Barzani ABD'den yardım istedi: Model çökebilir!
TİGRİS HABER - Amberin Zaman imzalı haber "Barzani, Biden'a yazdığı mektupta Irak Kürdistanı'nın çöküşü konusunda uyardı ve arabuluculuk çağrısında bulundu" başlığı ile Al-Monitor'da yayınlandı. Habere göre Barzani, merkezi hükümetle derinleşen krize müdahale etmesi çağrısında bulundu ve krizin kontrolsüz kalması halinde Kürdistan Bölgesi'nin bir varlık olarak çökebileceği endişesini dile getirdi.
Geçen pazar Beyaz Saray'a ulaştırıldığı belirtilen 3 Eylül 2023 tarihlü mektupta şöyle dediği belirtildi:
FEDERAL IRAK MODELİ ÇÖKEBİLİR
"Size tarihimizin kritik bir dönemecinde, üstesinden gelmekte zorlanabileceğimizden korktuğum bir dönemde yazıyorum. Ekonomik olarak kan kaybediyoruz ve siyasi olarak da kan kaybediyoruz. Başbakan olarak görev yaptığım süre boyunca ilk kez, bize karşı yürütülen bu onursuz kampanyanın, ABD'nin 2003 yılında desteklediği ve o zamandan beri arkasında durduğunu iddia ettiği Federal Irak modelinin çökmesine neden olabileceğine dair ciddi endişelerim var."
Barzani Washington'un krizi yatıştırma kabiliyeti konusunda ise "Yönetiminizin Bağdat üzerinde önemli bir kozu olduğuna inanıyoruz" dedi.
Bu açıklama, Erbil ve Bağdat arasında bütçe ödenekleri, petrol satışları ve her iki tarafın da kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri topraklar konusunda tırmanan gerilimin ortasında geldi. Barzani, Pazartesi günü ABD'nin Irak Büyükelçisi Alina Romanowski ile Erbil'de yaptığı görüşmede anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olmak için ABD'nin daha fazla angaje olması yönündeki çağrılarını yineledi.
Washington'un dikkati Çin'e ve Ukrayna'daki çatışmaya odaklanmışken Barzani'nin mektubu, şiddete dönüşmeden önce yönetimi harekete geçirmeyi amaçlıyor.
Geçen hafta petrol zengini Kerkük'te İran destekli Şii milis grupların otobüslerle getirdiği iddia edilen Kürtler ve Araplar, Barzani'nin Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) bölge başkentindeki merkezini geri almasını engelleyen mahkeme kararı üzerine çatıştığında bu hayalet baş gösterdi. Sonunda şehre konuşlandırılan federal güçler tarafından bastırılan protestolarda dört Kürt öldü.
Al-Monitor'un haberine göre ABD Dışişleri Bakanlığı mektupla ilgili yorum yapmayı reddederken, Beyaz Saray'dan yetkili "Özel diplomatik temaslar hakkında yorum yapmıyoruz" cevabını verdi. Makalenin yayımlandığı saatlerde de Beyaz Saray Barzani'nin mektubuna yanıt vermediği belirtildi.
IRAK VAATLERİNİ UNUTTU
Al-Monitor'de yayınlanan haberde ABD güçlerinin 2003 yılında Saddam Hüseyin'i devirerek sözde demokratik bir Irak yaratmasından bu yana taraflar Irak bütçesinden Kürtlere ne kadar pay verileceği konusunda anlaşmazlığa düştüğü, Bağdat'ta birbirini izleyen hükümetlerin genellikle herhangi bir zamanda üzerinde anlaşmaya varılan para miktarını vermediği, bunun da KBY'yi her ay 625 milyon dolar alacaklı olan kamu sektörü çalışanlarına ödeme yapmakta zorlanır hale getirdiği belirtilirken, "Son yıllarda bu ret, Bağdat'ın Iraklı Kürtlerin 2014'ten bu yana Kürdistan Bölgesi'nde üretilen Irak petrolünü merkezi hükümetin izni olmadan Türkiye üzerinden "yasadışı" olarak sattığı görüşünden kaynaklanıyor. Irak konuyu uluslararası tahkim mahkemesine taşıdı ve Paris merkezli Uluslararası Ticaret Odası'nın Bağdat lehine karar vermesiyle Türkiye bu yılın başlarında 1,5 milyar dolar para cezasına çarptırıldı. Buna karşılık Türkiye, Kerkük sahalarından günde yaklaşık 400.000 varil Kürt ham petrolünün ve günde 75.000 varil Irak ham petrolünün akışını durdurdu. Ankara, Türkiye'nin Ceyhan limanından ihracata yeniden başlayabilmek için Bağdat'tan para cezasından feragat etmesini ve aleyhine açılan bir başka tahkim davasını düşürmesini talep ediyor ki bu da Kürtleri ihracatın durmasından bu yana en az 5 milyar dolar gelirden mahrum bırakıyor." denildi.
