DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cem Avşar’dan değerlendirme
TİGRİS HABER - DEVA Partisi Yerel Yönetimler ve Şehircilik Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cem Avşar, Türkiye’deki mevcut siyasi gelişmeleri ve yapılanmaları değerlendirdi. Aynı zamanda DEVA Partisi Tekirdağ milletvekili de olan Cem Avşar, sığınmacı ve mülteci sorunlarına ilişkin değerlendirmede bulundu, Türkiye’deki siyaset kurumlarına ve siyasetçilere yansımalarını analiz etti. Avşar, Siyaset açısından bakıldığında, bu insanlara duyulan tepkilerden kaynaklı milliyetçilik ve ırkçılığın her geçen gün dozunu artırdığını söyledi.
CEM Vakfı Genel Başkan Yardımcılığı da yapan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cem Avşar, Türkiye’deki siyaset, dozu yükselen milliyetçilik ve ırkçılık konularında Tigris Haber’in sorularını yanıtladı.
1-Seçime sayılı günler kala siyaset iyice ısınmaya, partiler de yükselen ırkçılıktan pay almak için söylemlerini sertleştirmeye başladı. Ne dersiniz bu duruma?
Son zamanlarda dünya genelinde ciddi bir nüfus hareketliliği var. Fanatikleşen rejimlerden öncelikle Avrupa’ya ciddi bir kaçış var. Türkiye, Avrupa’ya açılan bir köprü ve bağlantı ülkesi olarak bu nüfus hareketliliğinden payını alıyor. Ülkemiz sığınmacılar ve mülteciler için bir toplanma noktasına döndü. BM Mülteciler Komiserliği raporlarına göre geçtiğimiz yıl içerisinde başka ülkelere göç etmek için 110 milyon insan yollara düşmüş. Batan mülteci tekneleri, kıyıya vuran cesetler, açlık, çaresizlik vs. bunların tamamı ayrı bir dram… Siyaset açısından baktığımızda en temel sorun ise yönlerini Avrupa’ya çeviren bu insanlara duyulan tepkilerden kaynaklı milliyetçilik ve ırkçılığın her geçen gün dozunu artırmasıdır.
2-Dolayısıyla Türkiye de bu gelişmelerden mi etkileniyor?
Göç İdaresi Başkanlığı’nın 31 Ocak 2024 itibariyle kayıtlı olan geçici koruma altındaki Suriyelilerin sayısı 3 milyon 181 bin 222. İçişleri Bakanı’nın Kasım 2023’te yaptığı açıklamaya göre kayıt altına alınmış düzenli göçmen sayısı 4 milyon 644 bin. Bunlar resmi rakamlar. Resmi olmayan rakamlara göre bu sayının çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. 10 milyon çok ciddi bir nüfus. Bu nüfus, sorunları da beraberinde taşıyor. Ancak şunu unutmamak gerekiyor; göç hiçbir zaman keyfi bir uygulama değil, bir zorunluluktur. Bu insanlar, savaştan, çaresizlikten, yoksulluktan ve faşizan rejimlerden kaçıyorlar. Kaldı ki AK Parti’nin, bu insanları Türkiye’de tutmak için Avrupa’dan mali tavizler koparmak gibi kirli bir politikası olduğunu unutmamak gerekir. Sadece Avrupa Komisyonu tarafında mültecilerin Türkiye’de tutulması için ayırdığı bütçe 6 milyar Euro.
Tabi ki bu durum Türkiye siyasetini kirletiyor. Son zamanlarda yaşadığımız gelişmeler CHP’deki “Ulusalcı” damarın ırkçılığa evirildiğini gösteriyor. Ne yazık ki sığınmacı/mülteci karşıtlığının yükselmesi, siyasi partilerin bu tepkiden pay almak için üsluplarını sertleştirmesine, vatandaşın da buna bağlı olarak daha agresif tepkiler geliştirmesine yol açıyor. Dolayısıyla birbirini besleyen ve ateşi gittikçe körükleyen bir döngüye mahkûm oluyoruz. CHP Afyon belediye başkan adayının konuşması tam bir ırkçılık hezeyanıydı. Bu konuşmanın Zafer Partisi tarafından desteklenmesi ayrı bir komedi. Ne yazık ki Özgür Özel bu konuda net bir tavır geliştiremedi. Öyle olunca da Ekrem İmamoğlu inisiyatifi ele aldı. Sığınmacılar, mülteciler, Kürtler üzerinden ortalığa saçılan bu kirli siyaset, kirli üslup yeni değil. Kökleri var.
3-Kirli siyasetin “kökleri var” derken eskiyi mi kastediyorsunuz?
Çok eskiye gitmeye gerek yok. Bir önceki dönem CHP İzmir milletvekili Birgül Ayman Güler’i hatırlayın. Meclis kürsüsünde resmen çılgına dönmüş ve hezeyan içerisinde son derece ırkçı bir konuşma yapmıştı.
4-Konuşmanın içeriğini hatırlatabilir misiniz?
