CHP’den ‘kardeşlik’ halayı
CHP Genel Başkan Yardımcıları, Selin Sayek Böke, Veli Ağbaba ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Diyarbakır İl binasında dün düzenledikleri bir basın toplantısı ile referandum çalışmalarını değerlendirdi. Toplantının ardından esnaf ve halk ile buluşan CHP heyeti, tarihi Sur İlçesi’nde vatandaşlar ile bir araya gelerek halay çekti.
Referandum çalışmaları için Diyarbakır’da olan CHP Genel Başkan Yardımcıları, Selin Sayek Böke, Veli Ağbaba ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Diyarbakır İl binasında düzenledikleri basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundular.
Basın toplantısında ilk sözü alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, önce tahliye edilen ve sonrasında yeniden tutuklanan gazeteciler üzerinden hükümete yüklendi.
‘12 Eylül faşizminin baskıcı dönemlerinde bile böyle şeyler yaşanmadı’
Ağbaba şöyle konuştu: “Geçtiğimiz günlerde 21 gazeteci tahliye edildi. Ardından ise yargı imamlarının talimatıyla tekrar gözaltına alındılar. Maalesef hukuk askıya alınmış durumda, yargı bağımsızlığı diye bir şeyden söz etmek mümkün değil. Biliyorsunuz 2010 referandumunda aynı, bire bir benzer afişler vardı hem Diyarbakır’da hem de Türkiye’nin her yerinde. Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı için evet diyorlardı. Şimdi aynı afişler aynı pankartlar sokakları süslüyor. Maalesef o gün evet denilerek yargı bir cemaate teslim edildi, şimdi de evet oyu verilirse yargı bir başka siyasi gruba tamamıyla teslim edilmiş olacak. Bu süreçte tahliye kararı veren hakim ve savcılar açığa alınıyor. Artık bundan sonra mahkemelerde kimse karar verirken özgür olamayacak, vicdanıyla, hukuka göre hareket edemeyecek. Bir tahliye kararı ya da iktidarın hoşuna gitmeyen bir karar verdiğinde açığa alınma riski ile karşı karşıya kalacak. 12 Eylül faşizminin baskıcı dönemlerinde bile böyle şeyler yaşanmadı. 12 Eylül’ün generalleri, paşaları bile bu kadar baskı düşünemediler. Kenan Evren eğer şimdi mezarından kalksa bunlarla gurur duyardı ve ‘boynuz kulağı geçti’ derdi.”
‘Olmadıkları bir tek yer var siyaset, meclis’
Her yerde FETÖ’cü olduğu iddia ediliyor, ham çökelekten terör örgütü üyesi yaratılıyor; futbolcuda var bakkalda var savcıda var ve her yerde FETÖ’cü olduğu iddia ediliyor. Olmadıkları bir tek yer var siyaset, meclis. Dün söyledim, bugün de söylüyorum; ‘Sol ve FETÖ’ diye kitap yazan birinin siyasetin imamı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu işler bu kadar bağıranlardan çıkıyor. Yine, gazetecilerin tekrardan tutuklanmalarını isteyen de yargı imamı oluyor, gazeteci kılıklı birisi. Siyasetin imamı da malum kitap yazıp her akşam televizyon kanallarına çıkanlar. Aslında onun çok suçu yok, merkez medyası olduğunu iddia edenler, o imamın arka bahçesi olan, sözcülüğünü yapan televizyon kanallarını da buradan altını çizerek kınamak istediğimizi belirtmek istiyoruz.
