Baluken: 'Gelinen süreç geri dönülmez riskler taşıyor'

Baluken: 'Gelinen süreç geri dönülmez riskler taşıyor'
İçine girilen savaş sürecinde "çözüm süreci" açısından geri dönülemez riskler taşıdığını belirten İmralı Heyeti Üyesi İdris Baluken, son günlerde merkez

 

ANKARA - medyada AKP'nin yönlendirilmesiyle PKK Lideri Abdullah Öcalan adına yayılan söylemlerin gerçeği yansıtmadığını ve bunun AKP'nin "çözüm süreci için önemli şeyler olacakmış gibi beklenti" yaratma politikasının sonucu olduğunu belirterek, "Sayın Öcalan'dan doğrudan gelmeyen hiçbir bilgiyi dikkate almayın" dedi.

Baluken, AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın savaş sürecini devreye sokarak "çözüm sürecini" bitirme nedenlerini ve sürecin geldiği yeni dönemi değerlendirdi. Baluken, "Mutabakat açıklandıktan sonra hükümet meseleyi 10 maddeden çok silahların bırakılmasına sıkıştırdı. Bütün dünyadaki müzakere süreçlerinde 4 aşamalı bir yol haritası izlenir. Diyalog, müzakereye geçiş, müzakerelerde anlaşma ve bu anlaşmalarla birlikte silahların devreden çıkması, demokratik çözümün oluşması. Hükümet ısrarla diyalog aşamasından dördüncü aşamaya atlamak istedi. Bu da tabi müzakere sürecinin ruhuna aykırı bir durumdu. Taraflar arasında böylesine büyük ilerlemeler sağlanmışken, hükümetin bu tavrı mutlaka bir geriye dönüş yaşanacağına dair kaygıları beraberinde getirmişti" diye konuştu. 

AKP'nin plansızlığı bu gün yaşanan savaş ortamını yarattı

Baluken, AKP'nin sürecin ruhuna aykırı olan yaklaşımlarından duydukları kaygıları 19 Mart 2015 tarihinde İmralı'ya giderek PKK Lideri Öcalan ile paylaştıkları, Öcalan'ın bu kaygılara rağmen çözüm perspektifi sunduğunu, Newroz mesajının açıklanmasından 1 hafta sonra İzleme Heyeti ile adaya gelinmesi durumda resmi müzakerelerin başladığını kabul edeceğini ve ilkesel düzeyde anlaşılması durumunda PKK'ye kongre çağrısı yapacağını söylediği vurguladı. Hükümetin tam da bu nokta da köşeye sıkıştığını ifade eden Baluken, "Aslında Dolmabahçe Mutabakatıyla köşeye sıkışmışlık vardı. Oradaki kriz aşılıp müzakereye geçiş dışında herhangi bir seçeneği kalmayan hükümet Öcalan'ın bu önerisiyle bir kez daha köşeye sıkıştı. AKP'nin çözüm sürecinde ikinci ve üçüncü aşama ile ilgili bir planı yoktu. Dolayısıyla AKP, bahsetmiş olduğumuz aşamaların gereğini yerine getirmek yerine silahları gerekçe göstererek çözüm sürencinden geri adım atmaya başladı. Ve bu durum da, ülkemizi bu gün yaşamış olduğumuz savaş ortamına soktu" dedi. 

'Silahsızlanma üzerinden siyasi kazanç elde etmek istediler'

Baluken, içine girilen savaş süreci ve çözüm sürecinin bitirilmesinin seçimlerden bağımsız düşünülemeyeceğini ifade ederek, "Bir yönüyle AKP'nin çözüm ile ilgili ciddi niyeti ve hazırlığı yoktu, meseleyi salt silahsızlanma üzerinden ele almıştı. Ancak, diğer yönüyle de silahsızlanma gündemini başararak, seçimlerde kendisine siyasi bir kazanım yaratmak istediler. Tabi Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuna açıklandığı ve 10 maddenin halklar açısından ne ifade ettiği anlaşıldığı için AKP'nin silahsızlanma gündemi boşa çıktı" dedi. 

