KCK dosyası AİHM yolcusu!

KCK dosyası AİHM yolcusu!
Diyarbakır’da 8 yıl devam eden ve önceki gün karara bağlanan KCK ana davasında çok sayıda kişiye ceza verildi.

 

 

 Kararın ardından dosyanın avukatları açıklama yaptı. Avukatlar, Türkiye’den sonuç alınmaması durumunda dosyayı AİHM’e taşıyacaklarını söyledi.

Diyarbakır’da 8 yıldır devam eden ve aralarında eski HDP’li milletvekilleri ve Belediye başkanlarının da bulunduğu 154 sanıklı KCK ana davada karar çıktı. Kararda, 99 sanığa ceza verildi, 55 kişi beraat etti. Mahkeme sanıklara toplamda bin 109 yıl 10 ay 22 gün ceza verdi. 43 sanık ise beraat etti.

Davayı açan savcı ve hakimler FETÖ’den tutuklu

Mahkeme heyetinin önceki gün verdiği kararın ardından dosyaya bakan avukatlar ve bazı siyasetçiler açıklama yaptı.  Kararı sosyal medya üzerinden değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Davayı 8 yıl önce açan savcılar, hakimler FETÖ'den hapiste. Ama açtıkları davada şiddetle ilgisi olmayan siyasetçilere yıllarca hapis cezası. Devir değişince "FETÖ"nün her davası kumpas oldu.  Ama mesele Kürtler olunca ne devir değişiyor ne kumpas: "Kürt mü,tut kolundan at zindana!" açıklaması yaptı.

Dosyaya bakan avukatlardan Mehmet Emin Aktar, “Bugün verilen karar da bize şunu gösterdi. Bu dosyanın açılması Kürtlerin siyaset hakkına müdahaledir. Kürtlerin kendilerini yönetme taleplerine bir darbeydi. Çünkü 30’a yakın eski ve yeni belediye eşbaşkanlarının tümü ceza yedi. Partinin 6 genel başkanı ceza aldı. Yine parti meclis üyesi yerel yönetim komisyonları bütün üyeler ceza aldı. Şimdi bu açıdan baktığımızda aslında Kürtler ’in legal demokratik siyaset yapma hakkıyla belediyelerine kendini yerelde yönetme taleplerine karşı açılan davada Kürtleri ve siyasetçilerini cezalandırmış oldular” dedi.

‘KUMPAS DAVASIDIR’

Aktar, bunun işin sadece bir yanı olduğunu belirterek, “Hukuki açıdan baktığımızda da FETÖ çatı iddianamesinde bu tür davaların bir kumpas davası olduğu, Fetullahcı yapının egemenliğini sağlamak için devlet içinde egemenliği ve güvenlik politikalarını hayata geçirmek amacıyla bu tür operasyonlar yapıldı. Ve bu operasyonların toplumsal olduğu, iddianamede iddia edildi. Sadece iddianamede değil. Yargıtay bu konuda Ergenekon, balyoz şike davaları gibi davalarda verdiği kararlarda bunu işaret etti. Çünkü bu davada yargının mahkemeye dayandığı 5 tip delil vardı. 1 tanesi iletişimin tespit edilmesiydi. Biri ortam dinlemesiydi. Birisi fiziki takip ve görüntü alınmış. Biri de gizli tanık kişisel malzemeler. Yani bilgisayar, telefon notlar ve yazılar gibi eşyalar. Bunlara dayandırıyorlar. Yargıtay’a buna ilişkin kararların tümünü detaylarıyla sunduk.

‘KÜRTLERE ÇİFTE HUKUK UYGULAMASI YAPILDI’

Tümünün usule aykırı olduğunun ela alındığını gördük. Bir sürü hukuksuzluklar var. Aslında Yargıtay’ın son dönemde verdiği kararlar hukuka aykırı biçimde elde edilmiş kurgusal olduğu bir kumpas olduğu açıkça ortaya çıkmış. Deliler üzerinde bugün mahkumiyet kararı oluşturuldu. Bu karar verildi. Bu açıdan bakıldığında Kürtlere çifte bir hukuk uygulamasıyla karşı karşıyayız. Yürürlükteki yasayı uygularken de mahkemeler Kürtler açısında farklı ve ayrımcı bir tutum içinde olduklarını bugün bir kez daha gördük. İlginç olan şey yaklaşık bir yıldır bu dosya için özel bir heyet tahsis edilmiş. Bu davaya bakan bir heyet vardı. Sadece bu dosyaya bakıyordu. O açıdan bakıldığında evet aslında bu kararı verenlerin hızlı biçimde karara bağlayıp aktif biçimde legal alanda Kürtler adına siyaset yapan Kürt siyasetçilerin cezalandırılarak siyaset dışına çıkarılmasını amaçlandığı görülüyor” ifadelerini kullandı.

