Gültan Kışanak Tigris Haber için yazdı: Konut hakkı, yaşam hakkıdır
Gültan Kışanak
Deprem bu coğrafyanın bir gerçeği. Bundan kaçamayız, ancak depremin böylesine büyük bir yıkım yaratmasını ve felakete dönüşmesini önleyebiliriz. Deprem öncesinde alınmayan tedbirler ve deprem sonrasında arama kurtarma çalışmalarındaki merkezi hantallık, depremi tam bir felakete dönüştürdü. Halk, ne yaşadığını çok iyi biliyor. Günlerce enkaz altında, kurtarma ekibi bekleyerek can verenlerin yakınları; hala bir çadır, bir bardak suya erişim sorunu yaşayan depremzedeler gerçeği biliyor. Rant uğruna, kentlerin beton yığınına nasıl dönüştürüldüğünü halk çok iyi biliyor. Bu nedenle alınmayan tedbirleri, yapılan yanlışları değil, Diyarbakır ölçeğinde olası yeni felaketleri önleyebilmek için neler yapabileceğimize dair görüşlerimi yazmak istedim. Yaşadığımız felaket, hepimizin yüreğini yaktı. Yaşanan travmanın etkisi kolay kolay geçmeyecek. Ama dayanışmayı büyüterek yaralarımızı birlikte sarmayı başarabiliriz. Bir yandan dayanışmayı örgütlerken, bir yandan da olası bir depremin yakıcı etkilerini önleyecek politikaların hayata geçirilmesi için harekete geçmeliyiz. Diyarbakır’ın kaybedecek bir dakikası bile yok.
Diyarbakır’ın riskli bina envanteri biliniyor. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin bu konuda önemli çalışmaları var. Kentsel dönüşüm yapılması gerekiyordu. Ama yapılamadı. Yerel yönetimler ve kent dinamikleri olarak kendi eksiklerimizi de yok saymadan, “Neden yapılamadı? Ve nasıl yapılabilir?” sorularına acilen cevap bulmalıyız. Eminim ki dışarıda bu konuda ciddi bir çalışma başlatılmıştır. Belki katkısı olabilir diye ben de sorunları, zorlukları ve çözüm önerilerimi ifade etmek istiyorum. İki buçuk yılık yerel yönetim deneyimimden edindiğimi bilgilere dayanarak, Diyarbakır’da kentsel dönüşümün zorlukları ve çözüm önerilerini şöyle özetleyebilirim:
1-Riskli binalarda oturan yurttaşlarımızın büyük kısmi, yoksul ve dar gelirli olduğu için kentsel dönüşümün tüm maliyetini karşılama imkanları yok. Bu nedenle şimdiye kadar uygulanan, “Sana şu kadar para verdim, burayı kamulaştırdım, sen çık, ben yıkıp yeni konut yapacağım, yeni binanın bedelini ödeme gücün varsa alabilirsin, yoksa git başının çaresine bak” demek, meseleyi çözümsüz bırakmaktır. Bu “rant odaklı” bir yaklaşımdır ve halkın barınma sorununu çözmekten uzaktır.
Çözüm: Dönüşümün maliyeti, merkezi iktidar, belediyeler ve hak sahipleri arasında bölüşülmeli.
Kamu kaynağı aktarmadan kentsel dönüşüm yapılamaz, olsa olsa “rantsal dönüşüm” olur. Hem merkezi idare, hem de belediyelerin bütçesinin bir kısmı, öldürmeyen binalar yapmak için kullanmalı. Yarın, depremin yarattığı korkunç yıkımın maliyetini karşılamak durumunda kalmadan kamu kaynakları, şimdi olası felaketi önlemek için kullanılmalı. Belediyeler, projelendirme ve yapım aşamalarında gerekli tüm teknik personel ihtiyacını ücretsiz olarak karşılamalı.
2-Kentsel dönüşüm yapılması gereken alanlarda, bina yoğunluğu zaten çok fazla. Örneğin Bağlar İlçemizin eski mahalleleri... 90’l yılların köy boşaltma politikasının bir sonucu olarak, plansız kentleşmenin ürünü. Binalar yüksek katlı, bir birbirine bitişik, sağına soluna çok sayıda ek yapılmış. Yeşil alan yok, sosyal donatı alanları yok, sokaklar çok dar. Mevcut konutlarda yaşayan nüfusun tamamını, aynı yerde yapılacak binalara yerleştirmek mümkün değil.
Çözüm: Hak sahipleri mağdur edilmeden, yapı yoğunluğu azaltılmalı.
Yapı yoğunluğu nedeniyle “yerinde dönüşüm” imkansız. Fiziki koşullar buna izin vermiyor. Yurttaşlarımız, ketteki meslek örgütleri ve STK’lar, bu gerçeği bilerek, çözüm politikalarının üretilmesine katkı sunmalı. Hakkaniyetli ve adil çözümler bulmak mümkün. Yapı yoğunluğunu azaltabilmek için, hazine arazileri, “rezerv konut alanı” olarak tahsis edilmeli.
