorunlar ulaşıyor?
“Kuyu suyundan tarla sulamanın çiftçiye maliyeti çok büyük”
Çiftçilerimizin en temel sıkıntısı elektrik sıkıntısıdır. Mesela bir çiftçi 200 bin TL masraf edip kuyu kazıyor. Elektrik tesisatıdır, trafosudur, borusudur vs… bir kuyunun maliyeti çiftçiye 200 bin TL’dir. Çiftçi kuyudan su çektiğinde ise yıllık 150 bin TL elektrik faturası geliyor. Buna bir de yıllık arıza masrafı ekleyin. Kuyu suyundan tarla sulamanın çiftçiye maliyeti çok büyük rakamları buluyor. Hal böyle olunca da kuyu suyu ile çiftçilik yapmak ekonomik olarak çok yıpratıcı oluyor.
“Artezyen kuyu ile sulamanın maliyeti olan 150 bin TL”
Devlet onca harcama yaparak barajlar yapıyor, sulama kanalları yapıyor, çiftçinin tarlasının başına kadar suyu getiriyor ve dönüm başına 20bin TL. Artezyen kuyu ile sulamanın maliyeti olan 150 bin TL nerede 20 bin TL nerede? Şimdi hesap ortada; 200 bin TL kuyu açma masrafı, 150 bin TL elektrik faturası, 50 bin TL arıza gideri ve toplamda bir dönüm sulamanın bedeli 400 bin TL. Böyle bir masraf altında nasıl çiftçilik yapılsın! Bizim Sur bölgesinde yapılan tarımda kuyu suyu kullanılıyor. Kayapınar ve Yenişehir’de baraj suyuyla topraklar sulanıyor ama bizde hep kuyu suyu kullanılıyor.
“Barajlar tamamlansa hayatımız kurtulur”
Çiftçinin kuyu başına 20 bin TL vermesi onu zorlamaz ama çiftçi dönüm başına 150 bin TL’nin altından nasıl kalkacak? Ayrıca biz Ziraat Odası olarak bu elektriği DEDAŞ’tan indirimli de kullanıyoruz. Yani elektrik faturasının %35’ini ödüyoruz. Yani, %35’ini ödediğimiz halde durum böyledir, hepsini ödeseydik mümkün değil bu masrafın altından kalkalım. Çiftçiye böyle bir kolaylık sağlanmasına rağmen yine de kuyu suyu ile sulamanın maliyeti çok yüksek. Çiftçi için kuyu başı masraf 20 25 bin TL’ye düşecek ki, çiftçiyi ancak kurtarsın. Devletin biran önce barajları tamamlaması lazım. Su olmadan hayat olmaz. Barajlar tamamlansa hayatımız kurtulur.
Bölgede sulu tarıma dayalı hangi ürünler üretiliyor?
“Çiftçiler ofise randevu almakta zorlanıyor”
Pamuk ve mısır üretiliyor. Çiftçi ürettiği ürünün tamamını ofise veremiyor. Çiftçiler ofise randevu almakta zorlanıyor. Ofisten randevu alamayan çiftçi mecburen ürününü daha düşük fiyatlara tüccarlara satmak zorunda kalıyor.
“Hava sıcaklıklarının yüksek olması Mısır’daki verimi düşürdü”
Bu sene Mısır’daki verim her seneki gibi değildi, verim biraz daha düşüktü. Hava sıcaklıklarının bu sene çok yüksek olması Mısır’daki verimi düşürdü. Hava çok sıcak olduğunda Mısır hava alamıyor. Pamuk üretimi ise bazı bölgeler için iyi bazı bölgelerde ise verim düşüktü. Mısır’da her yıl dönüme 1500 1600 kg alınıyordu bu yıl bu rakam ortalama 1100 kiloya düştü. Yani dönüm başına yaklaşık 400 500 kilo kaybımız oldu.
Buğday üretiminde verim bu yıl nasıldı?
Buğdayda verim yer yer değişiyor
Yine buğdayda da bazı bölgelerde verim iyi bazı bölgelerde ise verim neredeyse yarı yarıya düşüktü. Mesela Silvan yolunun üstünde dönümde 500 600 kg buğday alırken, yolun altında ise bu rakam 250 300 kiloya düştü. Sur’da ise dönüme 800 900 kilo buğday aldığımız yerler dahi oldu.
Bu yılki Buğday taban fiyatı ne kadardı?
“Ürünün kalitesine göre fiyat 800 kuruşa kadar düştü”
Bu yıl Buğdayın taban fiyatı 910 kuruş idi. Ama tabii ki, bütün çiftçiler ürünlerini bu fiyattan satamadılar. Ürünün kalitesine göre fiyat 800 kuruşa kadar düştü. Benim de 300 ton buğdayım vardı ve kilosunu 850 kuruştan sattım.
Çiftçi kendi mahsulü olan buğdayı 800 kuruştan sattı, peki tarlasını yeniden ekmek için tohumu kaç TL’den aldı?
“2 bin TL’ye tohum alan da oldu”
Tohumuna göre fiyat değişiyor, bin 500 TL’ye tohum alan da oldu, 2 bin TL’ye tohum alan da oldu. Ben de bu yıl üç çeşit tohum aldım. Tabii ki, kalitesine göre hepsinin fiyatı farklıydı. Bin 500’e da tohum aldım, bin 750’ye de bin 900’e de tohum aldım. Tabii bu fiyatın 350 kuruşunu zaten devlet çiftçiye geri ödüyor.
“Yağmur yağmadığında gübre tarlaya yarar yerine zarar veriyor”
Bu yıl mazot geçen yıla göre pahallı. Geçen yıl 3600 olan mazot bu yıl 4600. Yine aynı şekilde gübre fiyatları da arttı. Gübre ton başına 250 TL zam aldı. Bir başka sorun ise mevsimin kurak geçmesi yağışın az olması. Tarlaya gübre atıyorsunuz ama yağmur yağmadığında o gübre tarlaya yarar yerine zarar veriyor.
Eskiden çiftçi tarlasından gelen mahsulü tohum olarak tarlasına yeniden ekerdi ama şimdi sertifikalı tohum almak zorunda kalıyor bu fark neden?
“Bir tohum türüne çok rağbet fiyatı artıyor”
Yeni tohumların genetiğinin bozulduğu söyleniyor. Ayrıca çiftçilerimizin tohum konusunda duyumları çok önemsediklerini görüyorum. Bir yerde bir tohum türünden çok verim alınmışsa bütün çiftçilerimiz o tohuma yöneliyorlar. Hal bu ki, bir tohum bir yerde iyi verim vermişse her yerde aynı verimi verecek diye bir şey yok. İklim koşulları, toprağın yapısı hesaba katılarak tohum seçimi yapılırsa çok daha iyi sonuç alınır. Bir tohum türüne çok rağbet olunca da ister istemez o tohumun fiyatı da artıyor.
Tohum seçimi, gübre seçimi konusunda çiftçilere ön ayak oluyor musunuz?
“Çiftçilerimiz mühendisten çok daha bilgili olduklarını düşünüyorlar”
Tohum seçimi konusunda çiftçilerimize herhangi bir yönlendirmemiz olmuyor çünkü bizi dinlemiyorlar. Ziraat Odası olarak mühendis görevlendirmişiz, gidip köylülere bilgilendirmede bulunuyor ama maalesef kimse mühendise kulak asmıyor. Çiftçilerimiz mühendisten çok daha bilgili olduklarını düşünüyorlar ve mühendisi dikkate almıyorlar. Tabii ki, mühendislerimizin bilgilerinden yararlanmaları çiftçilerimizin lehinedir ama ne yazık ki, bu böyle olmuyor.
Sertifikalı tohum ıslahını kim yapıyor?
“Tohum ne kadar yeni olursa verim o kadar yüksek olur”
Özel tohum firmaları çiftçilerimizden aldıkları kaliteli buğdayı eleyip, ilaçlayıp, torbalıyor ve çiftçilere sertifikalı tohum olarak geri satıyorlar. Tabii sertifikalı tohumda kıstas ilk yılın mahsulü olması, en azından bize öyle söylüyorlar. Tohum ne kadar yeni olursa verim o kadar yüksek olur. Ayrıca çiftçi sertifikalı tohum kullandığında ton başına 350 400 TL iadesini de alıyor. Çiftçi için kendi buğdayını elemek, ilaçlamak, torbalamak hepsi masraftır. Devletin burada yaptığı destek ise çiftçiyi kaliteli tohum ekmeye teşvik içindir. Aslında devlet mazotu, gübreyi çiftçiye ucuza verse bu teşviklere de gerek yoktur.
