Diyarbakır'ın ünlü 8 efsanesi

Diyarbakır'ın ünlü 8 efsanesi
Diyarbakır, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle birlikte birçok efsaneye de ev sahipliği yaptı.

TİGRİS HABER - Diyarbakır'a özgü 8 efsaneyi derledik:

Dört Ayaklı Minare Efsanesi: Diyarbakır'daki Ulu Camii'nin yanında bulunan Dört Ayaklı Minare'nin yapılışına dair bir efsane vardır. Efsaneye göre, minarenin mimarı, yapının sadece üç ayaklı olarak tamamlanacağını söylemiş, ancak bu durumu kabul etmeyen hükümdar, mimarı öldürtmüştür. Sonrasında minare, dört ayaklı olarak inşa edilmiştir.

Diyarbakır Kalesi Efsaneleri: Diyarbakır Kalesi, tarihi boyunca birçok efsaneye ev sahipliği yapmıştır. Bazı efsaneler, kaledeki tünellerde saklanan hazineye odaklanır. Diğer efsaneler ise kaledeki tarihi olaylara ve eski sakinlere dayanır.

Kara Hasan Türbesi Efsanesi: Diyarbakır'ın çeşitli bölgelerinde yer alan türbeler, genellikle çeşitli efsanelere konu olmuştur. Kara Hasan Türbesi'nin etrafında dolaşan birçok efsane vardır. Bu efsaneler, türbenin yapılışına, içinde bulunan mezarın kimliğine veya türbe ziyaretlerinin nasıl şifa getirdiğine dair olabilir.

Cahit Sıtkı Tarancı Efsanesi: Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın Diyarbakır'da bir dönem öğretmenlik yaptığına dair efsaneler vardır. Bu efsanelerde, şairin Diyarbakır'da geçirdiği zamanın eserlerine nasıl etki ettiği veya şehirle ilgili izlenimleri ön plana çıkabilir.

Bu efsaneler, Diyarbakır'ın zengin kültürel mirasının bir parçasıdır ve halk arasında kuşaktan kuşağa aktarılan öykülerdir.

Kırklar Türbesi

Diyarbakır’ın güneybatısındaki Kırklar Dağı’nda bulunan Kırklar Türbesi, Kırk evliyanın girdiği fakat bir daha asla geri çıkmadığı mağara olarak bilinir. Rivayetlere göre; kırk evliya insanlar arasında yaşarlar ancak kimse tarafından görünmezlermiş. Bu kırk evliya, her Perşembe seladan sonra toplanır, birer beyaz güvercin kılığına girerek mağaranın tepesindeki bir delikten içeriye girerlermiş. Mağaranın içerisinde doğal olarak akan su ile abdest alır, suyun yanına ateş yakarlarmış. Bu ateş insanlar tarafından görülür, gün ağarana kadar yanık kaldığı söylenirmiş. Oradaki evliyalar, sabaha kadar ibadet ettikten sonra Cuma namazını kılarak yeniden güvercin kılığına geçerek uçup giderlermiş. Bu türbeye şifa bulmak için gelen insanlar mağaradaki suları içer, duvardaki bir topraktan bir parça da yerlermiş.

Ben-ü Sen Surları

Diyarbakır surlarında bulunan Evli Beden Burcu’nu Melik Salih adına Mimar İbrahim, Yedi Kardeş Burcu’nu da oğlu Mimar Yahya yapmıştır. Rivayete göre; zamanın hükümdarı bu mıntıkada çok süslü, çok sağlam ve çok güzel iki büyük burç yaptırmak ister. Bu burçların yapımında baba-oğul gönüllü olmuş ve kabul edilirler. Fakat birbirlerine burçların yapımı bitene kadar bir araya gelmeme sözü verirler. Günler günleri kovalar, her iki mimar da işini aynı anda aynı güzellikte bitirir. Koşarak birbirlerine haber vermeye giderlerken yolda denk gelirler. Hasret giderdikten sonra, önce babanın burcu gezilir sonra oğlunun. Her ikisi de yaptığı burc oldukça iyidir. Bunun üzerine baba oğula, “Biz bu eserlerin üstüne daha güzel bir eser yapamayız” der ve oğlunun elini tutarak surlardan aşağıya atlarlar. O günden beri bu iki burc arasında kalan kısma Ben ü Sen Surları denilmektedir.

Diyarbakır Şeytanı

Rivayetlere göre; eskiden her kentin bir şeytanı varmış. Diyarbakır’daki şeytan ise diğer şeytanlardan da betermiş. Halkın ikiye bölünmesine, birbirleri ile kavga etmelerine sebep oluyormuş. Tartışmalar bittiğinde ise halk yeniden birlik oluyormuş. Bu kargaşalığa son vermek isteyen bir demirci, şeytanı yakalayarak bir demirin içine hapsetmiş. Bu demiri de İç Kale’nin içindeki bir duvara zincirlemiş. Böylece, şehir şeytandan kurtulmuş. İnsanlar sıklıkla, İç Kale’ye giderek demir parçasına lanet edip kente geri dönerlermiş.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum