Demirtaş: "Sorunun çözüm yeri parlamentodur"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sokağa çıkma yasakları, savcılık soruşturması ve Başbakan tarafından iptal edilen görüşmeye ilişkin Diyarbakır'da gazetecilere açıklamada bulundu. HDP İl binasından düzenlenen toplantıda gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulunana Demirtaş, DTK'nın 14 madde halinde tartışmaya açtığı Türkiye toplumuna ve kamuoyuna bir teklif olarak sunduğu belgenin geleceği birlikte nasıl kurabileceğine dair bir teklif içerdiğini belirterek, "Kimileri destek sunmuş, kimi eleştirileriyle birlikte destek sunmuştur. Bu yönüyle yapıcı eleştiri sunan, öneri sunan, destek olan herkese çok teşekkür ediyoruz. Zaten yayınlanma amacı buydu. Özellikle sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı yerlerdeki ağır savaş durumu, yaşanan ölümler ve çatışma halinden çıkışın ve tartışmayı siyasi zemine çekmenin bir vesilesi olsun diye o tartışmayı yürüttük ve sonucu açıkladık hep birlikte. Savaş istemeyen, sorunların demokratik, barışçıl zeminde çözülmesini isteyen herkesin o deklarasyonu desteklemesi gerekir. Deklarasyonun içinde de o çağrı var. Sorunun çözüm yeri parlamentodur. Ve biz sorunu siyasi yollarla çözmek istiyoruz. Meseleyi çatışma bir savaş zemininden çıkarıp, ölümleri de durdurup, siyasi zemine çekmek istiyoruz. Bütün tartışmayı, meseleyi siyasi deklarasyonun etrafında yürütmek istiyoruz demiştik" dedi.
"TÜRKİYE'DE AYDIN VE SİYASETÇİ ADI ALTINDA BU KADAR CAHİL OLMASI BÜYÜK TALİHSİZLİKTİR"
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, özellikle hükümet çevreleri, devlet aklıyla hareket eden kendi aklını devlete ipoteklemiş, kiralamış diye suçladığı bazı çevrelerin bu deklarasyon üzerinden bir linç kampanyası başlattıklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Bunun da başını Cumhurbaşkanı ve Başbakan çekiyor. Deklarasyon, Türkiye'nin yabancı olduğu ve ilk defa yayınlanan bir deklarasyon değil. Özellikle 'HDP değişti' diyenler, Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasındaki hedeflerimize, söylemlerimize, vaatlerimize dönüp bir baksınlar. İkincisi partimizin kuruluş programlarına baksınlar. HDP kurulurken, yerelden ve demokratik özerkliği parti programına almıştır, halen duruyor. DTK'nın deklarasyonu, parti programımızın bir benzeridir. Utanmadan sıkılmadan, sanki bunları HDP ilk defa söylüyormuş gibi, ilk defa telaffuz ediliyormuş ve bunlar bölücülükmüş gibi, ülkeyi bölmeymiş gibi hakaretle yaklaşanları ibretle izliyoruz. O sizin cahilliğiniz, kusura bakmayın. HDP'ye oy verenler ve tanıyanlar, neye oy verdiklerini iyi biliyorlar. Bölünmeyi ve iç savaşı önleyecek, kavgayı önleyecek bir projedir. Tartışmaya, öneriye, eleştiriye açık metindir. Bir dayatmadan çok hep birlikte en iyisini nasıl yapabiliriz, nasıl bulabiliriz tartışmasıdır bu. Ülkemizin çok büyük bir coğrafyası var. Çok kültürlü, çok dilli, çok etnisiteli, çok inançlı bir toplumuz. Böyle bir toplumun tek bir insan tarafından yönetilmesine itiraz etmeyenler, yetkiyi yerele verelim, bölge meclisleri kuralım. Her yerde yerel parlamentolar kurulsun. Belediyelerin yerel ve bölge meclislerinin yetkileri olsun. Yasa yapsınlar. Sorunları yerelden çözsünler diye dediğimizde, buna bazıları demokrasi adına karşı çıkıyor. Türkiye'de aydın veya siyasetçi adı altında bu kadar cahilin var olması büyük bir talihsizliktir, bu da Türkiye'nin talihsizliğidir. Dünyanın bütün cahil aydınları ülkemizde toplanmış, ne yapalım, şansızlık, talihsizlik. Adam diktatörlüğü alkışlıyor. Köklü bir demokrasi önerisine bölücülük diyebiliyor."