Ziraat Odası olarak sizin tohum konusunda çiftçilere herhangi bir uyarınız olmuyor mu?
“Herkesin her şeyden haberi var”
Ben nasıl biliyorsam çiftçilerimiz de sertifikalı tohumun nasıl elde edildiğini biliyorlar. Kendileri buğdaylarını tohumculara veriyorlar sonra gidip aynı yerlerden tohum satın alıyorlar. Telefon var herkes herkesle iletişim halinde herkesin her şeyden haberi var.
Organik tarım konusundaki düşünceleriniz nelerdir, organik gübre kullanımı konusunda çiftçilere önerileriniz oluyor mu?
“2 bin dönüm araziye hayvan gübresi yetmez”
Diyarbakır’da hayvancılık azdır ve organik tarım için yeterli gübre elde edilemiyor. Benim 2 bin dönüm tarlam var şimdi böyle bir araziye yetecek organik gübreyi nereden bulayım. Tarlam az olsa tabii ki, hayvan gübresi kullanırım ama 2 bin dönüm araziye hayvan gübresi yetmez.
Diyarbakır’da seracılık gelişiyor mu?
“Hepimiz rahatlığa alışmışız, tembeliz”
Diyarbakır’da seracılık fazla yok. Bismil’de birkaç yerde çok güzel seralarımız var. Ama insanımız genelde tembel üretim yapmıyorlar. Hepimiz rahatlığa alışmışız, tembeliz.
Uzun yıllardır çiftçilikle uğraşıyorsunuz, çiftçinin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, bir gelişme var mı?
“Artık nadas olayı bitti”
Tabii ki, çiftçilerimizin durumunda çok büyük değişiklikler oldu. Her şeyden önce tarım aletlerinin gelişmesi, tarımdaki makineleşme daha büyük arazilerin tarıma açılmasını sağladı. Eskiden topraklarımızın yarısını nadasa bırakıyorduk ama artık nadas olayı bitti. Toprak her yıl ekiliyor ama her yıl değişik ürünler ekiliyor. Toprağa sürekli aynı ürün ekilmesi topraktaki minareleri azaltacağından toprağın verimi düşecektir. Mesela geçen yıl buğday ekmiştim ama bu yıl pamuk ektim.
Buğday ekimini nasıl yapıyorsunuz, anıza direkt ekim yöntemini uyguluyor musunuz?
“Anıza direkt ekim olmaz”
Toprağı sürüyoruz, anıza direkt ekim olmaz. Burada tohum ekildiği zaman daha yağmur yağmamıştı ve tarlada çatlaklar vardı. Anıza direkt ekim yapılsaydı tohum o çatlaklardan aşağıya gider ve tohum çürürdü.
Yapılan araştırmalar ve uygulamalar gösteriyor ki, anıza ekim daha az masraflı ve verim de daha fazla, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tarlalarda bir sürü yabani ot bitiyor. Tarla temizlenmeden ekim yapılmaz.
Yurt dışında anıza ekim yapılıyor ve yüksek verim alındığı da görülüyor, buna ne diyeceksiniz?
“Böyle bir ekipman Diyarbakır’da, Türkiye’de var mı?”
Yurt dışında olan ekipmanlar burada var mı, yok. Onların traktörleri güçlü ve bir seferde hem tarlayı sürüyor hem tohumu ekiyor. Bir ekipmanla her şeyi hallediyor. Tarım TV’de, Makine TV’de izliyoruz, görüyoruz ne tür ekipmanları kullandıklarını. Böyle bir ekipman Diyarbakır’da, Türkiye’de var mı? Mesela ben buğday ektim ve toprağı 5 defa işledim.
Çiftçinin başka ne gibi sorunları var?
“İşçi sıkıntısı çekiyoruz!”
Açıkçası son zamanlarda işçi sıkıntısı çekiyoruz. Pamuk ektik ama pamuğu toplayacak işçi yok.
Nasıl yani, buradan birçok insan Adana’ya, Karadeniz’e Türkiye’nin birçok bölgesine mevsimlik işçi olarak gidiyor. Burada nasıl işçi yok!
