inşaat işçisinin açtığı fabrikadan dünya ülkeleri çikolata almak için sıraya girdi
Kaya, bir inşaat işçisi olarak gittiği Kanada’dan bir iş insanı olarak memleket bildiği Diyarbakır’a dönerek bölgenin tek çikolata fabrikasını açtı.
Dünya devlerine rağmen yen bir marka oluşturduk
Ortadoğu ve Afrika kıtası pazarına çikolata üretmek için Diyarbakır’da kurduğu fabrikasında kendiyle birlikte 52 kişiyi istihdam eden Kaya, hedeflerine emin adımlarla azim, sabır ve karalılıkla yürürken, “Tabii ki, yeni bir marka yaratmanın zorluklarının farkındaydık. Yani, biz bu yola çıkarken bütün zorlukların farkında olarak çıktık. Yeni bir marka oluştururken, büyük firmalarla rekabet koşullarının çok zorlu geçeceğini biliyorduk. Dünyada ve Türkiye’de çikolata sektöründe dev firmalar var ve biz çok zorlu rakiplerin pastasından pay almak için adım attık. Biz 2015 yılının sonuna doğru başladığımız bu işte şuan çok iyi bir noktaya geldik” diye konuştu.
Sürecin bozulmasına rağmen yolumuza devam ettik
Çözüm sürecinde Diyarbakır’a yatırım yaptıklarını ve çözüm sürecinin bozulmasına rağmen yollarına devam ettiklerini belirten Kaya, “Bizim işe başladığımız sırada çözüm süreci bitmiş ve çatışmalar başlamıştı. Böyle bir süreçte batıdaki hammadde tedarikçilerimizin bize bakış açıları da değişti. Yani, artık peşin çalışmak zorunda kaldık, vadeli çalışamadık. Tabii ki, bunun sıkıntılarını çok yaşadık ama geldiğimiz noktada bu sıkıntıları da belli oranda geride bıraktık ve şuna bir rahatlama sağlamış durumdayız. Ama tabii ki, bölgede bir mermi patladığı zaman yine benzer sıkıntıları yer yer de olsa yaşamaktayız. Batıdaki insanlarda buradaki en ufak bir olayda sanki savaş yaşanıyormuş gibi bir algı var. Tedarikçilerimizi Diyarbakır’a davet ediyoruz, misafirimiz olmalarını istiyoruz ama Diyarbakır’a gelme konusunda hala daha tedirgin olanlar var. Hal bu ki, Diyarbakır’a bir günde 20 uçak inip kalkıyor ve aslında tedirgin olacak bir şey de yok. Biz istiyoruz ki, bizim batıya gittiğimiz rahatlıkta batıdakilerin de buraya gelebilmesidir. Batıdan buraya gelsinler, misafirimiz olsunlar, bizi daha yakından tanısınlar” çağrısında bulundu.
Bayramda talebi karşılayamadık
Dünya pazarında yollarının çok aydınlık olduğunu ve iç piyasada da ürünlerine olan talebin çok arttığını dile getiren Kaya, “Geçen yıl Diyarbakır’daki marketlerin raflarında ürünlerimiz yoktu ama bu sene birçok market ürünlerimizi almak için kuyruğa girdi. Artık, Erzurum ve Erzurum üzerinden Bayburt ve Erzincan’a ürün veriyoruz. Bu yıl biz talepleri karşılayamadık. Geçtiğimiz Ramazan Bayramında bizim ürünlere öylesine bir rağbet oldu ki, biz artan bu talebin gerisinde kaldık. Elbette ki, bayramda bir talep artışı bekliyorduk ama bizim beklentimizin iki katı bir yönelim oldu. Kurban Bayramı için şuan stok yapmaya başladık” dedi.
Delmar Gıda Yönetim Kurulu Başkanı ve Maple çikolata’nın sahibi Yüksel Kaya ile Maple’nin dünü, bugünü ve geleceği üzerine konuştuk.
Öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
‘Hayatım çalışma ile geçti’
1970 Ağrı doğumluyum. Hayatım çalışma ile geçti ve şuan 47 yaşındayım. Evliyim ve 4 çocuk babasıyım. Bir çocuğum Türkiye, 3 çocuğum ise Kanada doğumludur. Çocuklarım Türkçe, Kürtçe, İngilizce, Fransızca olmak üzere 4 dil konuşuyorlar. Mutlu bir aile yaşantım var.
Yolunuz Kanada’ya nasıl düştü?
