VİDEO - Diyarbakır’ın ünlü 2 sokağından notlar
Ramazan YAVUZ-ÖZELHABER
TİGRİS HABER - Diyarbakır’ın Sur ilçesinin en tanınan iki mahallesi olan Alipaşa ve Lalebey mahalleleri hızla boşalıyor. Eski canlılıktan eser yok.
Geçmiş yıllarda binlerce kişinin yaşadığı bu iki mahallede boşaltılan evlerin kapıları kimsenin girmemesi için betonla kapatılmış. Terkedilmeleri nedeniyle zamanla yer yer yıkılan evler tehlike arz ettiği için Sur Belediyesi tarafından bu evlerin altına “Dikkat tehlike arz etmektedir” tabelaları asılıyor.
Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinin tanınan önemli ve kalabalık mahallelerinden biriydi. Hemen her kesimden insan yaşıyordu. Eski tarihlerde bu mahallenin bir bölümünde Süryaniler Mardin kapı tarafına doğru ise halk arasında Çeltik Kilisesi, gerçek adıyla da Ermeni Surp Sarkis Kilisesinin etrafında ise Ermeni aileler yaşıyordu.
Müslümanlarla barış içinde bir arada. Evin bütün yükü sırtında olan evin hanımı sabah erkenden kalkar, sonrada sokaklarda ha bire su ve ardından süpürge sesleri yükselirdi. Herkes evinin önünü önce temizler sonra yıkardı. Mahallenin kadınlarının genelde sabah ilk işi buydu. Bu şekilde sokaklar baştanbaşa yıkanır, pırıl pırıl hale getirilirdi.
Yani bütün mahalleli temizlik konusunda el ele verirdi. Boş zamanlarda ise özellikle kadınlar evlerinin önünde serdikleri kilimlerin üzerinde oturur karşı veya yan komşu ile sohbetler eder, dertleşir, bir sorunları varsa alınan ortak kararla çözülmeye çalışılırdı. Bu mahallede oturanlar, değişik memleketten, ırktan veya dinden de olsa birbirlerini yabancı görmez aynı aileden sayardı. Yani öyle memleket milliyetçiliği veya dincilik yapılmazdı. Herkes öte sokaklarda oturanları bile tanır, bazen gerçek isimleri, bazen de renkli özelliklerinden dolayı takılan lakaplarıyla seslenirdi.
Bu Mahallenin sosyal ve kültürel dokusuyla ilgili renklilik aslında Sur’daki diğer mahalleler içinde geçerli. Kentsel dönüşüm buradan başladığı için son yıllarda ön plana çıktı.
MÜTEAHHİTLERİ CEZBETMEYEN MAHALLE
Bu Mahallede, Sur’un diğer mahallelerindeki gibi yüksek katlı binalarda pek yükselmedi. Sanırım dönemin rantçı müteahhitlerini kazanç bakımından pek cezbetmedi. Yani Sur’un diğer mahallerinde eski taş evlerindeki gibi bir yıkım ve yerine o kötü görünümlü yüksek katlı beton binalar pek yükselmedi. Bu nedenle özü pek bozulmadı ve bir çok tarihi yapı bakımsızlıktan zamanla harap hale gelmesine rağmen günümüze kadar geldi. Sokaklarda gezdiğinizde taş temellerin üzerinde yükselmiş 2-3 katlı yapılar görürsünüz. Bunlarda o sokakların özelliğini pek bozacak cinsten de değil.
Sözünü ettiğim bu mahalle Ali Paşa. Bir zamanlar Süryanilerin kentteki merkezi. Burasının sembol yapılarından biri de yine bu mahallenin bir zamanlar yoğunluklu sakinleri yani Süryanilerin ibadet merkezi olan Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi. Bu kilise, Süryani cemaat mahallede kalmamasına rağmen kentte bulunan az sayıdaki gayrimüslimin her Pazar ibadet ettiği bir mekan.
Bir zamanlar cıvıl cıvıl olan özellikle Ali Paşa mahallesi son 15 yılda nüfusu sürekli düşerek insansızlaşmayabaşladı. Aslında buna AliPaşa mahallesine komşu olan Lalebey mahallesini de eklersek yerinde olur. Çünkü,Lalebey’de de durum aynı. Nedeni ise, yıllar önce acele kamulaştırmaya alınarak kentsel dönüşüm adı altında başlatılan çalışmalar. İşin teknik ve rakamsal boyutlarına girmiyorum. İki mahallede oturanların bir kısmı devletin kendilerine verdiği parayı alarak başlarının çaresine baktı. Bazısı ise devletin evlerine karşılık verdiği rakamı az bularak mahkemelik oldu, bazısı ise kendilerine önerilen kent dışındaki TOKİ konutlarını kabul etti. Ancak bazısı ise, yıkılan evlerinin yerinde TOKİ tarafından yapılan yeni konutlardan istedi. Böyle de oldu. Mahalle sakinlerinin bazısı yapımı tamamlanan bu yeni modern evlere taşındı, bazısı ise gittikleri yerlerde sanırım çok katlı binalardaki yaşama alışarak bir daha geri dönmedi.