Barzani'nin "geleceğimizi güvence altına alma umuduyla Bağdat'la müzakerelerde olağanüstü tavizler verme" sözlerini kabul ettiği belirtilen Al-Monitordeki haberde, söz konusu mektupta Barzani'nin Biden'a "Üzülerek belirtmek isterim ki tam tersini yaptılar. Federal bütçeden adil bir pay karşılığında petrolümüzü federal hükümet aracılığıyla pazarlamayı kabul etme konusundaki iyi niyetimiz açıkça terk edildi." diye yazdığı belirtildi.
Haberde Nisan 2023'te Barzani ve Bağdat arasında yapılan görüşmelerin ardından Kürdistan Bölgesi'ne vaat edilen petrol geliri rakamı aylık 900 milyon dolar iken, Kürt yetkililer, Kürtler Bağdat'a bu anlaşma kapsamında taahhüt edilen günlük 85,000 varil ham petrolü tek kuruş almadan gönderdiği, ancak federal hükümetin çok daha azını verdiğini belirtiliyor.
2 Eylül'de federal yetkililerin KBY'ye aylık 380 milyon dolar kredi vermeye hazır olduklarını bildirdiği belirtilen haberde, Iraklı Kürt yetkililerin, ABD'nin içinde bulundukları duruma karşı giderek artan kayıtsızlığı karşısında uzun süredir hayal kırıklığı yaşadıkları, mektupların cevapsız kaldığı ve üst düzey ABD'li yetkililerin, örneğin Enerji Bakanı'nın Barzani ile her ay telefon görüşmesi yaptığı bir önceki yönetim dönemindeki sıklıkta görüşmedikleri vurgulanıyor.
Al-Monitor'a bilgi veren bir yetkilinin "Amerikan mantrası 'biz artık işgalci bir güç değiliz' şeklinde" dediği belirtilirken, yetkilinin "2003 sonrası düzende angajmanımızın temeli tamamen ABD'nin federal modelin garantörü olarak hareket edeceği anlaşmasına dayanıyordu. Bu çizginin test edildiği 2011'de ABD'nin tamamen çekilmesine kadar Amerikalılar devreye girecekti. Amerikalılar garantördü, dürüst simsarlardı." diye eklediği belirtiliyor.
Haberde Kürt yetkilinin "ABD'den başlangıçta, 2005'te petrol, bütçe ve toprak olmak üzere üç temel konuda vardığımız anlaşma konusunda ilkeli bir tutum sergilemesini istiyoruz" dediğine dikkat çekiliyor.
POMPALI TÜFEKLE DÜĞÜN, DOSTANE BOŞANMA
Al-Monitor'daki habere göre eski bir CIA istihbarat analisti ve American Enterprise Institute'de kıdemli araştırmacı olan ve Irak üzerine kapsamlı yazılar kaleme alan Ken Pollack da statükonun sürdürülemez olduğunu belirtmiş ve Irak'ta yeni bir iç çatışmaya yol açabileceği görüşünde bulunmuş. "Daha zayıf bir Irak daha güçlü bir İran anlamına gelir ki bu da ABD'nin çıkarlarına ters düşer" vurgusu da yapılıyor.
Pollack'un Al-Monitor'a "Ancak Washington'un bu ülkeye olan ilgisi diğer acil dosyaların yanında ikinci planda kalıyor dediği, Irak, ABD için örneğin Suudi-İsrail yakınlaşmasından daha mı büyük bir öncelik? diye sorduğu ifade ediliyor.
Haber'de Kürt-Amerikan ilişkileri konusunda Pollack'un çok karamsar olduğu ve Kürtlerin bunu anlamadığı için eleştiride bulunduğuna dikkat çekilmiş.
Polllack'un "entelektüel olarak anlasa da" "duygusal olarak anlamıyor." dediği, Kürtlerin ABD'nin hâlâ kararlı olduğuna inanmayı istediği, en azından bu izlenimi korumanın Bağdat, İran ve Kürtlerin diğer büyük işgüzar komşusu Türkiye'nin geri adım atmasına neden olacağına vurgu yapılmış. Pollack her iki durumda da Irak ve Kürtler için en iyi çözümün dostane bir boşanma olduğu sonucuna vurgu yapıyor. Pollack'ın haberde kullanılan "baştan beri bu bir av tüfeği düğünüydü," sözleri dikkat çekiyor.