"BARO UTANÇ VESİKASI YAYINLADI"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, DTK bildirisi ile ilgili bildiri yayımlayan İstanbul Barosunu da sert bir dille eleştirerek, "Hele hele kendine hukuk kurumu Baro diyen bazı kurumlar var ki, utanç vesikası yayınladılar. Burada Baro başkanı öldürüldü, sesleri çıkmadı. Roboski katliamı oldu, gıkları çıkmadı. Biri çıktı 'kabul etseniz de etmeseniz de rejim değişmiştir artık, Başkanlık sistemine fiilen geçildi' dedi. Bu Barocuların gıkı çıkmadı. Şimdi bir demokratikleşme ve birlikte yaşam beyannamesine karşı, ırkçı reflekslerle, faşist duygularla buna karşı bildiri yayınlıyorlar, bunun adına da ilericilik, demokratlık diyorlar. Talihsizlik işte. Dünyanın her yerinde cahil aydınlar var. Ama oran olarak bizim ülkemizdeki kadar hiç bir ülkede yok. Türkiye halklarının, emekçilerinin, ezilenlerinin en büyük talihsizliği budur. Böylesi bir cehalete karşı, böylesi ırkçı güruha karşı biz demokrasi ve özgürlüklerinin yanında duruyoruz. Bizim için ilkesel bir tutum ve varlık nedenidir. Düşünün ki düşüncemizi açıkladık ve ülkemizde barışın ve birlikte yaşamın yolunu işaret ettik diye bizi hain ilan edenler; dokunulmazlığımızın kaldırılmasını isteyenler, biran önce asılmalı, infaz edilsin diyenler, parti kapatmak için harekete geçenler; madem bu kadar vatanseversiniz, ülkeyi bu kadar seviyorsunuz, memleketi soyanlarla, rüşvetçi ve hırsızlarla ilgili bu kadar hızlı harekete geçmediniz. Sayın başsavcılar, sayın hukukçular; daha konuşmamızın tamamı kamuoyuna yansımadan, sıcağı sıcağına soruşturma açanlar, o para sayma makineleri, o ayakkabı kutuları ile ilgili niye bu kadar dokunulmazlık kaldırılması için hızlı harekete geçmediniz. Madem vatanseversiniz, ülkeyi parsel parsel satanlarla ilgili niye gıkınız çıkmadı. Ülkenizin neyini seviyorsunuz? Hırsızlarını mı seviyorsunuz? Rüşvetçilerini, ahlaksızlarını, katillerini mi seviyorsunuz? diye konuştu.