'Seçim sonuçları sonrası çözüm karşıtlığı başladı'

Dolmabahçe Mutabakatı'nı inkar eden ve silahsızlanma gündemini başaramayan hükümetin toplumda ciddi kuşkular uyandırdığı ve bunun da seçim anketlerine yansındığını ifade eden Baluken, "'AKP çözüm sürecinde barışın hemen arifesinde olduğumuz bir zamanda gerekli adımları atmıyor' düşüncesi toplumda tartışılmaya başlandığı bir dönemde AKP'nin yapmış olduğu anketler istediği düzeyde süreçten siyasi kazanç elde edemeyeceğini gösterdi. AKP içerisinde çözüm sürecini tekrar ele alınması gibi tartışmalar yürütüldü. Çözüm sürecini önce raf kaldıran, donduran sonra da seçim öncesi boyunca gelişen saldırılarla çözüm sürecini ağır saldırı altında tutan bir yaklaşım ortaya çıktı. Ama bütün saldırılar amacına ulaşmadığı için HDP'nin gerek çözüm süreci boyunca ortaya koyduğu çaba gerekse de ortaya koyduğu yeni yaşam projesi 7 Haziran seçimlerde AKP'nin tarihi yenilgisiyle sonuçlandı. AKP seçim sonrası çözüm sürecine yaklaşımı bu sonuçlar üzerinden değerlendirdi. Yani kendi planlamasını boşa çıkartan HDP ve çözüm süreci karşıtlığı temelinde rasyonel aklı devreden çıkartan bir politika belirledi" şeklinde konuştu.

'Gelinen süreç geri dönülmez riskler taşıyor'

Baluken, mevcut koşullarda "çözüm süreci"ni "AKP'nin bitirmek için uğraştığı ama HDP'nin ve Kürt tarafının büyük toplumsal kesimleri AKP'den kurtarmaya çalıştığı bir süreç" şeklinde tanımladı. Sürecin AKP tarafından tamamen durdurulduğunu belirten Baluken, "Süreç yerine bir savaş konsepti ikame edilmiş. Çözümsüzlüğün en çok derinleştiği 90'lı yılların uygulamaları bu gün tekrar devreye koyuyorlar. Seçim öncesinden başlayarak bu güne kadar başlatılan saldırı dalgası, çözüm süreci açısından geri dönülemez bir takım noktalara gelme riskini taşıyor. Biz bu mevcut yaklaşımı doğru bulmuyoruz" dedi. 

'7 Haziran sonuçların gözetmek zorundayız'

Baluken, "AKP hükümeti müzakere masasını devirmiş olabilir, çözüm sürecine bir savaş konsepti ile saldırmış olabilirler ama burada özellikle 7 Haziran seçimlerinde de net olarak otaya çıkan halkların süreci sahiplenme durumunu gözetmek gerekiyor. 7 Haziran seçiminde Türkiye'nin bütün sandıklarında bu anlayışına karşı kendi itirazlarını yükselten büyük bir irade şekillendi, çözüm süreci bütün toplum tarafından sahiplendi" ifadelerini kullandı. 

'Şu ana kadar girişimlerimize karşı olumlu gelişmeler olmadı'

