‘Kuyruklu Hikâyeler’

‘Kuyruklu Hikâyeler’
Eğitimci şair yazar Ahmet Çakmak yeni öykü kitabı ‘Kuyruklu Hikâyeler’ de okurları İstanbul’dan Diyarbakır’a, kalabalık meydanlardan yalnızlık dolu evlere götürüyor.
Mümin AĞCAKAYA
TİGRİS HABER - Eğitimci şair yazar Ahmet Çakmak yeni öykü kitabı ‘Kuyruklu Hikâyeler’ de okurları İstanbul’dan Diyarbakır’a, kalabalık meydanlardan yalnızlık dolu evlere götürüyor.
Hiçbir Yere Sığamayanlar
Yazar Çakmak’la; Hiçbir yere sığamayanların, dünyanın dışına itildikçe evinden ve kendinden uzaklaşanların, sokakları ve yolları memleketi sayanların öykülerini anlattığı kitabı ve edebiyatı hakkında konuştuk.

kuyruklu-hikayeler-5.jpgEdebiyata şiirle başlayan yazar Ahmet Çakmak o süreci; “Birçok yazar gibi şiirle başladım. 90’lı yıllarda dergilerde çıkmaya başladı. O sıralar lise dönemindeydim. Ağırlıklı olarak şiir yazma ve şiir üzerine düşünme yönlerimi geliştirdim. O dönemin ustaları şiir yazıyorsan kuramını da, alt yapısını da bileceksin derlerdi. Edebiyata şiirle başlamak bir avantajdır. Genellikle şiirle başlayıp öykü roman ve denemeyle devam edenler var.

Şiir yazmaya devam ediyorum. Şimdi dördüncü kitabım yayına hazır. Yakında okuyucularla buluşacak.
Üniversite döneminde şiirin yanı sıra hikâyeler de yazmaya başladım. 8-10 yıl Dünya ve Türkiye edebiyatından yüzlerce öykü okudum. Hikâyelerin yanında romanlar, anlatı, tarihi metinler de yazdım.
Çocukluktan beri sokağın içindeyim. Bir sürü meslekte çıraklık yaptım. Hayatın içinde, o keşmekeşlik içinde elimden geldiğince arşiv tuttum. Coğrafyamız da bu konuda malzeme açısından çok zengin. Felaketler, olaylar, göçler, depremler gibi bir sürü insan hikâyeleri ortaya çıkıyor. Mesele bunu estetize etmekte. Bu konuda ince eleyip sık dokumak gerekiyor.
Kuyruklu Hikâyelerde öyküler nerelerde geçiyor?
‘Kuyruklu Hikâyelerin ilk bölümü İstanbul’da geçiyor. Burada sokak hikâyeleri, lümpen kesim değimiz insanların birbiriyle bağlantılı hikayeleri anlatılıyor. İkinci bölümde ise; Diyarbakır’ın 80’li 90’lı yılların hikâyeleriyle devam ediyor. Bu hikâyelerin kimi gerçek üstü kimi fantastik kimi yaşanmış ama birbiriyle bağlantılı insan hikâyeleridir. Üçüncü bölümde de İstanbul’la bağlantılı Sur olaylarını odağa alan öyküler anlatılıyor.
Uzun zamandan beri edebiyatla uğraşıyorsun? Edebiyata ilginiz nasıl gelişti?
Neredeyse çocukluktan,15-16 yaşından beri yaklaşık 40 yıla yakın Bu edebiyata ilgin nasıl gelişti.
Edebiyata ilgim çocukluktan beri okumanın keyfine varma, öğrenme tutkusuyla bu güne kadar gelindi. Heyecanım hala da devam ediyor. Benim de anlatacağım hikâyeler var dedim.
kuyruklu-hikayeler-2.jpg
‘SANAT EDEBİYAT DERGİLERİ OKUL GİBİYDİ’
Bir yerde ben kültür sanat ortamında yetiştim. Hem eğitim edebiyat bölümünü okumam hem de 90’lı yılların çok önemli şair ve yazarlarından öğrendik. Onlarda yol gösterdi. Veysel Öngören üstadımız başta olmak üzere dönemin ileri gelen yazar ve şairleri yolumuzu bulmada önemli destekleri oldu. Ayrıca o dönem çıkan dergilerin ve çıkardığım dergilerin de katkıları oldu. Özellikle bizim kuşak için edebiyat sanat dergileri bir okul gibiydi.
Öğrencilerinizden edebiyata ilgi duyan ve yazanlar var. Nasıl bir duygu?
Bir eğitimciyim ve öğretmenim ilk yıllardan bu güne kadar edebi zevkimi, merak duygumu, kendimi geliştirme yollarımı aynı zamanda öğrencilerimle paylaşıyorum, bu ilgiyi onlara da aşılamaya çalıştım. Şimdi birçok öğrencimiz sanat ve edebiyatla ilgileniyor. Ürünler de ortaya çıkarıyorlar. Bunları görmek bir eğitimci ve edebiyatçı içi keyif ve gurur kaynağıdır.
Eğitimci ve edebiyatçılığınız yanında zengin bir arşiv de oluşturdunuz?
Diyarbakır kültür sanat dergilerini 1890’lardan bu güne 131 yıllık arşivi topladım. Bu arşive baktığımda 1890lardan bu güne kadar çıkmış mecmualar, kültür sanat dergileri kimi gazetelerden oluştu.
Yazım çalışmalarınız nasıl devam ediyor?
Hem şiir yazmaya devam ediyorum hem de öykü. Bazen biri ön plana çıkıyor. Bazen de beraber devam ediyor. Birbirini tamamlıyor.
Bazı olayları öykülerde, bazılarını romanlarda, bazılarını da şiirle dile getirmek gerekiyor. Anlatmak istediğimiz şeyler kendi formunu buluyor. Tüm mesele o formun içinde estetik değerlerin çıtasını yükseltmedir.
Hikâye yazma çalışmaları da Sur içinde farklı bakış açılarıyla, birbirine değen hikâyelerle devam ediyor.
kuyruklu-hikayeler-1.jpg
‘ÖLÜLERİ DİNLEYİN’
‘Ölüleri Dinleyin’ diye bir şiir dosyam var 30 şiirden oluşuyor. Yayıncıya teslim ettim. Yakında okuyucuyla buluşacak. ‘Ölüleri Dinleyin Şiir Dosyasından’ çıkacak şiir kitabından;
“Bizi soracak olursanız/ hamdolsun ölüyüz /iyi ki de ölüyüz
Ağaçlardan ürken kuşlara dal/ viran sokaklara taş/kevgir olmuş ocaklara aş olacağız
Bir daha kimse erken düşmesin/ utanmanız daim olsun her zaman
/iyi ki de ölüyüz/organları bodrumlarda küle dönmüş diriyiz
Boynumuzda bakır teller /dünyaya adımızı söyler”
Son bir buçuk yıldır elimde olan yazmaya devam ettiğim bir yazım çalışmam var. Ne kadar yazacağım belli değil. Bir kedinin gözüyle destansı bir şiir var elimde, şimdilik 25 bölüm yazdım. Konusu Kedinin gözüyle Şeyh Sait isyanını yazıyorum. Flaş beklerle gidip gelerek o dönemin olayları epik bir şekilde anlatılıyor. Şu an yoğun olarak üzerinde çalışıyorum. Ne zaman tamamlanacağını, kıvamını bulacağını ben de bilmiyorum. Kendi kendini bittiğinde ben bittim der.

kuyruklu-hikayeler-3.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.