3-Riskli binalarda oturanların büyük çoğunluğunun kiracı olması da önemli bir sorun alanı. Kentsel dönüşümde, kiracılar hak sahibi olarak kabul edilmiyor. Kiracılara da “bedelini ödemek koşuluyla” konut verileceği kabul edilse de kiracılar, yeni binanın bedelinin tümünü ödemek zorunda oldukları İçin, buna ekonomik güçleri yetmiyor.
Çözüm: Kiracılara ödeme kolaylığı sağlanmalı; ayrıca sosyal konutlarda kiracılara öncelik tanınmalı.
Kiracıların barınma ihtiyacını gözeten çözümlere ihtiyacımız var. Kiracılar da hak sahibi olarak kabul edilmeli. Yenilenen binaların katılım payını ödeyebilmek için hak sahibi kiracılara, ödeme kolaylığı sağlayacak imkanlar yaratılmalı. Belediyelere tahsis edilecek hazine arazilerinde, depreme dayanıklı sosyal konut yapılmalı. Kentsel dönüşüm alanlarındaki herkes, kamu desteğine rağmen, yeni binalarda mülk edinme imkanına sahip olmayabilir. Sosyal konutlar bu ihtiyacı karşılamak üzere, hazır edilmeli.
4-Riskli bina envanterinin önemli bir kısmı, miras nedeniyle çoklu hisse sahiplerine ait. Tüm varisleri bulmak, bunların ortaklaşmasını sağlamak çok zor. Bu da çözümü zorlaştıran önemli bir neden. Hisse sahipleri bir biri ile anlaşamıyor, hepsi birden hak sahibi olmak istiyor.
Çözüm: Miras nedeniyle hisseli olan binalar için toplumsal uzlaşı komisyonları kurulmalı, yatırım amaçlı emlak edinmek yerine; barınma ihtiyacı olan yurttaşları önceleyen çözümler bulunmalı.
5-Yoksulluk ve işsizliğin, kentsel dönüşümün önündeki en büyük engel olduğunu belirtmiştim. Tüm kamusal desteklere rağmen, işsiz olduğu için katkı payını ödeyemeyecek durumda olan çok sayıda yurttaşımız var.
Çözüm: Kentsel dönüşüm alanındaki yurttaşlara iş imkanı sunulmalı. Hak sahiplerinden, yeni bina yapımında çalışabilecek olanlara öncelik verilmeli.
6- Kentsel dönüşüm alanlarında, yurttaşları çözüme ortak etmek, rıza üretmek, hakkaniyetli olmak hak kaybını önlemek, üzerinde en çok çalışılması gereken konudur. Bir apartmanda yaşayan insanların bile, ortak bir çözümde anlaşmaları kolay olmuyor. Yasal haklarını bilmek, kamu kaynaklarından nasıl yararlanacağını bilmek, işlerin takip edilmesi, ortak faydanın üretilebilmesi olası sorunların çözülebilmesi için toplumsal uzlaşının sağlanması gibi üstesinden gelinmesi gereken bir çok konu var. Vatandaş bu imkanlara sahip olmadığında, maalesef kentsel dönüşüm “rantsal dönüşüm” oluyor. Yoksullar kent dışına atılıp, kent merkezleri parası olan için rant alanına dönüşüyor.
Çözüm: “Öldürmeyen konut hakkı platformunda” yurttaşların ve kent dinamiklerinin bir araya gelmesi.
“Barınma hakkı” anayasal bir haktır. Yani yurttaşlarının sağlıklı, öldürmeyen konutlarda oturma hakkı, devletin de bunu temin etme görevi var. Çözüm mümkün, yeter ki kamu kaynakları doğru kullanılsın ve hem yurttaşlar, hem de yerel yönetimler çözüme ortak edilsin.
Son deprem bir kez daha bize “konut hakkının” aslında “yaşam hakkı” olduğunu gösterdi. Şimdi hep beraber, bir seferberlik ruhuyla, çözüm için çalışmalıyız. Önemli bir seçim sürecinde olduğumuzu biliyorum. Ve seçim sürecinin yoğunluğunu, zorluklarını tahmin edebiliyorum. Ancak yaşadığımız deprem felaketi, seçim sürecinin de en önemli gündem maddesidir. Öldürmeyen konut hakkı ekseninde ortaya çıkarılacak bir siyasi program ve buna denk düşen bir çalışma; depremle, sarsılan ve olası deprem riski nedeniyle diken üstünde olan Diyarbakır halkının umutlarını ve mücadelesini güçlendirecektir.
Bir kez daha yaşanan acıları yüreğimde hissettiğimi belirterek dayanışmayı ve ortaklaşmayı büyütme çağrısı yapıyorum. Umudumuzu yitirmeyelim...
Çözüm için seferber olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.