Benim Penceremden
“İnsan kendisinin kötü olmadığını düşünür; yaptığı her kötülüğün, işlediği her suçun bir nedeni vardır ona göre.”
-Abdullah Aren Çelik, Yediler Teknesi
Yaptığımız her şeye bir kılıf uyduruyoruz, değil mi? Hayata kendi penceremizden bakıyoruz ve gözlerimiz dünyaya o kadar adapte olmuş ki çoğunlukla penceremizdeki kirleri fark etmiyoruz. O yüzden yaptığımız her şey anlamlı, attığımız her adım doğru geliyor bize. Peki ya yanılıyorsak, bunu nasıl anlayacağız? Cevabını söylemek kolay ama uygulaması zor: Kendimizden bir adım geri atarak.
Söylediğimiz sözler, yaptığımız eylemler, hareketlerimiz hatta kişiliğimiz; bunlarla ilgili hakikati görmek için kendimizden bir adım geri atıp öyle kendimize bakmalıyız. Zira herkesin kendine bile yabancılaştığı bir çağda yaşıyoruz. Bu da bize pişmanlık ve kötü sonuçlar getiriyor. Şanslıysak ve bunun farkına varırsak yolun sonunda soru hep aynı oluyor: Bunu ben mi yapmışım? Evet.
Çokça duyduğumuz bir söz vardır: Önce yoldaş, sonra yol. Ömür boyu birlikte yol yürüyeceğimiz “kendimizi” tanımadan nasıl sağlam adımlar atacağız? Hayat yolculuğumuzu anlamlı ve sahici kılmanın ilk adımı, daimi yoldaşımız olan kendimizi tanımamızdan geçiyor. Kendimizi tanıdıktan sonra da bu dünyadaki amacımızı bulmalıyız. Varoluşunuzun üretken ve katkı veren bir amacı var, bunu bulmazsak amacımıza ulaşmadan ve kendimiz olmadan bu dünyadan gitmiş oluruz. Amacını bulmayan her şey anlamını da yitirir. Kimsenin geçmediği bir yol, yol sayılır mı?
Bizi yeryüzünde var edecek olan yegane şey hayattaki amacımızdır. Zarar değil fayda üretmek, diğer canlıların ve eşyanın dahi bilincinde olmak, dünyadan geçip giderken hoş bir sada bırakmak… Bunlara ulaşmak da penceremizi temiz tutmaktan geçiyor. Penceremizi temiz tutarsak dünyaya ve kendimize bakışımız tamamen değişir.
Ailemizle vakit geçirmek varken başkalarına yardım etmekten, sadece kendimizi düşünmek varken diğer insanların dertleriyle ilgilenmekten, hoşgörüden ve alçakgönüllülükten ancak hayat penceremizi temiz tutarak keyif alabiliriz.
Yazımızda yoldaşlıktan da bahsetmiştik. Daimi yoldaşımız kendimiz olsak da bizimle birlikte yol yürüyen yoldaşlarımız daoldukça kıymetlidir. Birlikte aynı yolu yürüdüğümüz insanlar bize tarifsiz bir güç ve mutluluk verir. Amaçların birlikteliği daha güçlü ve anlamlı işlerin ortaya çıkmasına vesile olur. Yolun sonunda başarıp başarmamak önemsizdir, önemli olan birlikte bir yolu yürümek ve anlamlı bir hikaye oluşturmaktır. Doğru yoldaşlarla yürünen yolda başarı mutluluk, başarısızlık da birlikte başaramamanın verdiği bir yakınlaşma hissi getirir. Şimdi “Önce yoldaş, sonra yol.” sözünün anlamını daha iyi anlıyoruz.
Velhasıl kelam sevgili okur; hepimiz dünyanın daha iyi bir yer olmasından, hayvanların katledilmemesinden, çocukların mutlu olmasından, savaşların bitmesinden, huzurumuzun bozulmamasından yanayız. Fakat tüm bunlar için ne kadar çaba sarf ediyoruz, tüm bunların ne kadar içindeyiz? Dünyayı güzelleştirmeye kendi içimizden ve yaptıklarımızdan başlamalıyız. Yüzümüzü çevremize değil içimize dönelim.
Olur mu sevgili okur?