HÜDA-PAR: Kürtçe resmi dil olmalı

HÜDA-PAR: Kürtçe resmi dil olmalı
HÜDA-PAR: Kürtçe resmi dil olmalı

 

Partisinin 2. Olağan Büyük Kongresi’nde konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Kürtlerin haklı ve meşru taleplerinin bomba seslerinden artık duyulmadığını söyledi. Tek aday ve tek listeyle gidilen seçimlerde Yapıcıoğlu yeniden Genel Başkan oldu.

Ankara Ulus'ta bulunan Atatürk Spor ve Sergi Sarayı'nda yapılan HÜDA PAR 2.Olağan Büyük Kongresi’nde konuşan Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu, Kürt meselesi ve yeni anayasa başta olmak üzere birçok konuya değindi ve “Bütün dünya kavmiyetçilik veya mezhepçilik yapsa, biz ümmetçi duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz. Fitne ateşine odun taşımayacağız. Bunu herkes bilsin.” dedi.

“Sürecin yanlışlarını yüksek sesle dile getirdik”

Çözüm süreceğine değinerek yapılan yanlışları yüksek sesle dile getirdiklerini kaydeden Yapıcıoğlu, şunları söyledi; “Partimizi kurduğumuz zaman, son dönemin en can yakıcı meselesi olan Kürt meselesinin çözümü konuşuluyordu. Adına Çözüm süreci dedikleri bir süreç başlamıştı. Ancak çözüm sürecinde temel hak ve hürriyetler pazarlık konusu yapılıyordu. Yanlış bir zemin üzerinde, yanlış yöntemlerle mesele çözülmeye çalışılıyordu veya böyle bir görüntü verilmekteydi.  Sürecin yanlışlarını yüksek sesle dile getirdik. Girdiğiniz bu yol çıkmaz sokaktır. Meselenin tarifi bile yanlış yapılıyor. Sorun Kemalist rejimin ürettiği bir sorundur. Siz sonuçları üzerinden yola çıkarak, bataklığın kötü kokusunu bastırmaya çalışıyorsunuz, sivrisineklerle uğraşıyorsunuz. Bataklığı kurutmazsanız bir süre sonra pis kokular tekrar çıkacaktır. ‘Bataklık yeni sivrisinekler üretecektir’ dedik. Sisteme vaziyet edenler bize kızdılar, sesimizin duyulmasına dahi tahammül edemediler. Sistemin ürettikleri ise aynı rejimin daha katı bir şekilde uygulanmasını çare olarak göstermek istediler. İşte sonuç ortadadır. Keşke adil bir çözüme kavuşulmuş olsaydı. Peki, nedir çözüm? Çözüm adaleti yeniden tesis etmektir.”

“Kürtlerin haklı talepleri bomba seslerinden duyulmaz oldu”

Sur’daki enkazın döküldüğü alandan ceset parçalarının çıktığını ve şuanda da Nusaybin sokaklarından ağır ceset kokularının yükseldiğini belirten Yapıcıoğlu, “Kürt gençlerine adeta mayın eşeği muamelesi yaptılar. Kendilerine yol açmak için onları ölüme gönderdiler. Açmaya çalıştıkları yol da yol olsa. Kör şiddetlerine toplumsal zeminde bir gerekçe oluşturmanın yolunu aradılar. Şehir merkezlerinde, yollarda tonlarca ağırlıkta bombalar patlatıyorlar. Şimdi köyleri de harap etmeye başladılar. Sonuç ne oldu? Kürtlerin haklı ve meşru talepleri de o bomba seslerinden duyulmaz oldu. Kürt meselesi yeniden salt bir asayiş sorunu olarak görülmeye başlandı. Daha önce de söyledim, buradan bir kez daha söylüyorum. Örgütün patlayıcılarla, mayınlarla katlettiği her insanın ölümünden, yıktığı her bir binadan hükümet de sorumludur. Bu çatışma ortamı göstere göstere geliyordu. Bu kadar patlayıcı bir günde yerleştirilmedi. Bu kadar silah bir günde dağıtılmadı. Her bir vatandaşının canını, malını korumakla görevli olanlar seyretti, belki de zemin hazırladı. Diğer taraftan tankların atışlarıyla yıkılan her bir evden, polis veya askerin kurşunuyla da olsa ölen her bir insandan bu çatışmaları şehir merkezlerine taşıyanlar da sorumludur. Sokak aralarını patlayıcılarla doldurtan savaş baronları ve onlara sessiz kalan ve hatta teşvik eden siyasetçiler de sorumludur.” dedi.

“Sivil, özgürlükçü, adil ve yerli bir anayasa acil ihtiyaçtır”

Kürt meselesinin sağlıklı bir şekilde ve adalet temelinde çözülmesi için anayasa değişikliğinin gerekli olduğunu kaydeden Yapıcıoğlu, “Sivil, özgürlükçü, adil ve yerli bir anayasa acil ihtiyaçtır. Ki bu ihtiyaç, bugün herkes tarafından dillendirilmektedir. Ancak yeni anayasa ile birlikte yeni bir düzene ve zihniyet değişimine de ihtiyaç vardır. Türkiye gibi, toplumsal farklılıklara sahip devletlerde, halkın bir arada kardeşçe yaşayabilmesinin meşru ve makul yegâne yolu vardır. Toplumun etnik, dini, siyasal ideolojik tüm farklılıkları, anayasada kendini bulmalıdır, bulabilmelidir.  Anayasa, halkın canını, malını, dinini, aklını ve neslini koruyacak, bir ‘toplumsal mutabakat metni’ olmak zorundadır. Yeni anayasa, rejimin ve devletin çıkarlarını değil, halkının çıkarlarını korumalıdır. Kutsal devlet anlayışı terk edilerek halk, devlet karşısında güçlü bir konuma getirilmelidir.” dedi.

“Kürt halkının dilinin de resmi dil olmalıdır”

Devletin kurucu unsuru olan Kürt halkının dilinin de resmi dil olması gerektiğini ifade eden Yapıcıoğlu, “Kürtçenin resmi dil olarak statüsünü kolaylaştırmak için hem Türkçe hem de Kürtçeyi karşılayan ortak bir alfabe oluşturulmalıdır. Anadilde eğitim hakkı tanınmalı, devlet okullarında Kürtçe eğitim ve öğretimin yolu açılmalıdır.” diye konuştu.

“Anayasa ile ilgili tartışılan hususlardan biri değiştirilemez maddelerdir”

Ülke vatandaşı azınlıklara nüfusları oranında belli bir milletvekili kontenjanı ayrılması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, “Anayasa ile ilgili tartışılan hususlardan biri değiştirilemez maddelerdir. “Bu maddelere dokundurtmayız” diyenler, bu maddelerin kurucu irade tarafından Cumhuriyetin kuruluşunda getirilmiş hükümler oldukları için 550 milletvekilinin kabulü ile bile değiştirilemeyeceğini iddia ediyorlar. Halkın gözünün içine baka baka yalan konuşuyorlar. 1921 ve 1924 Anayasalarının ilk maddeleri bugünkü gibi değildi. Ayrıca bu maddelerin değiştirilemeyeceğine dair herhangi bir hüküm de 1921 ve 1924 anayasalarında yoktu.” dedi.

“Cumhuriyetin temel nitelikleri denilen şeyler CHP’nin altı okundan başka bir şey değil”

Bu gün Cumhuriyetin temel nitelikleri denilen şeylerin CHP’nin altı okundan başka bir şey olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, “Bunlar da 5 Şubat 1937’de anayasaya girmiştir. 1924 Anayasası’nın ikinci maddesindeki “Devletin dini İslam’dır” hükmü 10 Nisan 1928’de anayasadan çıkarılmış yerine 1937’de Cumhuriyetin temel nitelikleri dedikleri CHP’nin altı oku 2. Madde olarak kabul edilmiştir.  Bu niteliklerden biri laikliktir. 20 gün kadar önce Sayın Meclis Başkanı bu konuda bir şeyler söyledikten sonra koparılan fırtınaları gördünüz. Laikçiler, işi mukaddesata küfretmeye kadar götürdüler.” dedi.

“Dersim katliamı”

Dersim katliamına da değinen Yapıcıoğlu, Dersim katliamının laiklik ilkesinin anayasaya girmesinden sonra olduğunu hatırlattı. Yapıcıoğlu, “Gayrimüslim azınlıkların mallarına bu tarihten sonra el konulmuştur. 1930’lu yılların sonundan itibaren adım adım vakıf mallarına el konulmuştur. 1974 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ‘Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin (yani dernek ve vakıfların) taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır’ şeklinde bir karar alarak noktayı koymuştur.” şeklinde konuştu.

“Cezaevleri ağzına kadar dolu”

Yapıcıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Cezaevleri ağzına kadar dolu… İçeride yer yokluğundan dolayı cezası kesinleştiği halde dışarıda bekleyenlerin sayısı içeridekilerden fazla. Milyonlarca dosya halen mahkemelerde devam ediyor. Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Bir taraftan ensesi kalınlar, omzu kalabalıklar her ne yaparsa yanlarına kalmakta, diğer taraftan pek çok masum ideolojik yargının kurbanı olarak cezaevlerinde yatmaktadır.

Yapılan konuşmaların ardından HÜDA PAR Genel Başkanlığı'na mevcut Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu seçildi.

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.