‘Bir cennet hayal etmiştim ama…’
Ekonomik ve bölgesel koşullardan Kocaeli’ne taşındık. Kocaeli’nde 8 yıl kaldıktan sonra Kanada’ya gittim. Kanada’da ablam vardı, tanıdıklarım vardı. Kanada’da 14 – 15 sene kaldım ve sonrasında da yurda dönüş yaptım. Kanada’ya gittiğimde yapacağım işin ne olacağı konusunda kafamda belirgin bir fikir yoktu. Kanada’ya gitmeden önce bir cennet hayal etmiştim ama gittiğim mevsimden dolayı iklim şartları çok ağırdı. İki metreyi aşan kar ve eksi 30 eksi 45 derece arasında bir soğuk ile karşılaştım. Yani, Kanada’nın kış koşulları Ağrı’nın kış koşullarına göre daha ağırdı. Kuzey Amerika’da rüzgâr 80km bir hızla çok sert esiyor.
4 ay sosyal yardımlaşmadan para aldım
Kanada’ya ilk gittiğimde 4 ay devlet bana sosyal yardımlaşmadan para verdi. İlk gittiğimde tanıdıklarım inşaat işinde çalıştığı için ben de inşaatta çalıştım. 6 ay sonra mesleği öğrenince kendi firmamı kurdum. İnşaat, montalama, seramik, boya işlerinde taşeronluk yaptım. Bir süre sonra işlerimi devlet ihalelerine katılacak düzeye kadar büyüttüm.
Kanada’da dil problemini nasıl çözdünüz?
İngilizce öğrenmek için akşamları okula gidiyordum
Gün içinde elimden sözlük eksik olmuyordu. Günlük yaşantım içerisinde sürekli olarak pratik yapıyordum ve akşamları da okula gidiyordum. Yani, dil problemini aşağı yukarı bir sene içerisinde çözdüm. Tabii ki, günlük konuşma dili ile iş yaşamındaki dil arasında da farklılıklar var. İş yaşamımda kısa bir süre içinde devlet ihalelerine katılabilecek seviyeye gelmemin altında azim sabır ve kararlılığım yatmaktadır. Ayrıca iki kardeşimin de bana çok katkıları oldu. Kanada’da hem taşeronluk hem de yap sat işi yaptık. Kanada’nın mimari yapısı genlikle tek katlı ya da villa tipi evlerdi. Orada yüksek binalar yoktur. Şehrin merkezi yerlerindeki eski evleri yıkıp yeni ve daha lüks evler yapıyorduk.
Türkiye’ye dönüşe ne zaman nasıl karar verdiniz?
‘Memleketten uzak kalmak bana zor geliyordu’
Artık ekonomik olarak belli bir seviyeye ulaştıktan sonra memleketime hizmet vaktimin geldiğine karar verdim ve Türkiye’ye dönüş yaptım. Türkiye’ye dönüş yaparken de Kanada’daki işlerimi noktalamadım. Oradaki işlerimizi de kardeşlerim yürütüyorlar. Memleketten uzak kalmak açıkçası bana zor geliyordu ve biran önce memlekete gelmeyi arzuluyordum.
Memleketim dediniz ama Ağrı yerine Diyarbakır’a geldiniz, neden?
Bölgede 9 milyon dolar satış hedefledik
Neden Diyarbakır; Kanada’da inşaat sektöründe çalışıyordum ve Diyarbakır’ın Kayapınar İlçesinde 3 milyon dolara arsalar satın almıştım. Kanada’dan Diyarbakır’a gelip gidiyordum. Sonra ise çikolata işi yapma fikri çıktı. Gıda mühendisi tanıdıklarım, akrabalarım vardı ve onların böyle bir fikri vardı. O zaman Türkiye’de büyük bir firmada çalışıyorlardı. Aşağı yukarı 6 ay boyunca onlarla çikolata işini konuştuk. Uzunca bir zaman fizibilite çalışmaları yaptık ve bölgede çikolata işinin olmadığını gördük. Diyarbakır’ın bu iş için en uygun yer olduğu sonucuna vardık ve aynı zamanda inşaat işi de yapacağım için Diyarbakır bizim için en uygun yerdi. Diyarbakır hem Ortadoğu’ya, Irak’a yakın bir merkez hem de gölgenin kalbi durumunda. Yani bölge illerinin hepsine buradan ulaşabilirdik. Bölgenin her ilinde 500 bin dolar bir satışımız olsa bu da bölgede yaklaşık 9 milyon dolar bir satış demektir.
