Açlık grevlerinde son durum ne?
Tigris Haber- Cezaevlerinde bulunan açlık grevi eylemlerine ilişkin Diyarbakır açlık grevleri takip platformu tarafından açıklama yapıldı. Açıklamada İHD Diyarbakır şubesi, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabipler odası, TİHV Diyarbakır Şubesi ve ÖHD temsilcileri katıldı. izleme raporu ve durum değerlendirmesi, İHD Diyarbakır Şube binasında düzenlen bir basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı. Platformda yer alan kurum ve kuruluşların temsilcilerinin katıldığı toplantıda durum değerlendirmesi ve izleme raporu, TİHV Temsilcisi Av Gulan Çağın Kaleli ve Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Mehmet Şerif Demir tarafından okundu.
Toplantıda, mahpusların grev nedeniyle sağlık açısından kritik eşiği aştıkları ifade edilirken, soruna temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için Adalet Bakanlığı, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarına duyarlılık çağrısında bulunuldu.
yapılan açıklama şu şekilde:
Kamuoyunun da bildiği üzere İmralı Hapishanesi’nde hükümlü olarak bulunan Abdullah Öcalan’ın Nisan 2015 tarihinden bu yana ailesi, avukatları ve vasisi ile görüştürülmemesi nedeniyle kendisine uygulanan “mutlak tecrit” koşullarının son bulması için, 8 Kasım 2018 tarihinde DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkâri milletvekili Leyla Güven’in başladığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi bu gün itibarı ile 96. gününe ulaşmıştır.
Türkiye Hapishanelerinde bulunan birçok mahpus Leyla Güven’in talebinin haklı ve meşru olduğunu dile getirerek, bir an önce bu talebin yerine getirilmesi amacıyla öncelikli olarak 27 Kasım 2018 tarihinde Süresiz-Dönüşümlü, daha sonra 16 Aralık 2018 tarihi itibarıyla gruplar halinde Süresiz-Dönüşümsüz Açlık Grevi eylemine başlamıştır.
Bu gün (11.02.2019) itibariyle ile Türkiye Hapishanelerinde Süresiz-Dönüşümsüz açlık grevcilerinin sayısı 313 kişiye ulaşmıştır. Leyla Güven’den sonra 16 Aralık 2018 tarihinde Süresiz-Dönüşümsüz Açlık Grevine başlayan 41 kişilik birinci grup ise eylemlerinin 58.günündedir. Açlık Grevlerinin sonlanması için siyasal iktidar ve yetkili kurumlar, eylemcilerin taleplerini yerine getirmeye ve tecridi kaldırmaya yönelik olarak herhangi adım atmamıştır. Bu nedenle süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemcilerinin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Leyla Güven ve ilk grupta bulunan açlık grevindeki mahpusların sağlık durumları gelinen gün itibariyle kritik aşamaya yaklaşmaktadır.
Bilindiği gibi uzun süreli açlığın; insan vücudundaki tüm sistemler üzerinde olumsuz etkileri mevcuttur. Uzamış açlıkla birlikte bağışıklık sisteminin zayıfladığı, Açlık grevi yapan eylemcilerin enfeksiyonlara yatkın hale gel(ebil)dikleri, çoklu organ yetmezliği geliştikten sonra ölümlerin yaşanabildiği geçmiş acı deneyimler bize göstermiştir.
Açlık grevi eyleminin uzaması ile birlikte eylemcilerde ciddi kilo kaybı, bitkinlik, yorgunluk, yürümekte güçlük, görme bozuklukları, tansiyon düşüklüğü, baş, eklem ve kas ağrıları, bulantı-kusma, uykusuzluk, ses ve gürültüye karşı aşırı hassasiyetin gelişebildiği bilinmektedir. Yine Sürecin uzaması ile birlikte sıvı ve tuz alımından sonra kusmaların başlaması ve sıvı al(a)mamaya bağlı sağlık açısından yıkıcı bir takım sonuçların ortaya çıkması olasılık dâhilindedir.
Hapishanelerde kalanların onurları, yaşam hakkı ve sağlık hakları başta olmak üzere tüm hakları devletin sorumluluğundadır. Açlık grevlerinin herhangi bir aşamasında hapishane kurumlarının olası şeker, tuz ve vitamin yasağı, yaşam hakkı bağlamında zamana yayılmış işkence ve kötü muamele olarak ele alınabilecek bir tutumdur. Tüm açlık grevi eylemcilerine yaşamın devam etmesi için en az alınması gereken 5 büyük su bardağı su/sıvı, 2 çay kaşığı (2 gr) tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ile 500 mg B1 vitamini içeren kompleks B vitamini preparatları sağlanmalıdır. En az alınması gereken bu maddelerin kısıtlanması durumunda geçmiş yıllardaki açlık grevlerinde yaşandığı gibi kalıcı bir takım hasarların oluşmasına ya da ölümle sonuçlanabilecek ağır sonuçların yaşanmasına neden olacaktır.