‘Siyasi ayağına şimdiye kadar dokunulmamıştır’
Darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılamadığı iddiasında bulunan Ağbaba, “ Akıncı iddianamesi yazıldı, Akıncı iddianamesinde siyasi ayağı Adalet Bakanlığı koridorlarında üzeri karalandı, silindi. Türkiye 15 Temmuz darbesinin arkasındaki gücü bulmak istiyorsa, 15 Temmuzu açığa çıkarmak istiyorsa, 15 Temmuzla hesaplaşmak istiyorsa mutlaka siyasetteki ayağını ortaya çıkarmak zorundadır. Siyasi ayağına şimdiye kadar dokunulmamıştır. Başbakan, siyasi ayağı yok diyor ama kendisi de biliyor ki mecliste belki de dışarıda bulamayacağı sayıda Milletvekili var, belediye başkanları var. Açık oy kullanan, sesi gür çıkan, sağa sola saldıran, hakaret edenlerin bir geçmişine bakın ne oldukları ortaya çıkacaktır. Mutlaka, siyasetteki FETÖ ayağının ortaya çıkmasını bekliyoruz” dedi.
‘30 yıllık hukukçuyum böyle bir rezalet görmedim’
Gazetecilerin yeniden tutuklanmalarına tepki gösteren CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, “21 gazeteci meselesini gözaltına alındıkları günden beri takip ediyorum. Gözaltına alındıkları gün de tutuklandıkları gün de duruşma yapıldığı gün de adliyedeydim. 30 yıllık hukukçuyum böyle bir rezalet görmedim. Bunun adı rezalettir, yargı adına rezalettir. Bu saatten sonra hiç kimse Türkiye’de yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu ifade edemez. Bu saatten itibaren cezaevinde tutuklu bulunan herkes adeta rehindir. Çünkü bu saatten sonra tahliye kararı verecek hiçbir hakim bu cesareti gösteremeyecektir” ifadelerini kullandı.
‘Bu saatten sonra bu yargıya nasıl inanacağız?’
Anayasa değişikliği ile yargıya tarafsızlık ibaresinin eklenmesine ilişkin konuşan Tanrıkulu, “Biliyorsunuz anayasa oylamasında anayasanın 9’uncu maddesine tarafsızlık kelimesi eklenecek. Şunu gördük; bağımsız yazılmakla yargı bağımsız olmadığı gibi tarafsız yazılarak da yargı tarafsız olmayacak. Yargı şuanda yürütme organına, hükümete teslim edilmiş durumdadır. Bu saatten sonra içeride tutuklu bulunan herkes; gazeteciler, akademisyenler, hakimler, savcılar ile ilgili yargılamaların adil ve dürüstçe yapılabileceğini kimse ileri süremez. Türkiye geçtiğimiz gün yaşanan bu rezaletle bütün adil yargımla imkânlarını görünüşte kaybetmiştir. İngilizlerin ünlü bir lafı vardır; ‘Adaletin gerçekleşmesi yetmez, gerçekleşeceğinin görülmesi lazım’. Bu saatten sonra bu yargıya nasıl inanacağız? 13 gazeteci tahliye ediliyor, haklarında o saate kadar yargılandıkları dava dışında bir soruşturma yok. Anında tahliye dilmeleri lazım ama tahliye edilmiyorlar. Gece saat yarımda yeni bir soruşturma açılıyor ve o soruşturmadan 7 günlük gözaltı kararı veriliyor. Sonra da o hakim ve savcılar görevden uzaklaştırılıyorlar. Adalet Bakanının çıkıp bir laf söylemesi lazım. HSYK üyelerine de buradan sesleniyorum; evet çıkmasına binaen bu kararları alıyorlar, çünkü bunların görevi sona erecek ve yeni atanacaklar ve bunlar kendilerini hükümete yakın göstermeye çalışıyorlar. Onlara sesleniyorum; ‘korkunun ecele faydası yoktur’” diye konuştu.
‘Keşke bunu konuşmasaydık’
Türkiye’nin ciddi sosyal ve ekonomik problemleri olduğunun altını çizen Tanrıkulu, “Bizim gündemimiz bu anayasa olmamalıydı. Anayasalar toplumun bütününün ihtiyaçları gözetilerek yapılır. Bir siyasi partinin gündemine göre, bir partinin ajandasına göre ya da bir siyasi aktörün gelecek planlamasına göre anayasa yapılmaz. Bu anayasa AK Partinin, Sayın Cumhurbaşkanının geleceğine göre tasarlandı ve ucube bir anayasa taslağı karşımıza çıktı ve bu oylanacak. Keşke bunu konuşmasaydık, Türkiye’nin barışını, refahını, huzurunu konuşsaydık ama konuşma imkânı yok” dedi.