‘Bu işi kurarken, %80 -90 arası dış ticaret hedefimiz vardı’
Tabii ki, bizim bu işi kurarken asıl hedefimiz dış piyasaya yönelikti. Ortadoğu ve Afrika kıtası ülkelerine ulaşmayı hedefliyorduk. Bu işi kurarken, %80 -90 arası dış ticaret hedefimiz vardı. Sonuçta 5 kişilik bir çekirdek kadro ile bu işi kurmaya karar verdik ve Diyarbakır’da yer başvurusu yaptık. Bir buçuk yıllık uğraşlarımız sonucunda ise2013 yılında ise bize bugünkü yerimiz tahsis edildi. Aslında benim isteğim 25 dönümlük bir yerdi ama bize 8 dönümlük bir yer tahsis edildi. 2014 yılında inşaatı bitirdik. 2015’in başında ise makinelerimiz gelmeye başladı. Mart ayında makine montajları bitti ve Temmuz ayında ise denemelere başladık. Aslında planlamamamız Mart ayında üretime başlamaktı ama olmadı. O planlamaya göre Güney Afrika Cumhuriyetinde yapılacak olan Fuar’da stand açacaktık. İlk yurtdışı fuarımıza ise denemelerde ürettiğimiz ürünlerle katıldık. İlk fuarımızın sonuçlarını da aldık ve ihracata başladık.
‘En büyük tedarikçimiz Irak’tır’
Tabii ki, yeni bir marka yaratmanın zorluklarının farkındaydık. Yani, biz bu yola çıkarken bütün zorlukların farkında olarak çıktık. Yeni bir marka oluştururken, büyük firmalarla rekabet koşullarının çok zorlu geçeceğini biliyorduk. Dünyada ve Türkiye’de çikolata sektöründe dev firmalar var ve biz çok zorlu rakiplerin pastasından pay almak için adım attık. Biz 2015 yılının sonuna doğru başladığımız bu işte şuan çok iyi bir noktaya geldik. Şuan 16 ülkede ürünlerimiz satılmaktadır. “En büyük tedarikçimiz Irak’tır, sonra Kuveyt geliyor, Libya, Lübnan, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Güney Afrika, Nijerya, Kamerun, şu anda Yemen’e de başladık. Bugün itibariyle Suudi Arabistan’dan son izinlerimizi de aldık, bayramdan sonra hemen yapıp göndereceğiz. Sudan’a giriş izinlerimiz aldık. Sudan’ı da eklersek 17 ülkeye satıyoruz.
Bölge illerinde satışlarınız ne durumda?
‘Kendi grubumuzda Türkiye’nin en iyisi olduğumuz iddiasındayım’
Bölge illerinde Ardahan, Kars, Iğdır, Ağrı, Van, Hakkâri, Şırnak, Bingöl, Muş, Bitlis, Batman, Mardin, Adıyaman, Urfa ve Diyarbakır’da satışımız var. Biz sektöre yeni girdik ve Türkiye’de imal edilen çikolataların ikinci grubundayız ama kendi grubumuzda Türkiye’nin en iyisi olduğumuz iddiasındayım. Biz, sütlü kokolin yapıyoruz. Yani, çikolatalarımızda fındık, fıstık yerine aroma kullanıyoruz. Tabii ki, biz diğer firmalar gibi çikolatalarımızda fındık, fıstık da kullanabiliriz ama bizim hitap ettiğimiz toplum Ortadoğu ve Afrika kıtasıdır. Yine, kısa bir süre içinde çokokrem üretimine başladık. Çokokrem makinelerine 1,5 milyon TL’lik bir yatırım yaptık. Biz, ilk başlarken 20 çeşit ürün ile başladık ama şuan 65 çeşit ürün çıkarıyoruz. Önümüzdeki Kurban Bayramında ise çeşit sayımızı 75’e yükselteceğiz.
Bölgede üretim yapmanın zorlukları nelerdir?