"MİRAY BEBEĞİN CENAZESİ BAŞKASININ GÖĞSÜNE KOYMUŞLAR"
Haklarında soruşturma açan savcıları da eleştiren Demirtaş, "Cizre'de Miray bebeği öldürenlerle ilgili bu kadar acele soruşturma yapabiliyor musunuz? Suriçi'nde katledilen 2 gencin cenazesini 8 gündür bekletiyorsunuz, aileleri alamıyor, suç değil mi? Cizre'de 70 yaşındaki kadının cenazesi, 8 gün sonra sokaktan alınabildi. Ve cenazeler Şırnak'ta morgda üst üste. Başbakan, Miray bebeğin ailesini aramış da, başsağlığı dilemiş. Miray bebeği defnedemiyorlar bile yahu. Morgda konulacak yer yok, başka bir cenazenin göğsüne koymuşlar Miray bebeği. Bizimle ilgili vatan hainliği, soruşturma kapatırız, atarız, yakarız, yıkarız, suçlamalarında bulunanlar, tehdidinde bulunanlar, vatanseverlik kisvesi altında faşistliklerini kusanlar, dönüp buraya baksınlar. Bu kepazeliklere sesleri çıkmayanlar, HDP'ye gelince kahraman kesiliyorlar. Ve buna da kardeşlik diyorlar. HDP'ye ne kadar saldırırsan, Kürtlerle bir arada yaşamak mümkün gibidir düşünüyorlar. Bunun başını da çeken Başbakan'dır, Cumhurbaşkanı'dır. Bir siyasi partinin eş genel başkanını, üyelerini, vekillerini açıkça hedef gösteriyorlar. Her gün ölüm fermanlarını kendi köşelerinde yazıp çiziyorlar. Yetmiyor, sokakta uyguluyorlar. Sonra da 'ne güzel kardeşçe yaşıyorduk, HDP çıktı, süreci bozdu, kardeşliği bozdu, vatan hainliği yaptı' diye bizi suçluyorlar. Biz bu insan hakları, demokrasi ve evrensel ahlaktan nasibini almamışlarla oturup neyi çözeceğiz. Nasıl birlikte yaşam öreceğiz" dedi.
"BEN KÜRDİSTAN DEDİM DİYE TÜYLERİ DİKEN DİKEN OLANLAR BARZANİ'NİN YANINDAKİ BAYRAK NEDİR?
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, konuşmasında Kürdistan dediği için tüyleri diken diken olanların olduğunu hatırlatarak, "Önceki hafta sayın Barzani geldiğinde yanında duran bayrak ne bayrağıydı? Kürdistan Federal Bölgesi'nin resmi bayrağıydı. Ben bunları söylediğimde niye tüyleriniz diken diken oluyor? Başbakanınız, resmi olarak bizatihi görüşüyor. Kanton devletler diyorum, Rojava'da var. İyi hukuk kurulmalı, Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmalı diyorum, tüyleri diken diken oluyor. Yer yüzünde 150 Türk Devleti kurulmalı dediğimde alkışlarlar beni. Ama Kürtlere ait kutuplarda küçük bir çadır kurulsa olur mu desek, herhalde bunların faşistlikleri tavan yapacak, bize saldıracaklar. Nasıl kardeşiz? Anlamış değilim. Türkiye'de de bölünmeden bir arada yaşamanın özerklik formülü var dediğimizde, bunlara daha gerçekçi yaklaşalım, birlikte çözümü bulalım dediğimizde, hain ilan ediliyoruz. Nasıl konuşcağız, neyi tartışacağız? Nasıl bu meseleyi şiddet alanından nasıl çıkaracağız? Konuşana bunu yapan, barikattakine ne yapar? Siz artık bunu düşünün. Biz siyasetçiler olarak sorumluluk almak için bunu yapmak istiyoruz. Bütün sorunlar, bütün bu meseleler, silah, şiddet alanından çıksın diye uğraşıyoruz. Ağzından tek cümle çıkana bu kadar saldırırsanız, silahları nasıl susturmayı başaracaksınız? Kim nasıl susturmayı başaracak? AKP'nin projesi nedir? Diyelim ki barikatları kaldırdınız. Tankla, topla girdiniz Cizre'yi, Silopi'yi yerle bir ettiniz. Sonra ne olacak, çözüm öneriniz ne? AKP şu ana kadar tek bir cümlelik bir çözüm önerisi ortaya koyabilmiş mi? Hayır. Bilen var mı? yok. Çünkü Kürt sorunu yok, bitti diyorlar. Fazlasını bile yaptık, nankörler Kürtler diyorlar. Ama biz bir çözüm önerisi koyuyoruz. Türkiye bölünmeden Türkiye'nin sınırları içerisinde, sınırları tartışmaya açmadan, nasıl birlikte yaşayabiliriz? Onun formülünü anlatıyoruz. Parti programımızda ve DTK beyannamesinde o var. Buna karşı hiç değilse, saygılı yaklaşmak, buyurun tartışalım demek çok mu zor? Size her şeyi tartışmak hak da, sıra bize gelince mi tartışamıyoruz? Yüzde 13, yüzde 11 oy aldık. Parlamentonun 3. büyük grubuyuz. Sıra bize gelince mi tartışamıyoruz?"diye konuştu.