‘Kamu gücünü tarafsız ve bağımsız kullanmak zorundasınız’
Kırsal alanlarda ‘Evet’ yönünde vatandaşlara bakı yapıldığı iddiasında bulunan Tanrıkulu, “ Son olarak da kamu gücünü kullanan kamu görevlilerine sesleniyorum. Bize onlarca telefon geliyor, evet yönünde baskı yaptığınız şeklinde hem güvenlik görevlilerinin hem de kaymakamların. (Özel olarak bir Vali ya da Kaymakamı kastetmiyorum) Bizim hafızamız var bilsinler, bağımsız ve eşit davranmak zorundalar. Sandık güvenliğini sağlamak zorundalar. Kırsal bölgede bulunan yurttaşlarımıza doğrudan ya da dolaylı baskı anlamına gelecek hiçbir söz ve davranış içerisinde bulunmasınlar. Tümünü kaydediyoruz; hangi Kaymakam, hangi Vali hangi köye gitmiş, hangi güvenlik güçlerini çağırmış, hangi korucuları çağırmış, Korucular Muhtarlara ne söylemiş biliyoruz. Bir Vali bir köye gitmiş, elektrik ve suyunuzu keserim demiş. Yolunuz var, eğer buradan evet çıkmazsa iş makinesi gönderir bu yolu bozarım demiş. O Vali de kendisini biliyor. Buradan tekrar sesleniyorum; kamu gücünü tarafsız ve bağımsız kullanmak zorundasınız. Son sözüm de buradaki kayyumlaradır. Sizler seçilmiş değilsiniz, siyasi de değilsiniz. Atanmış memurlarsınız, yerel imkânları bir siyasi tercihin lehine kullanamazsınız. Siyasi değilsiniz, Kayyum olarak atandınız, gasp ettiniz belediyeleri, buna uygun davranmak zorundasınız, sizleri de takip ediyoruz” diye konuştu.
‘Milyonlar, 17 Nisan’da aydınlıklara uyanacağımızı çok iyi biliyor’
Referandum çalışmalarını tüm yurtta yoğun bir şekilde sürdürdüklerini belirten CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke’de “ Biz Türkiye’nin daha demokratik, daha özgür, eşitlikçi bir yarınına imkân vereceğini öngördüğümüz bu sandık için Türkiye topraklarının her karışını dolaşıyoruz. Şunu çok açık bir şekilde görüyoruz ki, billboardlara evet basılmasına rağmen, kamu kaynakları evet baskısı yapmasına rağmen milyonlar bu demokrasiyi sahipleniyor. Milyonlar özgürlük talebini ifade ediyor. Milyonlar eşit yurttaşların yaşadığı bir Türkiye Cumhuriyeti için 17 Nisan’da aydınlıklara uyanacağımızı çok iyi biliyor. Halkın tercihini gözetmeyen bir yaklaşım, halka dayatılan bir fiili başkanlığın nasıl karanlıklar yarattığını hep beraber 80 milyon zaten 2 buçuk yıldır yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
‘% 50+1 ile değil % 100 ile temsiliyet sağlayan hakiki bir demokrasi’
Daha önce Sur’daki kadınlarla bir araya geldiklerini ifade eden Böke, “Ogün yaşanıyor olanın aslında tek çaresi olduğunu, çarenin demokrasiden geçtiğini, çarenin toplumsal barışı inşa edecek katılımcı süreçlerden geçtiğini, çarenin özgürlük talebini ifade etmekten geçtiğini ve özgürlüğü sağlayacak demokrasiyi sağlamlaştırmaktan geçtiğini o gün de söyledik bu gün de söylüyoruz. Ve 16 Nisan’daki sandığın demokrasiyi Türkiye’den güçlendirmek için, özgürlüğü Türkiye’de yeşertmek için, toplumsal