Bu nedenle açlık grevi yapanların sağlık çalışanları tarafından onamlarına uygun olarak düzenli takip edilmesi, ihtiyaçları olan su, tuz, şeker ve B vitamininin sağlanması, kendilerine bakamayacak duruma geldiklerinde refakatçilerinin olması, tecrit altında tutulmamaları, zor kullanmaktan kaçınılması gibi konular ek sağlık sorunlarının ortaya çıkmasını engelleyecektir. Açlık grevlerinde “sıvı, B grubu vitamin, tuz, şeker ve karbonat” alımı yaşamsal olduğu kadar, eylem sonlandıktan sonra kalıcı beyin hasarlarının önlenmesi açısından da kritik önemdedir.
Açlık grevleri genellikle demokratik hukuk ilkelerinin işlemediği, kendini ifade etme yollarının daraldığı ortam ve süreçlerde vücut bulan ve bir protesto amacı taşıyan eylemlerdir. Bu nedenle açlık grevi eyleminin temel amacı ölüm değildir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak yiyeceği reddetmektedir. Fakat günlük belli miktarlarda su, tuz ve şeker alımını devam etme esasına dayanır. Ayrıca açlık grevi sonlandırıldığında kalıcı nörolojik hasarların görülmemesi için B Grubu Vitaminin mutlaka alınması gerekir.
Nitekim Dünya Tabipleri Birliği 1991 tarihli Malta Bildirgesi'nde açlık grevcisini “zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve/veya sıvı almayı reddeden kişi” olarak tanımlamıştır.
Bizler; hukukçular, insan hakları savunucuları ve sağlık örgütü temsilcileri olarak açlık grevi eylemine başvuran mahpusların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
Siyasal iktidar, açlık grevcilerinin talebini süreç daha tehlikeli bir noktaya evirilmeden değerlendirmelidir. Bu gün itibariyle 313 açlık grevcisinin tek bir talebi vardır o da; mutlak tecridinin kaldırılması talebidir. Bu talebin yerine getirilme sorumluluğu ise yine siyasal iktidarındır. Taleplerin karşılanmayıp hapishanelerde devam eden süresiz- dönüşümsüz açlık grevleriyle ilgili olarak, eylemci mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlarından da yine siyasal iktidar sorumlu olacaktır. Bu nedenle öncelikle Adalet Bakanlığının ve ilgili kurumların bir an önce hareket geçmesi gerekmektedir.
İmralı Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana hükümlü olarak bulunan Abdullah Öcalan’ın avukatları ile her hangi bir şekilde tek bir görüşe dahi izin verilmemiş, 11 Eylül 2016 tarihinde yapılan kısa aile görüşmesinden bu yana geçen 3 yıllık süre zarfında 12 Ocak 2019 tarihinde yine kardeşi ile ancak kısa bir görüşmeye izin verilmiştir. Her türlü iletişim aracının yasaklandığı hapishanede, aile ve avukatların gönderdiği hiçbir mektuba cevap alınamamıştır. Yıllarca "gemi bozuk", "hava muhalefeti var" gibi nedenler ile engellenen başvurular, 15 Temmuzdan sonra hukuka aykırı İnfaz Hâkimliği kararları ile engellenmiştir. 21.07.2016, 02.03.2018 ve 04.09.2018 tarihli yargı kararları ile avukat ve aile görüşmeleri yasaklanmıştır. 14.09.2018 tarihi itibariyle de disiplin kurulu kararı ile 3 aylık aile ziyaret yasağı ile aile görüşleri engellenmiştir.
Tüm bu gelişmeler sebebiyle yaşanan ihlaller konusunda avukatlar suç duyurularında bulunmuş ve yapılan başvurular, bilgilendirme ve raporlar ile Savcılık, Bakanlık, CPT, AYM, AİHM süreçlerini işletmişlerdir. Ancak tecrit koşulları ağırlaşarak devam etmektedir.
İmralı İnfaz Rejimi olarak adlandırılan; Abdullah Öcalan ve beraberindeki üç mahpusa uygulanan tecrit, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanuna aykırıdır.
Yine İmralı Hapishanesi’nde uygulanan İnfaz Rejimi, Anayasa’da vücut bulan Eşitlik ilkesine, Hukuk Devleti ilkeleri ile Temel Hak ve Özgürlükler bağlamında uluslararası sözleşmelere atıf yapan Anayasa 90/son maddesine aykırıdır.