Al-Monitor ismi gizlenen bir ABD'li yöneticinin de sözlerine yer verilirken, açıklanmasını istemeyen yetkilinin KDP ve YNK için "bizi suçlamadan önce kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmeleri gerekiyor" dediği, iki partinin 1990'ların başında savaşa girdiği ve aralarındaki güvensizlik derinliğinin peşmerge güçlerini tek bir komuta altında birleştirmeye engel" dediği belirtiliyor. Yetkilinin ayrıca yaygın yolsuzluk olarak ifade ettiği Kürdistan servetinin büyük bir kısmının Barzani ve Talabani ailesinin elinde toplandığı, halkın hoşnutsuzluğunu beslediği ve bağımsızlık hayallerini azalttığı yönündeki analizleri de aktarılmış. Adını açıklamayan yetkilinin gazetecilere yönelik artan baskıların Kürdistan Bölgesi'nin "öteki" ve dolayısıyla daha iyi bir Irak olduğu yönündeki iddialarını zayıflattığı fikrinde olduğu vurgulanıyor.
İRAN ELİ
Al-Monitor'daki haberde "Pek çok kişi IKBY ile Bağdat arasında yaşanan kavgada İran'ın parmağı olduğunu düşünüyor. Kendi içinde büyük bir huzursuz Kürt azınlığa sahip olan İran, komşu Irak Kürdistanı'nı ve onun Amerikan yanlısı liderliğini bir tehdit olarak görüyor" deniliyor.
Haberde "Tahran'ın Iraklı Şii müttefikleri aracılığıyla IKBY'yi zayıflatma girişimleri, IKBY'nin Ankara, Bağdat ve Washington'un şiddetle karşı çıktığı bir bağımsızlık referandumu düzenlediği 2017'den bu yana daha da güçlendi. Bunu takip eden dalgalanma, federal birliklerin Kerkük'ün ve Irak güçlerinin 2014'te İslam Devleti saldırısından kaçarken Kürtlerin ele geçirdiği diğer tartışmalı bölgelerin kontrolünü geri almasını sağladı. Merkezi hükümet o zamandan beri inatla kontrolünü sıkılaştırmaya çalışıyor." deniliyor.
"Şimdi İran, 19 Eylül'e kadar Kürt topraklarında üslenen İranlı Kürt muhalif grupları silahsızlandırmaması halinde Kürdistan Bölgesi'ni bir kez daha saldırmakla tehdit ediyor" diye vurgulanan haberde, bu tarihin, İranlı Kürt kadın Mahsa Amini'nin polis tarafından gözaltında öldürülmesinin ardından İran'ı sarsan kitlesel protestoların birinci yıldönümüne denk geldiğine dikkat çekiliyor. "İran, gösterilerden İranlı Kürt muhalefet partilerini ve onların sözde Batılı destekçileri olan Amerika ve İsrail'i sorumlu tutuyor, ancak partilerin kendileri de zayıf olduklarını ve İslam Cumhuriyeti içinde çok az etkiye sahip olduklarını kabul ediyorlar" şeklinde devam ediyor.
Al-Monitor'daki haberde son olarak Wilson Center'ın Orta Doğu programına başkanlık eden ABD'nin eski Irak Büyükelçisi James F. Jeffrey'in düşüncelerine de yer verilmiş.
Jeffrey'in ran'ın Irak'ın etkin kontrolünü ele geçirmek için açıkça "tüm güç unsurları" stratejisini kullandığını belirttiği ve "Lübnan modelini" izleyerek Bağdat'tan ziyade kendisine sadık Şii milislere ve onların siyasi kollarına dayandığını iddia ettiğine dikkat çekiliyor.
Jeffrey'in Trump yönetimi, "ABD'nin ve daha genel anlamda Batı'nın ve kurumlarının Irak için önemli olduğu tüm yolların envanterini çıkararak İran'ın bu stratejisini geri püskürttüğü ve ardından Irak hükümeti, hükümet yapıları içindeki belirli İran veya milis dokunaçlarını geri püskürtmek için detaylandırılan belirli adımları atmazsa onları göndermeye başlamakla tehdit ettiği" iddialarına yer verilen haberde "buna karşın Biden yönetimi, muhtemelen nükleer anlaşmayı canlandırmaya çalışırken İran'ı kışkırtmak istemediği için "bu konuda hiçbir şey yapmıyor gibi görünüyor" sözleri paylaşılıyor.
Haber'de Jeffrey'in Küresel Altyapı ve Enerji Güvenliği Özel Başkanlık Koordinatörü Amos Hochstein'ın Ocak ayından bu yana Irak Kürdistan'ına gitmediğini hatırlatması dikkat çekiyor. Jeffrey, "Bu, ABD'nin elini kolunu bağlayan yaklaşımının en güncel ve en dramatik sonucudur." diye ifade yorumluyor.
Jeffrey'in sözleriyle biten haber "tüm ayrıntıların ardında, İran'ın Irak hükümetinin tutumunu dikte ederek petrolün yeniden akmasını sağlayacak ve IKBY'yi ayakta tutacak bir anlaşmanın yapılmamasını sağlaması yatıyor ki bu da tam olarak İran'ın mahvetmek istediği şey", İran'ın bütün bu gelişmelerdeki rolünü açıklıyor. (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.