‘DAVA HUKUKSUZ BAŞLADI, HUKUKSUZ BİTTİ’

Avukat Mesut Beştaş ise, “8 Yıl önce de biz bu dava için ifade etmiştik. Türkiye’de son dönemlerde kumpas davaları herkesçe iyi biliniyor. En büyük kumpasın bu dosyada olduğundan eminiz. Bizler hukukçu olarak gayet iyi biliyoruz. Delilerin toplanma şeklinden tutalım yakalamaların operasyona dönüştürülmesi bu operasyonların aslında hukuki bir sonuca ulaşmaktan öte siyasal ulaşmalara hedeflediğini çok iyi biliyoruz. Yargıtay’ın kumpas davaları diye belirtilen Balyoz, Ergenekon ve diğer davaların gibi bir yaklaşımın incelemesi olursa bu dosyada daha çok kumpasların olacağı görülecektir. Bu karar ve dosya hukuksuz başladı. Yine hukuksuz bitti diyebiliriz. Tabi ki bu dava burada bitmez, Yargıtay’a götüreceğiz. Yargıtay’dan sonuç almasak AYM ve AİHM bizi bekliyor” dedi.

‘ÇIKAN KARAR SONUÇ DEĞİL’

Avukat Cihan Aydın’da, kararın hayal kırıklığı olduğunu ifade ederek, “Meslektaşlarımla beraber 8 yıldır hukuk arayışında mücadelemiz sürüyor. Dosyalarda 8 yıl boyunca çok büyük hukuksuzluklar yaşandı. Soruşturma aşamasında tamamen hukuksuzluklar üzerine bina edilmiş biz bunu daha önce ki ve sonra ki mahkeme heyetlerine defalarca belgeleri ile anlatmaya çalıştık. Maalesef bu taleplerimiz kabul görmedi. Çıkan karar bizim için bir son değil. Süreç devam edecek. Bu yargılamanın tamamında FETÖ örgütünün izleri bariz, net bir şekilde görülüyor. Soruşturma aşamasında verilen kararların neredeyse tamamına yakını şuan da FETÖ üyesi olmakla itham edilen ve bundan dolayı meslekten ihraç edilen ve cezaevine konulan hakim ve savcılar tarafından verilen kararlar. Bu bile tek başına büyük bir hukuksuzluğa işaret etmekte. Mesele kararları FETÖ’nün hakim ve savcıların vermiş olması da değil. Bunun yanında başka gerekçeler meseleler var bariz hukuka aykırı kararlar var. Bunları mahkemeye sunduk ama sanırım mahkeme bu konuda tatmin olmuş değil. Şunu açık söylemek lazım bu dava ile birlikte şu net bir şekilde ortaya çıktı.

‘KARAR HUKUKSUZDUR’

Gerçekten Fırat’ın ötesinde ve batısı tarafında ikili bir hukuk sistemi var. Bir hafta önce İzmir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve çok sayıda kişinin yargılandığı dosyada bizim bu dava ki argümanlar Belediyesi gerekçe gösterilerek beraat kararı verildi. Ergenekon davasında Yargıtay’ın verdiği karar son derece belirleyici bir karar ve orada ki hukuksuzlukların tamamı hatta daha fazlası bizim dosyamız açısında da geçerlidir. Biz bunların hepsini sunduk. Balyoz davasında, Şike davasında yani kamuoyu gözü önünde olan, bilinen ve kumpas davası olarak bütün davalarda yerel mahkemeler ve Yargıtay bozma kararı verdi. Anca KCK davasında Kürt siyasetçilerin yargıladığı davalarda mahkemenin ısrarlı bir şekilde bu meseleden kaçıyor olması ısrarlı bir şekilde Yargıtay’ın yada diğer mahkemelerin kararlarını görmezlikten gelmesi bizce kararı tartışmalı hale getirmiştir. FETÖ izi olan bütün davalarda hem Yargıtay hem yerel mahkemeler beraat kararları verildi, dosyalar düşürüldü, ancak ısrarlı bir şekilde bu dosya da ısrar edilmesi bir hukuki çifte standart da işaret etmektedir” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’DEN SONUÇ ALMAZSAK AİHM’E TAŞIYACAĞIZ’

 

Aydın, “Hem istinafta sonrası temyiz aşamasında eğer oradan da bir netice almasak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu hukuksuzluğun giderileceğini düşünüyorum. Referandum öncesi neredeyse tamamına yakını Kürt siyasetçilerden belediye başkanlarından sivil toplum temsilcilerinden kanaat önderlerinden oluşan kişilere böyle bir ceza tehdidi elbette siyasal anlamda bir gözdağı olabilir, düşünülebilir. ‘KCK Ana Davası’nda verilen karar hukuksal anlamda büyük bir kriz olduğunu net bir şekilde söyleyebilirim” dedi.

Ali VURANEL

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.