“Bizim buranın insanında burada çalışma kültürü yok”
Evet, doğrudur oralara gidiyorlar hatta benim işçilerimden de gidenler oldu. Burada da çapa, ot biçme, pamuk toplama işi var ama burada çalışmadılar il dışına gittiler. Burada bir aileden 6 kişi olduğunu var sayalım. Bu 6 kişilik aile eğer şehir dışına giderse 6’sı da çalışır ama burada kalırlarsa bir kişi anca çalışır. Evin reisi baba kahveye gidiyor, evin erkek çocukları başka bir kahveye gidiyor, hanım evde, geriye 14 15 yaşında bir kız kalıyor ve bir tek o çalışıyor. Bizim buranın insanında burada çalışma kültürü yok. Evin reisi baba kendi çalışmıyor gurur yapıyor, hanımını göndermiyor, erkek çocuklar da gitmiyor pamuk toplamaya ve kala kala bir ailede çalışacak bir en fazla iki kişi kalıyor. Bu yıl pamuk rekoltesi az olmasına rağmen yine de işçi sıkıntısı çektik. Önümüzdeki yıl pamuk üretimi artsa makine olmadan toplamak imkânsız hale gelir. Zaten makine de her yere giremiyor. Kıraç ve taşlık olan alanlarda, ürünün boyunun kısa olduğu yerlerde elle toplama dışında bir alternatif yok.
Bilinçsiz ilaçlama toprağa zarar veriyor
Bölgemiz çiftçilerinin yaşadığı bir başka sorun ise bilinçsiz ilaçlamanın yol açtığı zararlardır. Devlet bu işe bir çözüm getirsin. Markete nasıl gidip alışveriş yapıyorsak, ilaççılardan da öyle ilaç alıyoruz. Çoğu zaman tarladaki yaralı zararlı ayrımı yapmadan tüm canlıları öldüren ilaçlar kullanılıyor. Mesela yaralı böcekleri öldürmeyen ilaç fiyatı yüksek diye çiftçi tüm böcekleri öldüren ilaç satın alıyor. Bunun denetlenmesi lazım.
Çiftçilerin birçok konuda bilinçlendirilmeye ihtiyacı olduğu açık, çiftçinin bilinçlendirilmesi konusunda neler yapılabilir, çiftçilerin bilinçlendirilmesi için tarla danışmanları görev yapıyordu, şuan bu çalışmalar ne durumdadır?
Tarla danışmanlığını devlet daha sıkı denetlemeli
Evet, önceki seneler çiftçi danışmanları vardı ama devlet bu çalışmaları daha sıkı denetleseydi ve bu danışmanlar gerçekten çiftçi ile birebir görüşselerdi daha iyi sonuçlar alınırdı. Ve bu çalışmalar Ziraat Odalarının denetiminde yapılsaydı çok daha iyi olurdu. Çiftçilerin ürünü takip etmesi zor ama tarla danışmanları bu işi yapabilirdi. Mühendis gelip birebir tarlada inceleme yapsa üründeki sorunu anında tespit edebilir. Üründe bir hastalık mı var, gelişmesi nasıl, neler yapılmalı bunu en iyi mühendis bilir. Mesela geçen yıl buğdayda pas vardı ama biz bunu çok sonra fark ettik. Mühendis olsaydı zamanında inceleseydi hastalığı daha öncesinde görebilirdi.
“2018 yılına kadar Diyarbakır’a tarla danışmanı yok”
Tarla danışmanlığı burada durduruldu. Bir ara bize de 4 5 tane tarla danışmanı verdiler, bunlar birkaç ay köylerde çalıştı ama sonra iptal ettiler. Dediler ki, sizin cezanız var. Eskiden yapılanlar yüzünden ceza yenmiş ve bizim de çalışmalarımız durduruldu. Oysa geçen yıl çok güzel bir faaliyetimiz vardı. Mühendislerimiz arabalarla köyleri dolaşıyordu, çiftçinin sıkıntılarını dinliyorlardı. Zamanında danışmanlık işini yapanlar işini hakkıyla yapmadılar, her şeyi kâğıt üzerinde yapılmış gibi gösterdiler, devlet de bunları gördü ve kapattı. 2018 yılına kadar Diyarbakır’a tarla danışmanı yok.”
Ali Abbas YILMAZ / ÖZEL HABER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.