barışı kalıcı kılmak için bir fırsat olduğu gerçeğini herkese anımsatmak istiyoruz. Biz ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, inancından, kimliğinden, doğduğu coğrafyadan dolayı kimsenin farklı görülmediği; farklılıkların bilindiği ama bunlar üzerinden düşmanlaştırılmadığı bir Türkiye için 16 Nisan’da ‘Hayır’ların bu demokrasi talebini yücelteceğini çok iyi biliyoruz. O sandığa gittiğimizde, o sandıkta vicdanımızla baş başa oy verdiğimizde mutlaka Türkiye’deki bu demokrasi talebini biz milyonlar sahiplenmiş olacağız. Çünkü hiç birimiz inancımızdan, kimliğimizden, doğduğumuz coğrafyadan dolayı ayrıştırılmak istemiyoruz. Biz, 80 milyonun birlikte yaşadığı ve ortağı olduğu bir demokrasi hayal ediyoruz. Karşımıza getirilen anayasa değişikliği teklifi Türkiye’de temsiliyeti % 50+1 ile sınırlayacak olan ve80 milyonu dahil etmeyip sadece toplumun bir kesimini dahil etmeyi vaat eden ve bunun ötesinde bugün yaşıyor olduğumuz OHAL koşulunu kalıcı kılmayı vaat eden bir anayasa değişikliği teklifidir. Oysa biz çok iyi biliyoruz ki, Türkiye’nin aydınlık geleceği için, toplumsal barış için, özgürlük ve eşitlik için Türkiye’nin tek ihtiyacı var o da OHAL değil normalleşme süreci, o da diktatörlükler değil demokrasiyle, %50+1 ile değil % 100 ile temsiliyet sağlayan hakiki bir demokrasi” diye konuştu.
‘Türkiye’nin ihtiyacı olan daha çok demokrasidir’
CHP olarak kanun teklifi verdiklerini belirten Böke, “ Defalarca verdiğimiz teklifi yine verdik. Sayın Genel Bakanımız ve bütün milletvekillerimizin imzası ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistem teklifini birkaç hafta önce meclise sunduk. Bu teklif % 100 siyasi katılıma ve temsiliyete imkân verecek biçimde seçim barajını kaldırmayı, siyasette haksız rekabete engel olacak biçimde devletin finansmanının şeffaflaşmasını ve herkesin millet tarafından seçileceği bir düzenin inşası için siyasi partilerde ön seçim yapılması talebimizi kanun teklifimizle biz meclise verdik. Türkiye’nin ihtiyacı olan bir anayasa değişikliği değildir. Türkiye’nin ihtiyacı olan daha çok demokrasidir. Daha çok demokrasi için de bir sandığı beklemeye gerek yoktur. Bugün bu yasal düzenlemeleri yaparak biz demokrasiyi hemen yeşertebiliriz” dedi.
CHP heyeti Sur’da vatandaşlarla hayal çekti
Basın toplantısı sonrası şehir merkezinde seçim otobüsü ile vatandaşları selamlayan CHP heyeti, Sur’da da vatandaşlar ve esnaflarla kucaklaştılar. CHP heyetine Sur’daki vatandaşlar yoğun ilgi gösterirken, Sur’lu kadınlar özellikle CHP’li Böke’yi sevinç gösterileriyle karşıladılar. Sur’lu kadınlarla kucaklaşan Böke, cadde ortasında vatandaşlarla halay çekti.
Mali Müşavirler odasında STK temsilcileri ve iş adamlarıyla da bir araya gelen CHP heyeti, dünkü referandum çalışması programını sonlandırdı.
ÖZEL HABER: Ali Abbas Yılmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.