Kontrolünü tamamen kaybetmiş bir şekilde “bana Türk milleti ve Kürt halkı eşit dedirtemezsiniz, bunu bana yutturamazsınız” mealinde cümlelerdi. Dediğim gibi tam bir hezeyan hali, tam bir histeri kriziydi… Şunu diyebilirsiniz; Meclis kürsüsünde bir milletvekili kendi görüşlerini ifade ediyor. Bu partiyi ne kadar bağlar? Eğer parti (CHP) böylesine faşizan bir konuşmayı disipline taşısa ve cezalandırsa, partinin sorumluluğu olmadığı söyleyebilirsiniz; ancak bir ırkın diğerinden üstün olduğu anlamındaki bu histerik konuşma bile CHP tarafından cezalandırılmadı. Cezalandırmıyorsanız, disipline götürmüyorsanız bu sözleri sahiplenmiş olursunuz.
5-Demin “Ekrem İmamoğlu inisiyatifi ele aldı” dediniz. Bunu açar mısınız?
Yine tekrar etmek istiyorum, “faşizmin yüzü çirkindir” nezaketten anlamaz. Bakın Burcu Köksal Afyon’daki konuşmasını Özgür Özel’in önünde yapıyor. Aynı anda Özgür Bey de seçim otobüsünde. Bu sözlere tamamen tepkisiz kalıyor. Muhtemelen sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine, otobüsün bir sonraki durağı Uşak’ta konuşmanın bir sürç-i lisan olduğunu ifade ediyor. Özgür beyin Afyon’dayken bu konuşmaya tepkisiz kalması bence bir liderlik zaafıydı; ancak Uşak’taki “sürç-i lisan” açıklaması da Burcu Köksal’a gösterilmiş bir nezaketti. Faşizm çirkinliğini burada da görüyorsunuz; lideriniz size nezaket göstermiş, “sürç-i lisan” diyerek sizi savunmuş. Peki, siz ne yapıyorsunuz. Liderinizin itibarına saldırıyor, ona boşa çıkartıyor ve “hayır dilim sürçmedi” diyorsunuz. İşte o yüzden ikide bir “faşizmin yüzü çirkindir” diyorum.
6-Ekrem Bey de liderini boşa çıkartmış olmadı mı?
Burcu Köksal’ın son derece şımarık tavrına karşı Ekrem bey, “başka kapıya” diyerek öfkeli bir açıklama yaptı. Bence Ekrem beyin yaptığı açıklama Özgür Özel’i boşa çıkartmak değil, Burcu Köksal’ın şımarık tavrına ve ırkçı mentaliteye verilen bir yanıttı. Bu sözlerin edilmesi gerekiyordu. Özgür Özel’in ağzından çıksaydı çok daha iyi olacaktı; ancak tıpkı hayat gibi, siyaset de boşluk kaldırmıyor. Ekrem İmamoğlu’nun sert tepkisine rağmen o boşluk hala ortada duruyor. Hatta Bolu belediye başkanı Tanju Özcan’ın yaptığı açıklamayla boşluk daha da büyüdü. Burcu Köksal DEM partilileri belediyeden içeri almam dedi, Tanju Özcan da “ben onlarla kaldırımda bile yürümem” diyerek el yükseltti. En ilginç olanı da Tanju Özcan’ın Ankara Hukuk mezunu bir avukat olarak hak ve hukuk kavramlarına bu kadar yabancı olması… Sessiz kaldığınız müddetçe Burcu Köksal’ın başlattığını Tanju Özcan devam ettirir ve ardından başkaları gelir. Bu ırkçılığa CHP’nin sessiz kalmasıyla hem liderlik tartışması başlar, hem de partideki ırkçı damara kan pompalamış olur. Tanju Özcan’la ilgili diğer bir anekdot paylaşmak isterim. Tanju Özcan 3 yıl kadar önce Suriyelilerin su faturaları ve atık su giderlerine 10 kat zam yapmış, bir anlamda içme suyuna erişimlerini dolaylı olarak engellemişti. Partimizin Şarköy İlçe Başkanı Cevat Korkmaz da bu duruma tepki göstermek için Bolu’ya kamyonla su taşıtmıştı. Bu insani tepki bile Bolu’da neredeyse bir linç girişimine yol açıyordu.
7-31 Mart yerel seçimlerinde partinizin ve belediye başkan adaylarınız bu konulara nasıl yaklaşıyor? Seçmen ayırt ediyorlar mı veya hizmet etmeyiz dediğiniz bir grup var mı?
Asla! Bizim siyasetimizin öznesinde insan var. Ayırt etmeksizin bütün vatandaşlara hizmet var. Biz siyasi partilerin beğenelim-beğenmeyelim, politikalarının, söylemlerinin faturasını seçmenine kesmeyiz. Bakın Deva Partisi olarak bütün belediye başkan adaylarımıza, belediye başkan adaylıkları açıklanmadan “etik kurallar bildirgesi” imzalamalarını istedik. İmzaladıkları takdirde adaylıklarını ilan ettik.
Ne var o bildirgede?
Bugün tartıştığımız “ayrımcılık yapmayacağım” taahhüdü var, “çalmayacağım” taahhüdü var, “yolsuzluk yapmayacağım”, “kamu kaynaklarını partimin yararına kullandırmayacağım” taahhüdü var.
Bu ne için önemli?
Toplumdan oy istemeden önce dürüst, doğru çalışacağına söz vermek için önemli.
Kaynak:Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.