AİHS 3. Maddesinde belirtilen hükümlüye hangi ceza nedeni ile ilgili olursa olsun “gayri insani yahut haysiyet kırıcı” bir ceza infazına ve muamelesine tabi tutulamayacağını, yine sözleşmenin “özgürlük ve kişi güvenliği, hakkı” ile ilgili 5/1a bendine göre mahkûmiyet üzerine, usulü dairesinde hapsedilmesini” düzenleyen amir hükümlerine aykırıdır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 2. Maddesinde belirtilen; “Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz”. Aynı maddede hükümlülerin; “Irk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın..’’uygulama yapılacağını düzenlenmiştir.
Dolayısıyla İmralı Hapishanesi’nde uygulanan mutlak tecridin hiçbir hukuki dayanağının olmadığı, hukuk dışı bir infaz sistemi olduğu, Devletin İdari Yapısı tarafından ve Güvenlik Merkezli olarak yönetilip ve sürdürüldüğü görülmektedir.
Sonuç olarak;
Mahpusların açlık grevi eylemi konusunda siyasal iktidarın ölümler yaşanmadan barışçıl yollarla gerekli tedbirleri alması ve talepleri değerlendirmek üzere harekete geçmesi gerekmektedir. Soruna temel hak ve özgürlüklerin esas alınarak yaklaşılması ve taleplerin bu doğrultuda değerlendirilerek çözüme kavuşturulması için biran önce Adalet Bakanlığını, ulusal ve uluslararası hukuk ve insan hakları kurumlarını duyarlı olmaya davet ediyoruz.
AÇLIK GREVİNDEKİ TUTUKLULARA İLİŞKİN RAPOR VE DEĞERLENDİRME
Leyla Güven:
Kamuoyunun bilgisi dâhilinde olduğu üzere Halkların Demokratik Partisi Hakkâri Mv. Leyla Güven hapishanede bulunduğu dönemde avukatları aracılığı bağımsız bir hekim heyeti tarafından tıbbi muayene edilmesi talebi Diyarbakır Tabipler Odasına iletilmişti. Bilindiği gibi Odamız tarafından Adalet Bakanlığına yapılan başvurular sonrasında kendisine Cezaevinde gerekli muayene yapılması izni verilmemişti. Hapishaneden tahliye edilmesi üzerine avukatları tarafından odamıza yapılan yeni bir başvuru üzerine Diyarbakır Tabip Odası bünyesinde oluşturulan hekim heyeti tarafından Leyla Güven evinde ziyaret edilerek açlık grevi eyleminin olası sonuçları anlatılarak gözlemlerde bulunuldu. Muayene yapılması için daha sonraki bir tarihte gelinmesi kendisi tarafından talep edilmişti.
Geçtiğimiz günlerde Türk Tabipleri Birliği açlık grevlerinin izlenmesi için kurulan hekim heyeti tarafından Leyla Güven’e evinde bir ziyaret gerçekleştirildi. Uzamış açlık sırasında vücutta olabilecek değişikliklerin ve Sağlık açısından olası risklerin belirlenmesi için ilgili bölümlerden kurulu heyet kendisine muayene, gözlem ve bilgilendirmelerde bulundu. Öncelikle Hasta bilgilerinin gizliliği nedeniyle kamuoyuyla ayrıntıları paylaşamayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Önemle belirtmek isteriz ki tüm süreç boyunca hekimlik mesleğinin gerektirdiği titizlikle ve etik çerçevede davranılmıştır.