MODERN EVLER VE YANLIZLIK
Geçen hafta mezarlık ziyaretimden sonra Mardinkapı’daki parkta çay molası verdim. Güzergâhım normalinde balıkçılar başı. Ancak bu kez fikir değiştirdim. ‘Bu kez Urfakapı’ya doğru gideyim’ dedim. Karanlık hafiften bastırmış ve akşam olmak üzereydi. Surların altındaki parkta yavaş yavaş ilerlerkenAlipaşa mahallesinde modern konutlarla donatılmış yeni sokakları gezme fikri aklıma geldi. Dedim “değişiklik olsun bu kez Alipaşa’dan geçip öyle gideyim”. Şimdi yerinde yeller esen eski Cim bom kahvesinin bulunduğu yerden modern yapılı sokaklara daldım.
Sokaklar aydınlık. Eskiye göre daha geniş. Araçlar rahatlıkla girip çıkabiliyor. Bir iki sokak gezdim ancak bir anormallik vardı. Evlere baktım, oldukça lüks görünüyor. Ancak eski Diyarbakır evlerinin ruhundan iz yok. Bu modern evlerin büyük bölümüne ise sakinleri taşınmış gibi. Ben eski yıllardaki gibi her köşe başını döndüğümde biriyle karşılaşacağımı sanıyorum. Ha bire o sokaktan, bu sokağa geziyorum. Bazı evlerin önünde park etmiş araçlar da var. Ancak, ortalıkta kimse yok. Nerde bu insanlar!!..Saatte daha erken. Herkes evine mi tıkanıp kaldı. Evlerden çocuk sesi falanda gelmiyor. Acayip bir sessizlik var. Oysa eskiden bu sokakları turladığınızda ha bire insanlarla karşılaşır, selamlaşır yolunuza devam ederdiniz. Bu modern sokaklar da kasvetli bir hava var gibi. “Ben mi yanlış sokakları geziyorum.” diye ha bire dolanıp durdum. Yok, sokaklarda kimse yok.
Oysa kentsel dönüşümden önce o eski sokaklarda fırınlar, kahvehaneler, bakkallar ve daha birçok alanda hizmet veren ancak lüks olmayan küçük, büyük nevi şahsına münhasır birçok işyeri vardı ve akşam geç saatlere kadar açık kalırdı. Bu dükkânların önünde çocuklar, gençler otururdu. Hele mevsim yazsa sokaklar geç saatlere kadar cıvıl cıvıldı.
ÖDÜNÇ DOĞALGAZ İSTEYEMEYİZ?
Neyse, Alipaşa Camii arkasında nihayet birini gördüm. 60 Yaşlarda falan. İki elinde de poşetler var. Oldukça yorgun görünüyor. Belli ki bayağı da yürümüş. Yanına yaklaştığımda poşetlerden birinde ekmek var. Bu yeni modern yapılı evlerin bulunduğu sokaklarda başta fırın olmak üzere bakkal veya diğer ihtiyaçların giderilmesi için işyerleri de yok. Adamla selamlaşırken durdurdum. Ayaküstü sohbet ettim. “yeni yapılan evlerin bulunduğu sokakları geziyorum. Saatte daha erken. Sokaklarda kimse yok. Gece kimse kalmıyor mu bu evlerde?” diye sordum.
Adam önce güldü sonra, “evlerin büyük bölümü dolu. Bazısında ev sahipleri bazısında ise kiracılar var. Aklımızda hep eski günler vardı. Bu yeni yapılan evlere taşındığımızda eski günlerdeki gibi yaşarız sandık. Yanılmışız. Tadı tuzu yok. Eski komşularda yok. Çok az kişi birbirini tanıyor. Eskiden evlerimiz sobalıydı. Odun kömürümüz kalmasa komşunun kapısını çalar isterdik. Şimdi faturayı ödemesek doğalgaz kesilir soğukta kalırız. Komşudan ödünç doğal gazda isteyemeyiz. Evlerimiz bize ait değil ki. Herkes borçlu.
Ve bu borç yıllarca sürecek. Faturalar, ev giderleri de derken büyük bir yük var üzerimizde. Bu durumda nasıl keyifli olalım. Buralarda oturanlar arasında gündelik iş yapanlar da var. Adamın yükü arttığı için şimdi nerdeyse gece gündüz çalışacak. Üstelik akşam evden çıkıp nereye gideceğiz. Henüz yıkılmayan bir üst sokaklarda da insan kalmadı. Oralar da hayalet sokaklara dönmüş. Mecburen evimizde oturuyoruz. Sabah olunca da kendimizi dışarı atıp işimize gidiyoruz. “ dedi ve yoluna devam etti.
