HDP: Barış için seferber olunmalı
"Son yılların özeti bir katliamlar kronolojisi olarak geçti" diyen Önder, KCK'nin bu açıklamasının bu nedenle bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Ankara katliamının olduğu gün de KCK deklarasyonunun yayınlandığını hatırlatan Önder, "Aynı şekilde Antep katliamı oldu. Bu açıklamayı takip eden 5. saat içinde bu yaklaşım boşa çıkartılmak isteniyor" dedi.
HDP’nin İmralı heyetinde yer alan İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ile DTK Eş Başkanı Hatip Dicle son gelişmelere ilişkin ortak basın toplantısı yaptı. Heyet adına yapılan açıklamayı Sırrı Süreyya Önder yaptı.
Önder, sözlerine şöyle devam etti: "KCK'nin önceki günkü açıklamasından bir kaç saat sonra katliamla boşa çıkartılmak isteniyor. Sayın Öcalan'ın müzakere süreci boyunca en çok vurgu yaptığı en temel tehlike darbe mekaniği uyarısıydı. Sayın Öcalan'ın müzakere sürecindeki enerjisi, bunu bütün ipuçlarıyla gerek bizlere gerek hükümet ve devlet yetkililerine anlatmakla geçti. Neyi işaret ettiyse o oldu. Dolmabahçe mutabakatının boşa çıkartılmasıyla, devreye konulan darbe mekaniği ya da yükseltilen provokasyon zinciri meseleyi bu güne kadar getirdi. Darbe bir gün de hazırlanabilen bir şey değildir. Darbeler bir grubun 'haydi darbe yapalım' diyerek yapabilecekleri bir şey de değildir. Bunun bütün temelleri hazırlanır, bu da genellikle ülkenin yönetilmez durumda olduğunu en geniş kitlelere kabul ettirmekle mümkündür. Son bir buçuk yıldır yapılan da bundan ibarettir" dedi.
Misak-i Milli ve Eşme ruhu hatırlatması
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'un "Başımıza ne geldiyse Suriye politikalarından dolayı geldi" ifadelerini hatırlatarak, konuşmasına devam eden Önder, "İnsanın günaydın diyesi geliyor. Sayın Öcalan'ın ülkede barış bölgede de Kürtlerle ittifak temelinde tam da Misak-i Milli'yi işaret eden bir yaklaşım geliştirmişti. Bunu da barış sürecinin ilk başlangıcı sayacak kadar buna önem atfetmişti. Buna da gereken önem verilmedi. Daha sonra ısrarlı çabalarımız ve çalışmalarımız sonucunda Sayın Öcalan'ın aldığı inisiyatifle de adına Eşme ruhu denilen bir sınırlı iş birliği çabası gelişti. Buna cevapta büyük katliamlarla geldi. Bugün de işin doğrusu bu aymazlıktan kurtulduklarına dair umutlu cümleler kurmamız zor" diye kaydetti.
Hükümete araçsallaştırmama uyarısı
Önder, KCK'nin yapmış olduğu deklarasyonu ve içerisindeki "Bu bir koşul ve dayatma içeren bir anlayıştan uzaktır" yaklaşımının gerek devlet gerek hükümet gerekse de demokrasi güçleri tarafından bu yaklaşımın hak ettiği ciddiyetle ele alınması ve ciddi bir seferberlik başlatılmasını gerekli kıldığını kaydetti.
Önder, şöyle devam etti: "Bizler İmralı heyeti olarak katkı sunacak bir noktada olacağımızı bir görev olarak biliyoruz. Ama bu da bir uyarı içermek zorunda bu da bizim bir sorumluluğumuz. Bugüne kadar ki gerek ateşkes süreçleri gerekse de çözüm süreci, devlet ve hükümet tarafından bir araçsallaştırmaya kurban gitti. Bu süreçleri ele alış tarzı sistemin işine yaradığı zamanlarda gündemleşmesi şeklinde oldu. Böyle yapmayın uyarılarımız olmuştu. Bunun araçsallaştırarak ele almanın sonucu daha büyük bir toplumsal maliyet olarak önümüze geldi. Eğer yeni bir süreç başlayacaksa burada bütün kesimlere büyük bir sorumluluk düşüyor. Bunda belki de bir amentü cümlesi olarak bunu araçsallaştırmaya asla tenezzül etmemek bunu lügatimizden çıkarmakla başlayabiliriz vurgusunu önemli buluyoruz."
'Bütün demokrasi güçleri bu çağrının gereğini yerine getirmelidir'
"Sorumluluk hepimizindir" diyen Önder, bu olmadıkça toplumsal uzlaşmanın sağlanamayacağını ifade ederek, şunları söyledi: "Bütün demokrasi güçleri bu çağrının gereğini yerine getirmeye, bunu tartışmaya ve barışa güç sunmaya katmaya seferber olmalıdır. Bir muhalefet partisi 'bu terörü durdurun bunun için ne gerekiyorsa vermeye hazırız' şeklinde yaklaşmamalıdır. 'Bu barışı hep birlikte kuralım olmalıdır' bugünün en temel tutumu. Onun için savaşın ritüeliyle konuşmaktan başta sivil siyaset, muhalefet ve demokratik kurumlar bu özeni göstermekle başlamalıdır."
Önder, "Bu çağrının hükümet ve devlet başta olmak üzere bütün demokrasi güçleri tarafından ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun en önemli yolu bu meseleyi tartışabilmekten geçer. Sayın Öcalan 2013 bildirisindeki en önemli cümlesidir: 'Artık silahlar sussun, fikirler tartışılsın' yaklaşımıdır. Bunun önündeki bütün engelleri temizlemek, başta yeni anayasa ve birlikte ortak yaşamanın manifestosu ve demokratik siyaset alanlarının genişletilmesi özgürlüklerin genişletilmesi olmak üzere bütün hayati meselelerinde toplumun bütün kesimleriyle ortak bir seferberliğe hazır olduğumuzu, bunu geliştirecek bir çabanın içerisinde olmamız gerektiğini vurguluyoruz" diye konuştu.
'Hükümet tecridi kaldırarak başlayabilir'
Önder, son olarak Öcalan üzerindeki tecride ilişkin de uyarılarda da bulunarak, "Bugünkü bütün gelişmelere damgasını vuran, çözüm yollarını gösteren insana her türlü hukuk normlarına aykırı muazzam bir tecrit uygulanmaktadır. Darbe girişimi ile açığa çıktı ki İmralı darbecilerin neredeyse üs kurduğu ve ilk yönelecekleri yer olma niteliği taşımaktadır. Tam da bir kaosu ve iç savaşı tetikleyecek çok ciddi hazırlıklarının olduğunu görüyoruz. Sayın Öcalan'ın güvenlik, çalışma ve özgürlük koşullarına her türlü iyileştirici yaklaşımın bu ülkede barışı geliştirici bir işlev gördüğünü de gözlemledik. Bunun için hükümet bir yerden başlamak istiyorsa bu kesinlikle Sayın Öcalan tecridin kaldırılması ile mümkündür" ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.