İfade ettiğimiz sınırlılıkta bazı gözlemsel bilgileri ve ifade edilen bulguları Leyla Güven’in onamı ile sizlerle paylaşabileceğiz. Leyla Güven in devam eden açlık grevi eyleminde günlük yaşamsal ihtiyaçlarını tek başına gidermekte zorlandığını söyleyebiliriz. Hareket kabiliyetinde azalma, desteksiz yürümede zorlanma, konuşma sırasında dahi olan yorgunluk oldukça dikkat çekiciydi. Temel olarak alınması gereken sıvı miktarını zorlansa da aldığı ifade edilebilir. Yine Dünya Tabipleri Birliğinin Malta bildirgesi ile düzenlediği "açlık grevi eylemcileri için hekim tutumunda" belirtildiği gibi B1 vitamininin yeterli dozda alındığı söylenebilir. İhtiyaç duyulan Bazı mineralleri aldığı, sıvı içindeki glikoz-tuz-karbonat ile ortalama olarak karşılandığı söylenebilir. Ancak yaşamın idame edilmesi için alınması gereken minerallerin tümünün ifade edildiği kadarıyla alınmadığı belirtebiliriz. Besleyici olabilecek gıdaların alınmamasına bağlı belirgin kilo kaybı olduğu görüldü. Vücut için gerekli olan başka vitaminlerin alınmamasının oluşturacağı potansiyel etkilerden ve sağlık için olası olumsuz sonuçlarından bahsedildi ve Leyla Güven’in tüm bu riskleri bildiği teyit edildi. Beslenmemeye bağlı mide-bağırsak sisteminde yoğun şikâyetleri bulunmaktaydı. Özellikle gün içinde yaşadığı karın kramplarının tedirgin edici düzeyde olduğu görüldü. İlerleyen günler de bazal ihtiyaçlarının alınmamasında bu durumun sorunları büyüteceğine ilişkin bilgiler kendisi ile paylaşıldı. Bu konuda da açlık grevi eylemcisi Leyla Güven’in bilgisi olduğu görüldü. Enfeksiyon bulgularına rastlanılmadı. Evde ziyaret sınırlaması ve alınan önlemler nedeniyle bu konuda ki risklerin azaltıldığı gözlendi. Ancak bağışıklık sistemi için beslenmemenin bu önlemleri yetersiz hale getirebileceği bilgisi verildi ve Leyla Güven’in bilgisi teyit edildi. Zihinsel olarak erken yorulma, yeni bilgilerin unutulması daha önceki ziyarete göre belirgin bir şikâyet olarak kendini göstermişti. Işıktan rahatsız olma, geçmeyen baş ağrıları, bulanık görme şikâyetlerinin son 1 haftadır şiddetlenmiş olması kaygı verici nitelikteydi. Kas-iskelet sisteminde uzun süren kramplar ve yaygın ağrılar mineral ve vitaminlerin alımında ki eksikliklerle ilişkili olabileceği düşünüldü ve Leyla Güven ile bu bilgi paylaşıldı. Günlük kan basıncı, ateş, nabız ölçümleri yapılan eylemcinin tansiyon değerlerinin düşük izlediği tespit edildi.
Kan tetkiki için bilgilendirme yapıldı. Laboratuvar incelemeleri için kendisinin onam vermemesi üzerine tetkikleri yapılamadı. Talep edilmesi durumunda ve onamı dâhilinde Aralıklı muayene ve günlük izlemlerle takip kararı alınarak tekrar ziyaret planlaması yapıldı.
Diyarbakır E Tipi;
16 Aralık 2018 tarihinde greve başlayan 3 kadın mahpusa yönelik olarak ilk önce idare tarafından kendilerine disiplin soruşturması açılmıştır. Açlık grevinin 58.gününe gelmiş olmasına rağmen halen daha kendilerine karbonat verilmemiştir.
Diyarbakır D Tipi;
Bu hapishanede 16 Aralıkta greve başlayan 5 kişi bulunmaktadır. Açlık grevi eylemini başlattıkları gün idare tarafından kendilerine disiplin soruşturması açılmış ve bazı sosyal etkinliklerden men cezası almışlardır. Greve giren mahpuslar aynı odaya alınmış ve yanlarında bir refakatçi bulunmaktadır. Revire çıkmadıkları için sağlık kontrolleri düzenli olarak yapılmamaktadır. Greve giren bazı mahpusların diş eti kanamaları ve ağız içi yaraları oluşmuştur. Kilo ve tansiyon takipleri sağlık personeli tarafından yapılmaktadır. 8 ile 11,5 kilo arası kilo kayıpları mevcuttur.
Diyarbakır 1 No’lu T Tipi;
26 Aralık 2018 Tarihi itibarı ile 5 kişi süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlamıştır. Kilo ve tansiyon ölçümleri düzenli olarak yapılmakta ancak sağlık takibi düzensiz bir şekilde takip edilmektedir. Hükümlü olmaları nedeniyle kendileri görüşme sağlayamadığımız için odalarında bulunan diğer mahpuslar ile görüşme yapılmıştır.
Şanlıurfa 1 No’lu ve 2 No’lu T Tipi Kapalı C.İ.K;
5 Ocak 2019 tarihinde 2 nolu T Tipi’nde 6 mahpus süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamıştır. 1 nolu T Tipi kapalı cezaevinde ise 6 Ocak 2019 tarihinde 5 mahpus süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamıştır. Mahpuslara B1 vitaminlerinin verildiği; ancak bu vitaminleri yeterli olmadığı, revirde kalıcı hekim olmaması nedeniyle 2 ya da 3 günlük sürelerle hekim kontrolü yapıldığı, kontrolü yapan hekimlerin farklı olması nedeniyle gerekli ilgiyi göstermedikleri ifade edilmiştir.