"RANDEVUYU SIRRI SÜREYA'DAN MI ALDINIZ"
Demirtaş, konuşmasında yeni anayasa tartışmaları ve Başbakan'ın HDP ile randevusunu iptal etmesine getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çözüm adına yapabileceğimiz ne varsa, fazlasıyla yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Diyalog, müzakere kapılarını açmak için elimizden geleni yapıyoruz. Sorun şiddet zemininden çıkmalı, barışçıl, diyalog yoluna dönmeli. DTK'nin amacı bu. Buna karşı utanmazca bir saldırı var. Yeni anayasa konuşuluyor. Ülkedeki herkes en önemli sorun olarak Kürt sorununun gösterirken, bu sorun konuşulmadan nasıl yeni anayasa yapılacak. Bu kadar ağır hak ihlalleri, baskı, tehdit altında nasıl toplumsal anlaşma yapılacak. HDP'nin desteklemediği bir anayasa ülkede toplumsal uzlaşma sağlayamaz. Özgürlükçü sivil bir anayasaya ihtiyaç var. HDP ve tabanının onaylamadığı bir anayasa toplumsal uzlaşmacı olmaz, Kenan Evren anayasasından farkı olmaz. Anayasa görüşmesine gelecek grup, bahane arayarak görüşmeyi iptal edebiliyor. Bizim hakkımızda hain manşeti atılmadı mı? Üslupsuzluksa üslupsuzluk budur. Biz buna rağmen görüşmeyi iptal etmedik. Sur'da, Cizre'de insanlar bizden çözüm bekliyor. Siyasiler olarak kaprislere takılmayacağımızı söyledi. Vekillerimizin sözlerini bahane ederek eşbaşkanlarla yapacakları görüşmeyi iptal ettiler. Çünkü özgüvenleri yok, çözüm önerileri yok. Randevu Sırrı Bey'den mi alındı. Bizden alındı. Burada ucuz gerekçe arama var. Çay bahaneleri uyduruktur. İnsanlar bizden her şeye rağmen çözüm bekliyorlar. Kürt sorununun çözümü ve barış için görüşmemiz gerekir, bu sert söylemlere, sokaktaki savaşa rağmen görüşmemiz gerekir. Bu sorunların varlığı görüşmememiz için değil görüşmemiz için gerekçedir. Bunla mükellefiz, bu görevden kaçmıyoruz. Bu görüşmenin ve diyalogun olması konusunda diyaloga açık tutumuzu ifade etmek istiyorum. Özerklik meselesini anlamak için herkese, başbakana, muhalefet liderlerine, gazetecilere anlatabiliriz."
Görüşmeden yanayız
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, AK Parti tarafından iptal edilen görüşmenin gerçekleşmesi yönünden bir adım atıp atmayacakları yönündeki soruya "Ben diyaloga inanan bir siyasetçiyim, en zor koşullarda bunun kesilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. En son başbakanın randevu tutumunu izlediniz. Son derece ciddiyetsiz bir yaklaşımla tutumla görüşmeyi reddedebiliyor. Üslupla ilgili bir sorun varsa gelir görüşmede rahatsızlığını dile getirirsiniz, ama bunu bahane ederek iptal etmek savaşta ısrardır. Anayasa ile ilgili görüşmek isterse bugün de yarın da görüşmeye hazırız. Biz iptal edilen randevunun yeniden gündeme alınması gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu. Demirtaş, parti kapatmalarla ilgili tartışmaların yersiz olduğunu ve Türkiye'nin parti kapatmak ile bir yere ulaşamayacağını da söyledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.