Baluken, devlet heyeti veya PKK Lideri Öcalan ile herhangi bir temaslarının olup olmadığına dair ise, bu konuda girişimlerinin olduğu ancak şu ana kadar olumlu, sonuç alıcı bir gelişmenin yaşanmadığını bilgisin paylaştı. Baluken, Başbakan Davutoğlu'nun koalisyon görüşmeleri kapsamında HDP'ye ziyaretinin ana gündem maddesinin de çözüm süreci olduğunu belirterek, "Biz görüşmede sürecinin tekrar canlandırılmasını ve gerekli mekanizmaların kurularak hızla bir sonucu götürülmesi konusunda neler yapılacağını çok net olarak ifade ettik. Aslında başbakanda bu yönlü görüş beyan etti. Ama hemen ertesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan müdahaleleriyle ve AKP yetkililerini yaptığı açıklamalar ile maalesef çok farklı bir noktaya geldik. O görüşmede diyalog kanallarını hep açık tutulması kakarlaştırıldı ancak görüşmeden sonra AKP diyalog kanallarını hiçbir şeklide açık tutmadı" diye konuştu.

'Adım atılmak isteniyorsa önce beklenti yaratmaktan vazgeçilmeli'

Baluken, koalisyon görüşmesinin sonrasında ilk kez devlet yetkilileriyle Habur Sınır Kapısı'nda bekletilen YPG/YPJ savaşçılarının cenazeleri için görüşme yaptıklarını ifade etti. Baluken, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu görüşme şu anda kamuoyuna çok farklı bir şeklide yansıtıldı. Sanki çözüm sürecinde çok önemli gelişmeler, adımlar ortaya çıkıyor da bununla ilgili bazı görüşmeler yapılıyor gibi servis edildi. Bunlar kesinlikle doğru değil. Bu görüşmenin amacına bakıldığında çözüm sürecinde ne kadar geri bir noktada durulduğu ortadadır. Eğer cenazelerinin ülkeye almak için bile günlerce süren görüşmeler yapmak zorunda kalıyorsak bu çözüm sürecinin ne aşamada olduğunu göstermesi açısından son derece vahim olduğunu gösteriyor. 90'lı yılların uygulamalarının yapıldığı bir zamanda süreç için umutlu gelişmeler var diyemeyiz. Eğer AKP hükümeti bu konuda bir samimiyeti varsa iyimserlik yaratan algı operasyonların vazgeçerek, savaş konseptini sonlandırması gerektiğini düşünüyoruz. Savaş konsepti devreden çıkarsa, Öcalan üzerindeki tecrit ortadan kalkıp müzakere sürecini takip edecek izleme heyeti başta olmak üzere bir takım mekanizmalar devreye girerse bu süreci kalıcı barışa götürmek için büyük bir şans yakalayabiliriz."

'Öcalan ile görüşmeden servis edilen hiçbir bilgiyi dikkat almayız'

Baluken, son günlerde merkez medya tarafından devlet yetkilerinin ağızlarıyla servis edilen, PKK Lideri Öcalan'ın her iki tarafa da eleştirileri olduğu yönündeki haberleri de değerlendirdi. İlk olarak bu bilgilerin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunun bilmediklerini ifade eden Baluken, "Çünkü neticede bu güne kadar süreçle ilgili vaat ettiği her şeyi inkar eden, verdiği hiçbir sözü yerine getirmeyen ve bu yönüyle de çok büyük bir güvensizlik duyulan bir yapıdan bahsediyoruz. Bizim bunları öğrenebilmemiz için sayın Öcalan ile görüşmemiz gerekiyor. Sayın Öcalan ile görüşmelerimizin önünde engel olduğu sürece devlet ya da hükümet yetkililerinin vermiş olduğu hiçbir bilgiyi dikkate almayız" dedi. 

'Öcalan önlemek istemişti, eleştirmesi normaldir'

Öcalan'ın içine girilen savaş konseptini çok önceden engellemek istediğini vurgulayan Baluken, "Sayın Öcalan'ı ve sürece yaklaşımını tanıyan insanlar olarak şunu ifade edebiliriz; bu gelişmeler, çatışma, savaş konsepti sayın Öcalan'ın önlemek istediği gelişmelerdi. Gerekleri yerlerine getirilmiş olsaydı aylar öncesinden kalıcı barış ile belki de Türkiye tarihinde bir daha gündemleşmeyecek olan bir konseptti, bu gün yaşananlar. Dolayısıyla devletin topyekun savaş konseptine karşı sayın Öcalan'ın eleştirileri olması son derece normaldir" dedi. 