Elazığ Kampüs Ceza İnfaz kurumunda bulunan 1 No’lu ve 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanelerinde gruplar halinde toplam 12 mahpus greve girmiştir.
1 No’lu Yüksek Güvenlikli C.İ.K;
16 Aralık 2018 tarihinde 3 mahpus, 5 Ocak 2019 tarihinde 3 mahpus olmak üzere 1 Noluda toplamda 6 mahpus greve başlamıştır. Cezaevi idaresinin yine ilk olarak yaptığı şey haklarında disiplin soruşturması yürütmek olmuştur. Kendilerine bazı sosyal etkinliklerden men cezası verilmiştir. Greve başladıktan 20 gün sonra greve giren üç mahpus aynı odada bir araya getirilmiştir. 7 gün süreyle başka suç gruplarının olduğu koridora götürülmüşlerdir. Greve giren mahpuslar 3 kişilik odada kalmakta ve yanlarında refakatçi bulunmamaktadır. Greve başladıktan uzun bir süre temel iaşe ihtiyaçları (Tuz, Şeker vb.) giderilmemiş ya da düzensiz giderilmiştir. Tuz, şeker dışında sadece limon verilmiş, talep ettikleri ek sıvılar verilmemiştir. 16 Aralıkta Greve giren mahpusların B vitamini talepleri 25.günden sonra yerine getirilmiş o da düzensiz olarak verilmeye başlanmıştır. Ancak son 15-20 gündür (08.02.2019 tarihi itibarıyla) vitamin ve bazı ek sıvı madde talepleri düzenli olarak karşılanmaya başlanmıştır.
2 No’lu Yüksek Güvenlikli C.İ.K;
Bu hapishanede 26 Aralık 2018 tarihinde 3 mahpus greve başlamıştır. Daha sonra 16 Aralık 2018 tarihinde Patnos L tipinde 5 mahpusla birlikte greve başlayan bir mahpus buraya getirilmiştir. Greve başlayan mahpuslardan iki kişi bir odada bir kişi de tekli hücrede tutulmuştur. Daha sonra Patnos’tan sevk olarak getirilen mahpus da tek kişilik hücrede ayrı tutulmuştur. Gerek Platform olarak bizim girişimlerimiz gerekse de mahpusların özel avukatlarının girişimleri sonrası grevdeki mahpuslardan üç kişi aynı odaya alınmıştır. Ancak idare zaman zaman yine grevdeki mahpuslardan bazılarını tek kişilik hücrelere almış ve grevi bırakmaları yönünde baskılar yapmıştır. 26 Aralıkta greve başlayan Ahmet TEKİN adlı mahpus 05.02.2019 tarihine kadar tek kişilik hücrede tek başına tutulmuş ve 05.02. 2019 tarihinde greve başlayan Mahsum Ceylan ile aynı odaya konulmuştur. 04.02.2019 tarihinde greve başlayan Reşit Teymur ise tek kişilik hücrede tek tutulmaktadır. Mahpusların yanına halen daha refakatçi verilmemiştir. Kurum doktoru mahpuslara “ durumunuz kritikleşmeyene kadar refakatçi izni vermem” demek suretiyle refakatçi taleplerini reddetmektedir. Grevde olan mahpusların iaşeleri tam olarak verilmemiş ve ek sıvı madde talepleri yerine getirilmemiştir. Uzun süre sadece tuz, şeker ve limon verilmiştir. Kilo ve tansiyon kontrolleri düzensiz yapılmıştır. 20.günden sonra kendilerine B1 vitamini verilmiştir. Mahpusların 10 ila 12,5 kilo arası kilo kayıpları vardır.
Malatya E Tipi C.İ.K;
4 mahpusun 5 Ocak 2019 tarihinden bu yana açlık grevinde olduğu; tuz ve şeker aldıkları, vitamin almadıkları, açlık grevinden kaynaklanan sağlık sorunlarının oluşmaya başladığı, uyku düzensizliğinin başladığı belirtilmiştir.
Şırnak T tipi C.İ.K;
Şırnak T tipinde 16 Ocak 2019 tarihinde 3 kişilik bir grup ve 31 Ocak 2019 tarihinde yine 3 kişilik bir grup olmak üzere toplamda 6 mahpus açlık grevi eylemini sürdürmekte. Mahpuslar ile yapılan görüşmelerde düzenli kilo ve tansiyon takiplerinin yapıldığı aktarılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.