"Beraber çalışıyor, beraber geziyoruz"
Artuç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şırnak'tan Taybet hanım görücü usulüyle benimle evlendiği için onu çok seviyorum. Ben hiçbir zaman kadın ve erkeği ayırt etmedim. Ben ırk, dil, din ayrımı yapmadım. Burada hayat müşterektir. Ben eşimi seviyorum. O da insan ben de insanım. O da çalışıyor bende çalışıyorum. Beraber çalışıyoruz, beraber yiyoruz, beraber geziyoruz" dedi.
Balveren beldesinde yaşayan ilkokul mezunu çiftçi Feyzullah (50) ve okuma yazma kursuna giden 5 çocuk annesi eşi Taybet Artuç'un (48), son 10 yılda dünyayı gezdikleri ortaya çıktı. Bütün yurt dışı gezilerinde eşini yanından ayırmayan Feyzullah Artuç, eşi ile evliliklerini ve gezilerini anlattı.
'KÖYDE İSTEDİĞİM HİÇBİR KIZI VERMEDİLER'
Feyzullah Artuç, yoksul bir ailenen çocuğu olarak köyde dünyaya geldiğini ifade ederek, "Ben köy çocuğuyum. Balveren beldesinin kırsal kesiminde büyüdüm. Hayvancılıkla uğraştık. Fakir bir ailenin çocuğuyum. İlkel dediğimiz şartlarda yatıp büyüdük. Çiftçilik ile uğraştığım için annemin köyde istediği hiçbir kızı vermediler bana. Çünkü, ben çobandım. Rençberlikle uğraşıyordum. Ben onların kızlarını ekine, buğday biçmeye götürecekmişim. Dolayısıyla bana vermediler. Annem de Şırnak'a gitti. Tanımadığımız Uğur ailesinden eşimi istediler. Tabii görücü usulü ile beni oraya götürmeden, beni anlatmışlar. Annem, 'Oğlumuz daha okula gidiyor, biz köyde kalıyoruz' demişler ama kırsal kesimden söz etmemişler. Vermemezlik etmesinler diye. Onlar da Taybet hanımı bana verdiler. Biz de onu önce köye getirdik. Sonra ahıra götürdük. Orada hayvanlarımız vardı" dedi.
'DİL BİLMEDİĞİMİZ HALDE İNSANLAR BİZE HOŞGÖRÜ İLE BAKTI'
Eşi Taybet Artuç ile kendi imkanlarıyla farklı yerleri gezmeyi amaçladığını anlatan Feyzullah Aytuç, ilk ziyaretini Çanakkale'ye yaptığını söyledi. Yurtdışında gittiği ülkelere dil bilmeden ve yöresel kıyafetlerle ziyaret ettiğini söyleyen Artuç, "Dışarıya açılmadan önce Türkiye'den başladık. Tabii eşimi gerçekten çok seviyorum. O da beni seviyor. Ben bir köylü çocuğuyum eşimle birlikte dışarıya açılmak istedik. Önce Çanakkale, Bodrum, Marmaris ve Türkiye'nin tarihi ve turistik yerlerine gittik. Ondan sonra ilk olarak 2010 yıllarında Suriye'ye gittik, Irak, İran, Gürcistan, Ermenistan, Rusya'ya gittik. Dil bilmediğim halde orada insanlar bize hoşgörü ile baktı. Anlaştık onlarla. Moskova'da kendi yöresel kıyafetlerimizle fotoğraf çektik. Zaten biz kültür gezisi amacıyla gittik. Şırnaklıyız kendi kıyafetlerimiz ile gittik. Kimseden bir tepki almadık. Orada bizden kat kat ilerde olan sosyal ve kültürel altyapıyla tanıştık. Japon, Çinli ve daha bir çok kafile ile karşılaştık. Bizlere nereli olduğumuzu sordular. Şırnaklı olduğumuzu anlattık. Yöresel kıyafetimiz olduğunu anlattık. Yabancı dil bilmediğimiz için yabancılarla işaret dili ile anlaşıyorduk. Gideceğimiz yerleri öğrenmeye çalıştık. Japonya ziyaretinden sonra 'niye Küba'ya, Brezilya'ya ve diğer Avrupa ülkelerine gitmiyoruz' dedik. Bu yıl Küba'ya gittik, sosyalizmi yerinde inceleme fırsatı bulduk. İnsanlarla kültür alışverişinde bulunduk. 50 yaşındayız, gelecek senede Mısır'a gitmeyi düşünüyoruz. Mısır piramitlerini, Kahire Üniversitesi'ni ziyaret etmeyi düşünüyoruz. Avrupa'ya gitmeyi düşünüyoruz. Biz Şırnaklı olarak rençberlikle uğraşıyoruz. Ama dünyaya açılmak da istiyoruz. Dünyada olup bitenlerden haberdar olmak istiyoruz. Dünyadaki sistemleri tanımak istiyoruz. Gerçekten bizim bu Ortadoğu coğrafyası kan içinde. Gerçekten ileri demokrasi ile yönetilen ülkeleri görüş, sosyal hayatlarını yerinde görmek istiyoruz" diye konuştu.
