Diyarbakırlı akademisyenden çözüm önerisi: ‘Kürt meselesinin çözümü için hak ve özgürlükler öncelenmeli’

ARDIL BATMAZ /Özel Haber
TİGRİS HABER - Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü’nün (DİSA) düzenlediği İdeoloji Söyleşileri serisinin son konuğu Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Vahap Coşkun oldu. Konuşmasında, Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan Kürt sorununa dair tarihsel ve güncel değerlendirmelerde bulunan Coşkun, çözüm için temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerektiğini vurguladı. Kürtçe eğitimin yaygınlaştırılması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve ifade özgürlüğünün korunması gibi konuların toplumsal barış açısından kritik olduğunu belirtti.
"KÜRT MESELESİ TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ SORUNU"
Söyleşinin açılışında Kürt meselesinin Türkiye siyasetinde merkezi bir konu olduğunu ifade eden Coşkun, bu sorunun tanımı konusunda siyasette ve akademik literatürde farklı yaklaşımlar bulunduğunu belirtti. Kimi çevrelerin meseleyi "terör sorunu", kimilerinin "ekonomik geri kalmışlık", kimilerinin ise "bir ulusal kimlik meselesi" olarak gördüğünü ifade eden Coşkun, bu çeşitliliğin ortak bir çözüm geliştirilmesini zorlaştırdığını dile getirdi.
Coşkun’a göre meseleyi doğru anlamak için tarihsel bir perspektif geliştirmek gerekiyor. Kürt sorununun, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bir geçmişi olduğunu belirten Coşkun, özellikle merkeziyetçi politikaların Kürtlerle ilişkilerde belirleyici bir rol oynadığını söyledi.
"LOZAN SONRASI KÜRTLERİN HAKLARI TAMAMEN YOK SAYILDI"
Coşkun’un konuşmasında önemli bir yer tutan konulardan biri, Osmanlı modernleşme sürecinde Kürtlerin yaşadığı değişimlerdi. Osmanlı Devleti'nin 19. yüzyıldaki merkezileşme çabalarının, Kürt toplulukları üzerindeki etkilerine değinen Coşkun, devletin Kürtler üzerindeki kontrolünü artırmaya yönelik adımlarının bir kırılma noktası oluşturduğunu belirtti.
Cumhuriyet döneminde ise Türk kimliğinin devletin kurucu ideolojisi haline geldiğini belirten Coşkun, 1921 Anayasası’nda öngörülen yerel özerklik yaklaşımının 1924 Anayasası ile ortadan kaldırıldığını söyledi. Lozan Antlaşması sonrasında Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının tamamen yok sayıldığını ifade etti.
Cumhuriyet’in erken döneminde izlenen politikaların Kürtleri Türkleştirmeye odaklandığını belirten Coşkun, özellikle 1930’lardan itibaren baskı politikalarının arttığını söyledi. Şeyh Said İsyanı, Ağrı Ayaklanması ve Dersim Harekâtı gibi olayların, devletin merkeziyetçi ve tekçi yapısını güçlendirme çabalarının bir sonucu olduğunu vurguladı. Coşkun, ancak Kürtlerin bu süreçte asimilasyon politikalarına direnç gösterdiğini ifade etti.
"ÇÖZÜM İÇİN BEŞ TEMEL TALEP"
Coşkun, Kürt toplumunun 1970’lerden bugüne kadar sosyolojik olarak büyük bir değişim geçirdiğini vurgulayarak, Kürtlerin artık daha şehirli, daha eğitimli ve daha orta sınıf bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Kadınların toplumsal hayatta daha fazla yer almasının da bu değişimin önemli bir göstergesi olduğunu ifade etti. Bu sosyolojik değişimin siyasal yansımaları olduğunu belirten Coşkun, Kürtlerin taleplerinin artık daha fazla demokratik haklar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve ifade özgürlüğü çerçevesinde şekillendiğini söyledi.
Coşkun’a göre, Kürt toplumunun siyasal talepleri beş temel noktada yoğunlaşıyor:
- * Kürtçenin eğitimde ve kamusal alanda kullanılması, Kürtçe üzerindeki baskıların kaldırılması.
- * Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve merkeziyetçi yapıdan uzaklaşılması.
- * Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının etnik kimlikten bağımsız hale getirilmesi.
- * Silah bırakma sürecinin, Kürt toplumunun hassasiyetleri gözetilerek gerçekleştirilmesi.
- * Türkiye’deki Kürtlerin Irak, Suriye ve İran’daki Kürtlerle güçlü ilişkiler geliştirmesi.
"BARIŞ VE ÇÖZÜM İÇİN DEMOKRSTİKLEŞME ŞART"
Söyleşinin sonunda, çözüm için temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerektiğini vurgulayan Coşkun, Kürt meselesinin çözümünün askeri ve güvenlik politikalarıyla değil, demokratikleşmeyle mümkün olacağını ifade etti. Toplumsal barış için Kürtlerin taleplerinin dikkate alınması gerektiğini belirten Coşkun, "Çözüm ancak diyalog, hak temelli siyaset ve demokratikleşme ile mümkün olabilir" diyerek konuşmasını tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.