'Algı yönetimi için en ahlaksız yönteme başvurdular'

Baluken, servis edilen bilgilerin Öcalan'ın görüşleri olarak doğrulamamak gerektiğini ifade ederek, hükümet ve devletin 90'lı yılları aşan savaş uygulamalarının gözden kaçırılması için ciddi bir algı yönetimi yürütmek istediğine işaret etti. 

Baluken, "Sayın Öcalan'ı burada araçsallaştırmak istiyorlar. Dışarıda insanlar devletin savaş konseptinden dolayı yaşamını yitiriyor ama kamuoyu önünde de sanki çözüm süreciyle ilgili çok ciddi çalışmalar yürütülüyor gibi bir algı yönetmeye çalışıyorlar. Ve bunu yaparken de en ahlak dışı yönteme başvuruyorlar. Çözüm için yıllardır 10 metrekarelik bir hücrede direnen bir lideri bunu için araçsallaştırma çabası içine giriyorlar. Başlı başına bu yöntemin kendisi AKP hükümeti samimiyeti konusunda ya da devletin önümüzdeki döneme dair niyeti ve planlaması konusunda son derece önemli ipuçları verdiği kanaatindeyim" değerlendirmesinde bulundu.

'Umutsuz olamayız, halkın 'dur' demesi lazım'

"Çözüm süreci"nin toplum tarafından sahiplenildiği, AKP'nin kendi yapmış olduğu anketlerde bile bütün Türkiye sahasında çözüm sürecinde desteğin yüzde 70'in üzerine çıktığı belirten Baluken, "En milliyetçi tabanda bile çözüm sürecinin mutlaka sonuca erdirilmesi ile ilgili kanaat oluşmuş durumda. Dolayısıyla topluma mal olmuş, toplumsallaşmış bir barış iradesi kararlığından söz ediyor. Burada eğer böylesi bir dinamik şekillenmişse hükümet ya da devlet politikalarından bağımsız olarak savaş konseptine karşı umutsuz olmamak gerektiği kanaatindeyim. Eğer hükümet savaş konsepti dayatıyorsa, halkın iradesine karşı bir politika yürütüyorsa, burada halkın müdahil olması gerekiyor. Halkın 'dur' demesi gerekiyor" dedi. 

'Halklar ülkeyi savaştan alacak'

Baluken, Erdoğan ve kurmaylarının daimi iktidarları için bir savaş isteyen çevre yarattıkların ancak bunun karşısında toplumun 70'lik bir kesiminin de çözüm dinamiği olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Bu tabloya baktığımız zaman umutsuz olmaya gerek yok. Bu tablodan çıkış için işte bu 70'lik dinamiğin mutlaka harekete geçmesi gerekir. Barış ile ilgili sesini güçlü kılması gerekiyor. Bu gidişata karşı dur diyecek kararlı ve örgütlü bir duruşu açığa çıkartmak gerekiyor. Dünya örneklerinde de böyle aslında. Çözüme yaklaşıldığı dönemlerde devletin ya da hükümetlerin çatışma yaratan politikalarına karşı bu süreci sahiplenmiş olan halklar müdahale ederler ve onlar tekrar ülkeyi savaştan alırlar. Bu yönüyle ortaya çıkacak olan toplumsal tepkilerin bu savaş konseptine karşı örgütlenme düzeyine göre savaş sürecini ortadan kalkacağını düşünüyorum. AKP bütün tasfiye seçeneklerini deneyerek denedikten sonra masaya oturmak zorunda kalmıştı şimdi daha büyük bir toplumsal destekte AKP'yi tekrar savaş konseptinden vazgeçirecek şekilde oturtabiliriz."Deniz Nazlım(diha)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.