İkinci Dünya Savaşı'nın derinliklerine yolculuk: Hafızalardan silinmeyen 9 film
SAVİNG PRİVATE RYAN
Steven Spielberg'in yönettiği film, savaşın gerçekçi ve çarpıcı sahneleriyle bilinir. Normandiya Çıkarması'ndan sonra geçen hikaye, askeri bir görev için yola çıkan bir grup Amerikan askerini konu alıyor
SCHİNDLER'S LİST
Steven Spielberg'in yönettiği film, Nazilerin Yahudi Soykırımı sırasında Polonya'da geçen gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Oskar Schindler'in Yahudi işçileri kurtarma çabalarını ve insanlık dramını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
THE PİANİST
Roman Polanski'nin yönettiği film, Polonyalı Yahudi piyanist Wladyslaw Szpilman'ın gerçek hayat hikayesine dayanıyor. Szpilman'ın Varşova Gettosu'ndan hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.
DAS BOOT
Wolfgang Petersen'in yönettiği film, Alman bir denizaltı mürettebatının hikayesini konu alıyor. Savaşın denizaltı savaşlarındaki gerilimini ve insan psikolojisini derinlemesine ele alıyor.
LETTERS FROOM IWO JİMA
Clint Eastwood'un yönettiği film, Japon perspektifinden İwo Jima Savaşı'nı ele alıyor. Japon askerlerinin iç dünyalarını ve savaşın insanlık üzerindeki etkilerini gösteriyor.
THE THİN RED LİNE
Terrence Malick'in yönettiği film, Pasifik Cephesi'nde geçen bir grup Amerikan askerinin hikayesini anlatıyor. Doğa ve savaşın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini derinlemesine inceliyor.
DOWNFALL
Adolf Hitler'in son günlerini ve Berlin'in düşüşünü konu alıyor. Nazizmin çöküş dönemini ve Hitler'in çevresindekilerle olan ilişkilerini detaylı bir şekilde işliyor.
THE BOY İN THE STRİPED PYJAMAS
Avrupa'nın karanlık dönemlerinden birine ait. Ailesiyle birlikte Berlin'deki sıcak yuvalarından, Polonya'daki gizemli ve soğuk bir eve taşınan genç Bruno, yeni hayatına alışmaya çalışırken, evlerinin yakınındaki büyük ve ürkütücü çitin ötesinde, tamamen farklı bir dünya keşfeder. Ötesindekilerin hepsi çizgili pijamalar içinde, acı ve umut arasında sıkışmış bir durumda. Bruno, bu gizemli dünyanın sakinlerinden biri olan Shmuel ile karşılaşır ve aralarında beklenmedik, masum bir dostluk filizlenir.
LİFE IS BEAUTİFUL
1930’ların İtalya’sında geçen filmde hayat dolu bir Yahudi muhasebeci olan Guido Orefice, güzeller güzeli öğretmen Dora’ya vurulur ve tüm engellere rağmen evlenirler. Ardından bir de çocuk sahibi olan çiftin hayatlarındaki tüm pürüzler ortadan kalktığında İkinci Dünya Savaşı patlak verir ve Almanlar İtalya’yı esir alır. Yahudi oldukları için toplama kampına götürüldüklerinde Guido, oğlu Giosué’ye (Giorgio Cantarini) esir kampının ve savaşın bir oyun olarak söyleyecek; oğlu, oyunu başarıyla tamamlarsa ödül olarak çok istediği bir oyuncak tankı hediye edecektir.
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.