‘Her hammadde için ayrı bir lojistik sorunu yaşıyoruz’
Tabii ki, en başta lojistik sorunumuz var. Genelde hammadde tedarikimizi Konya, İstanbul, İzmir ve Mersin’de yapıyoruz. Elbette ki her hammadde için ayrı bir lojistik sorunu yaşıyoruz. Bir başka dezavantajımız ise bizim işe başladığımız sırada çözüm süreci bitmiş ve çatışmalar başlamıştı. Böyle bir süreçte batıdaki hammadde tedarikçilerimizin bize bakış açıları da değişti. Yani, artık peşin çalışmak zorunda kaldık, vadeli çalışamadık. Tabii ki, bunun sıkıntılarını çok yaşadık ama geldiğimiz noktada bu sıkıntıları da belli oranda geride bıraktık ve şuna bir rahatlama sağlamış durumdayız. Ama tabii ki, bölgede bir mermi patladığı zaman yine benzer sıkıntıları yer yer de olsa yaşamaktayız. Batıdaki insanlarda buradaki en ufak bir olayda sanki savaş yaşanıyormuş gibi bir algı var. Tedarikçilerimizi Diyarbakır’a davet ediyoruz, misafirimiz olmalarını istiyoruz ama Diyarbakır’a gelme konusunda hala daha tedirgin olanlar var. Hal bu ki, Diyarbakır’a bir günde 20 uçak inip kalkıyor ve aslında tedirgin olacak bir şey de yok. Biz istiyoruz ki, bizim batıya gittiğimiz rahatlıkta batıdakilerin de buraya gelebilmesidir. Batıdan buraya gelsinler, misafirimiz olsunlar, bizi daha yakından tanısınlar.
‘Deniz aşırı ülkelere ürün gönderme konusunda ciddi lojistik sorunları yaşıyoruz’
Bir başka lojistik sorunumuz ise denizden uzak oluşumuzdur. Elbette ki, sadece Ortadoğu ve Afrika kıtası ülkeleri ile sınırlı kalmak istemiyoruz. Daha değişik ülkelere ulaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Afrika kıtasının güney ucuna buradan ürün gönderiyorum ve bir konteynır buradan oraya 38 günde gidiyor. En yakın Mersin limanı ve Diyarbakır’dan Mersin’e bir konteynır’ın lojistik masrafı bin 200 dolar’dır. Ama bizim rakiplerimiz 500 dolara lojistik sorunlarını çözüyorlar. Yani, deniz aşırı ülkelere ürün gönderme konusunda ciddi lojistik sorunları yaşıyoruz.
‘Bayramda talepleri karşılayamadık’
Çözüm sürecinde bölge insanında da bölgedeki yatırımcıda da bir rahatlama vardı. Bölgenin güllük gülistanlık olacağı yönünde bir beklenti vardı. Çatışmasızlık ortamında insanların işi iyi oldu, ticaret gelişti. İnsanların günlük yaşamında rahatlamalar oldu. Süreç bozulduktan sonra ise bu tablodan eser kalmadı. Tabii ki, biz bir yola çıkmıştık ve süreç bozulsa da biz yolumuza devam edecektik. Elbette ki, azimle daha çok çalışmamız ve daha sabırlı olmamız gerekiyordu. Çözüm süreci olsa da olmasa da hayat devam ediyordu ve hayatın gerisinde kalamazdık. Ayrıca kendi memleketime böyle bir işi kandırma konusunda çok kararlıydım. Hiçbir zaman inancımı kaybetmedim. Memleketimi, ülkemi sevmenin verdiği güçle sürecin olumsuz etkilerinden kaygı duymadım. Şuan işlerimiz de gayet iyidir. Piyasada bizim ürünlerimize olan talep çok arttı. Geçen yıl Diyarbakır’daki marketlerin raflarında ürünlerimiz yoktu ama bu sene birçok market ürünlerimizi almak için kuyruğa girdi. Artık, Erzurum ve Erzurum üzerinden Bayburt ve Erzincan’a ürün veriyoruz. Bu yıl biz talepleri karşılayamadık. Geçtiğimiz Ramazan Bayramında bizim ürünlere öylesine bir rağbet oldu ki, biz artan bu talebin gerisinde kaldık. Elbette ki, bayramda bir talep artışı bekliyorduk ama bizim beklentimizin iki katı bir yönelim oldu. Kurban Bayramı için şuan stok yapmaya başladık. Irak sezonu Eylül ayında başlayacak ve onun için de stok yapmaya başladık.
Üretim artışınızın istihdama yansıması olacak mı?