'HİÇBİR ZAMAN KADIN VE ERKEĞİ AYIRT ETMEDİM'
Feyzullah Artuç, bölgede kadınların hakkının yeterince verilmediğine de dikkat çekerek, eşi Taybet Artuç ile kendini eşit olarak gördüğünü söyledi. Şırnak'ta ataerkil bir yaşam sürdüğünü bu toplumlarda kadının yerinin belli olduğunu söyleyen Artuç, "Muhafazakar ailelerde kadının değeri bellidir. Ama, ben hiçbir zaman kadın ve erkeği ayırt etmedim. Ben ırk, dil, din ayrımı yapmadım. Burada hayat müşterektir. Ben eşimi seviyorum. O da insan ben de insanım. O da çalışıyor ben de çalışıyorum. Beraber çalışıyoruz, beraber de yiyoruz. Yemek onun da hakkı. Burada kadının özgür olabilmesi için önce kendi sosyal güvencesini kazanması lazım, kendi kazanması lazım. Ben eşime hak veriyorum. Ama eşime tüm haklarını veremem ama eşimin tüm haklarını bilmesi lazım. Bana karşı kendini korumayı bilmesi lazım. Önce kendi hakkını savunması lazım sonra başkanının hakkını savunabilmeli. Eşim domates ekiyor, buğday, biçiyor, büfeye bakıyor. Yani bunu yapmadan, onu götüremem çünkü maddi olarak imkanımız elvermez. Ama beraber çalışıyoruz yemek, gezmek, tozmak onun da hakkı. Ama toplumda kadına hak verilmiyor. Kadının kendi hakkını savunması lazım ben nasıl ondan izinsiz başka şehirlere ülkelere gidebiliyorsam, onun da aynı haklara sahip olması lazım ve girişimde bulunması lazım "dedi.
'ÇOCUKLARI ÖYLE BIRAKIYORSUNUZ' DEDİLER
Taybet Artuç ise, eşiyle birlikte yaptıkları gezilerden keyif aldığını ifade ederek, "Eşim de, ben de çalışıyorum. Ev işleri yapıyorum, çiftçilik yapıyorum. İneğe bakıyorum, domates ekiyorum, okul kantinine bakıyorum. 5 çocuğum var 3 erkek 2 kız. Eşim bana, 'Ben 50 yaşında, sen 48 yaşındasın biraz kendimize bakalım, yurtdışına devletlere gidelim, onların kültürleri ile kendi kültürlerimizi karşılaştıralım' dedi. Ben önce gitmeyeceğimi söyledim. İlk başlarda zorla gidiyordum ama şimdi alıştım. Her yerin bir adeti, örfü, geleneği var bende yöresel kıyafetle kendi örfümü adetimi tanıtıyorum. Eşim istediği için ben de onunla gidiyorum. Çok mutluyuz. O beni seviyor, ben de onu seviyorum. Komşularımız, 'Kocan nereye gidiyorsa sen de oraya gidiyorsun. Çocukları öyle bırakıyorsunuz' dediler. Ben de 'çocuklar büyümüş kendilerine bakıyorlar. Bize muhtaç değiller' dedim. Ben hem çocuklarıma bakıyorum hem de gidip geziyorum. Kocam istiyor ben de gidiyorum "diye konuştu. (DHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.