BETONLA KAPATILAN KAPILAR, BOŞALAN SOKAKLAR,
Bir gün sonra tekrardan gittim ve aynı sokakları gündüz gezdim. Sokaklarda tek tük insana denk geldim. Bu yeni sokaklardan çıkarak bu kez kentsel dönüşüm projesinde olan ancak henüz yıkılmayan Ali paşa ve Lalebey mahallelerinin diğer sokaklarını gezmeye başladım. Buralarda gittikçe insansızlaşmış. Bazı evlerin önünde yaşlılar oturuyor. Ama tek başlarına. Belliki terk edememişler buraları. Önlerinden geçerken selam verdiğimde gözleri parlıyor, seviniyorlar. Sadece bir evin önünde iki kadın oturmuş sohbet ediyor. Tabii onlarda yaşlı..
Ayda bir iki kez mutlaka gezerim buraları. 2-3yıl öncesine kadar dolu olan bir çok ev şimdi boş. Sokaklar sessiz. Çok az sayıda insan var. Sokakları gezen 2-3’lu gruplarda buraları görmeye gelenler veya eski sakinleri. Önümde iki kişi yürüyor. Doğup büyüdükleri evleri ve hangi evde kimler otururdu diye birbirlerine gösteriyorlar. Cümlelerinin sonu genelde “nerde o eski güzel günler. Nerde bu sokaklardaki eski canlılık” deyip iç geçirmeyle sonlanıyordu. Belli ki çocuklukları buralarda geçmiş.
Bu sokaklarda doğup büyüyenler, gençliğine ilk adımı burada atanlar,bu sokaklarda ilk kez uzaktan görüp sevenler ve sevgisini sevdiğine söylemekten çekinenler, sevgisini bir “dava” gibi görüp, sevdiği kızın yanına kimsenin yaklaşmaması için arkadaşlarına “bu benim davam” deyip sınır çizenler.. Ve bir şekliyle aşkını önce annesine açıp annesinin aracılığıyla sevdiğine kavuşanların sokak aralarında yaptıkları ve bütün mahallenin katıldığı o görkemli düğünler.
Ve siyasi abiler. Ağır başlı hemen herkesin tanıdığı hele cezaevine girip çıkmışsa herkesin görünce saygı gösterdiği ve ayrıca da çekindiği, kavgalarda araya girince sözü dinlenen değişik fraksiyonlardan siyasi abileri. Tabii birde kabadayıları. Ama mafyacılık, tefecilik, hırsızlık, yankesicilik yapmayan kabadayıları. Sokağını koruyan, komşusunun namusunu kendi namusu gören, siyasetten uzak duran ancak siyasi abilere ise hep saygılı olan ve kavgalı ailelerin barışmasında siyasi abiler gibi söz sahibi olan ancak günümüzde artık pek kalmayan kabadayılar. İşte bu sokaklarda bunları yaşayanlar buralardan terki diyar eyleseler de kopamıyorlar. Arada sırada bile olsa bu sokaklara geliyor ve hasret gideriyorlar.
ÜRKÜTEN TABELALAR..AHMET KAYA..DALTONLAR, MÜCADELE VE UMUT
Sokakların son durumuna dönelim yine. Sokaklarda sahipleri tarafından terk edilmiş, kapıları bir daha açılmamak üzere tuğla veya betonla örülmüş yüzlerce yapı var. Bu kapıları görünce insan hüzünleniyor. Geçmişte birçok yaşanmışlığın ve anının üzeri kapatılmış adeta. Bir sokağın girişinde terk edilmiş bir evin duvarındaki Daltonlar imzalı “Mücadele Umutur. Daltonlar” yazısı ve yine kapısı betonla kapatılmış bir evin duvarındaki oldukça efkarlı Ahmet Kaya resmi dikkatimi çekiyor. Ne çok renkli insan yaşamış bu sokaklarda.
Gezmeye devam ediyorum. Bazı metruk yapıların üzerinde tabelalar var ve bu tabelalar günden güne artıyor. Tabii tabela sayısı artarken bu sokaklarda yaşayanların sayısı da düşüyor. Bunlar uyarı tabelaları. Rengi, boyutu, yazım şekli hepsi aynı. Kontrol ediyorum öyle sac falan da değil kartondan. Yani bir çırpıda koparabileceğiniz cinsten. Tabelalarda “Dikkat. Bu yapı tehlike arz etmektedir. Sur ilçe Belediye başkanlığı” yazıyor. Bir sokak ise sanırım tehlike fazla olduğu için sac blokla kapatılmış. Ve bu sac blokun da üzerinde uyarı yazısının yanı sıra birde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “tescilli kültür varlığıdır. İzinsiz müdahale edilemez” yazısı asılmış.
Bu tabelalar genelde sahipleri tarafından terkedildiği için bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutmuş o güzelim eski Diyarbakır evlerinin sağlam kalan duvarlarına asılmış. Hemen her sokakta bu harap evlerden bulunuyor. Aslında bu metruk yapılar ve aynı uyarı tabelaları Sur’un diğer mahallelerindeki bir çok metruk yapıda da var. Ancak yoğunluklu olarak Ali Paşa ve Lalebey mahallelerinde bulunuyor. Ben buradan yazayım. Bu sokakları gezerken dikkat edin ve uyarı tabelalarına göre kendinizi konumlandırın. Ne olur, ne olmaz. Hele gezdiğiniz saat geceyse gözünüzü dört açın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.