‘Piyasada olmayan bir gofret türünü piyasaya süreceğiz’
Elbette ki, üretim arttıkça istihdam da artacak. Şuan Konya’da bir milyon dolara bir makine yaptırıyoruz ve o makineden Türkiye’de bir tane daha yok. Bu makine ile hem sürpriz yumurta hem de gofret çeşitlerine gireceğiz. Piyasada olmayan bir gofret türünü piyasaya süreceğiz. Irak’taki bayiimiz gofret üretimimizin bir yılını kapatıyor. Yani, gece gündüz Irak’a çalışacağız. Sürpriz yumurta’da ise Amerika ile görüşmelerimiz sürüyor. İnşallah yılbaşına kadar Sürpriz yumurta ve yeni gofret çeşidimizle piyasaya ürün vermeye başlayacağız. Hedefimiz ürün sayımızdaki çeşitliliği 150’ye çıkarmaktır. Ürün sayımızdaki artış ve raflardaki ürün çeşitliliğimiz ürünlerimize olan talebi daha da arttıracaktır. Yine, yan tarafımızdaki arsayı üretim bünyemize katarak üretim alanımızı 13 bin 500 metre kareye çıkaracağız. Bun dışında, bisküvi, pekmez, reçel, helva ve değişik şeker türleriyle kısa sürede ürün çeşitliliğimizi arttıracağız.
‘Diyarbakır firması olarak iki ülkede fuara katıldık’
Uluslar arası alanda da görünürlüğümüzü arttırmak için fuarlara katılıyoruz. Diyarbakır firması olarak iki ülkede fuara katıldık ve standımızı açtık. Geçmiş yıllarda toplamda 4 uluslar arası fuara 2 tane de yurt içi fuarında katıldık. Bu yıl ise yurt içinde 2 yurt dışında ise 1 fuara katılacağız. Uluslar arası piyasada en büyük tedarikçimiz Irak’tır. İkinci büyük tedarikçimiz Kuveyt’tir. Kuveyt gibi 350 bin nüfuslu bir ülkede 13 büyük markette ürünlerimiz satılıyor. Üçüncüsü, Lübnan’dır ve Burkina Faso, Fildişi Sahili olarak devam ediyor. Yakında Nijerya’ya ürün göndermeye başlayacağız. Avrupa kıtasında da 4 ülkeye numunelerimizi yolladık.
Bölgeye yönelik devletin ciddi teşvikleri var, siz bu teşviklerden ne kadar yararlanabildiniz?
Sigorta muafiyeti en önemli desteğimiz
Aslında batıdan görüldüğü gibi bir teşvik yok burada. Şuan makine aldığımızda KDV’den muafız ama bu bölgeye özgü bir teşvik değil. Batıda, devletin bölgedekilere oluk oluk para akıttığı gibi bir izlenim oluşmuş ancak böyle bir şey yok. Biz makine alırken KDV’den muaf isek batıdaki yatırımcı da bundan muaftır. Biz, batıdan farklı olarak 10 12 yıl sigortadan muafız. Yine banka kredilerinde devletin %7 bir faiz desteği var. Yine, İl tarım Müdürlüğünde teknoloji desteği projemiz geçti ve hibe kapsamında bir destek söz konusu. Artı, Kredi Garanti Fonu’nun destekleri yatırımcılara nefes aldırdı.
Bölge için başka teşvik beklentileriniz var mı?
Banka kredilerinde teminat konusunda sorunlar var!
Teşvikler bu bölgeye daha yoğun olmalı. Mesela lojistik yardımı olması lazım. Banka kredilerinin daha kolaylaştırılması lazım. Bugün bir krediye başvurduğumuz zaman banka Diyarbakır’da bize ayrı bir prosedür uyguluyor batıdaki bir yatırımcıya başka bir prosedür uyguluyor. Ben, Diyarbakır OSB müteşşebüs heyetindeyim ve yönetim kurulu başkanımız da Sayın Valimizdir. Vali Bey’e de bu durumu izah etmiştim, kamu bankaları bize zorluk çıkarıyor. Bir milyon TL kredi için batıdaki bir yatırımcı %25 teminat veriyor ama biz %100, %150 teminat veriyoruz. Bunu özellikle de kamu bankaları yapıyor. Böyle bir durumda bölgedeki sermayenin batıya kaymasının zemini döşenmiş oluyor. Yine, referandumdan önceki süreçte cazibe merkezi kapsamında kalkınma bankasına sunduğumuz projeler var ki, Diyarbakır en çok proje sunan ildir. Biz de 10 milyon TL’lik bir proje sunduk ama seçim geldi geçti ve hala bu konuda bir sonuç çıkmadı. Henüz cazibe merkezi kapsamında somut bir adım göremedik. Tabii ki, cazibe merkezi projesinin somut sonuçları ortaya çıktığında bölgemiz açısından ciddi bir rahatlama sağlayacaktır. On binlerce insan için istihdam kapıları açılmış olacaktır.
İşletmeniz bünyesinde kaç kişi istihdam ediyorsunuz?
Yılbaşına kadar 70 kişi istihdam edeceğiz
Günlük 13 ton kapasite ile haftada 6 gün çalışıyoruz. Yılbaşına kadar yeni makinemizin kurulumu tamamlandığında 15 kişiyi daha bünyemize katacağız ve sayımız 70 kişiye ulaşacak. Pazardaki payımız büyüdükçe vardiya istemine geçmeyi hedefliyoruz. Ek binamız faaliyete geçtiğinde bu elbette ki istihdama da katkı sağlayacaktır ve sayımız iki katına çıkacaktır. İnşallah, ürün ihraç ettiğimiz ülke sayısını 70’lere çıkardığımız zaman vardiya sitemiyle üretim yapacağız. Şuan itibariyle hedeflerimin ancak %20’sine ulaşmış durumdayım ve hedeflerimin tamamına ulaştığımda hem ürün çeşitliliğimiz hem de istihdamımız bundan çok çok ileride olacaktır.
Diyarbakır’daki durumunuz nedir?
‘Her bayram biz satışlarımızı katlayarak yolumuza devam ediyoruz’
Diyarbakır’da aşağı yukarı bayram şekeri olarak girmediğimiz yer kalmadı. Geçtiğimiz bayram bizim üretime girdiğimizden beri dördüncü bayramımızdır ve her bayram biz satışlarımızı katlayarak yolumuza devam ediyoruz. Tabii ki, bu da bizim yürüdüğümüz yolda ne kadar emin adımlarla ve istikrarlı bir şekilde yürüdüğümüzün göstergesidir.
Kadro niteliğiniz ne durumdadır, istediğiniz nitelikte çalışan bulabiliyor musunuz?
‘Gıda Mühendislerini sıklıkla değiştirmek zorunda kalıyoruz’
Teknik ekibimiz tamamdır. Gıda mühendislerimiz var, paketleme elemanlarımız var. Eleman tedariki açısından zorluk çektiğimiz bir husus var o da insanların özgeçmişlerine yazdıklarını maalesef pratikte göremedik. Bunu en çok da Gıda Mühendisi noktasında yaşadık. Genelde yeni, mezun ve tecrübesiz Gıda Mühendisleri iş başvurusunda bulunuyorlar. Gıda Mühendislerini sıklıkla değiştirmek zorunda kalıyoruz. Maalesef üretim faaliyetimizde en istikrarsız kesim Gıda Mühendisleridir. Oysaki hammadde tedarikinden ürün aşamasına Gıda Mühendisleri kilit noktadadır. Gıda mühendislerinin çikolata hamurunun reçetesini bire bir tatbik edecek yeterlilikte olması lazım. Hamur ustamız çok yetenekli ve işinde 8 yıllık bir deneyimi var ve şuna kadar çok iyi iş çıkardı.
Firmanızın isminde ve ambleminizde Kanada etkisi var, bunu biraz açar mısınız?
‘Sevdiğim için Maple’ı markalaştırdım’
Ben ne kadar Kürtsem, Türkiyeli isem o kadar da Kanadalıyım. Çünkü onlar bana doğruluğu, dürüstlüğü, ticaret ahlakını öğretti. Kanada’da insanın ticaret ahlakı çok önemli. Tabii ki, ülkemi sevdiğim gibi Kanada’yı da çok sevdim. Dört çocuğumdan 3 tanesi Kanada’da doğdu. Hala evim, işyerim oradadır. Bildiğiniz gibi Maple Kanada’da yetişen bir ağaç türüdür. Maple’nin yaprağı Kanada bayrağının da simgesidir. Ayrıca Toronto’da oturduğum semtin de ismi aynıdır. Yine Kanadalı bir buz Hokeyi takımının da adı Maple Leafs. Kanada’da buz hokeyi çok yaygındır ve Maple Leafs dünyaca ünlü bir takımdır. Yani, sevdiğim için Maple’ı markalaştırdım. Maple ağacının aynı zamanda güzel bir şurubu da var.
‘Dünya pazarında yolumuzu çok aydınlık’
Tabii, Türkçe olarak biraz telaffuzu zor olabilir ama biz bugün Maple’den Mapella’yı ürettik. Ve bugün dünya pazarında yolumuzu çok aydınlık görüyorum. Kararlı ve emin adımlarla Maple olarak yolumuzu yürümeye devam edeceğiz.”
Ali Abbas Yılmaz / Özel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.