Portakallı ve cevizli değirmen kahve

Portakallı ve cevizli değirmen kahve
 Özel Haber
Sur içinde küçük ve otantik bir cafede edebiyat sohbetleri. Kumda özel portakallı ve cevizli kahve keyfi.

Özel Haber/ Mümin Ağcakaya

TİGRİS HABER - Yazar Zafer Değirmencinin Erzurum’dan Kayseri’ye uzanan ve Diyarbakır’da devam eden ilginç bir hayat öyküsü.

Diyarbakır Sur içinde küçük ve otantik bir Cafe işleten yazar Zafer Değirmencinin öyküsü aslen Erzurumlu. Babasının memuriyetinden dolayı Kayseri’ye yerleşmek zorunda kalıyorlar. Kayseri’de hem sanayide çalışıp hem de okuyarak liseyi bitiren Değirmenci 25 yıl özel sektörde çalıştıktan sonra emekli oluyor. Daha sonra Diyarbakırlı Yeliz’le evlenince Diyarbakır’a yerleşiyor. 12 yıldır Diyarbakır’da yaşayan Zafer Değirmenci Erzurum’dan Diyarbakır’a uzanan öyküsünü ve edebiyatçı olmaya nasıl yöneldiğini şöyle anlatıyor;

img-20240502-103036.jpg

“Yazarlığım babamın dedesinden gelen bir şey var. Babamın dedesi Erzurum Aşkale ceza avukatıymış. Onun yazdığı makaleler var. Babam da roman yazmaya çalışıyordu. Babamın bitiremediği romanlar vardı. İçinde ukte kaldı. Beni yazmaya babam ve eşim teşfik etti. İlk romanlarımı yazmaya başladığımda beğenmiyordum siliyordum. Bu konuda eşim büyük destek verdi.” Diyen Değirmencinin basılı dört kitabı bulunuyor. Sur içinde ‘Değirmen Cafe’yi açma amacını;

img-20240502-102857.jpg

Cafe’yi okumaya sevdalı insanlarla buluşmak için açtım

“Burayı okumaya sevdalı insanlarla buluşmak için açtım. Maddi getirisi göz ardı edilemez ama okumakla alakalı veya yazmakla hayali olan insanlarla buluşup diyalogla bilgi alışverişi yaparak bir şeyler çıkarmak amaçlı açtım.

Buraya yazar adayları geliyor. Okumayı çok seven insanlar geliyor. Kitaplar üzerine tartışıyoruz. Gayet sosyal bir ortam oluştu. Hedeflerime ulaştım diyebilirim.”

img-20240502-102836.jpg

Bir Kayserili olarak 11 yıldır Diyarbakır’dasınız. Kente adaptasyon nasıl oldu?

Ben hiç yabancılık çekmedim. Biz Erzurum’un Çad ilçesindeniz. Kayseri’ye buradan göç ettik. Sonuçta bizde bölgenin insanıyız.

Kayseri'de gördüğüm o ayrımcılığı Diyarbakır'da görmedim. Hiç kimse bana bugüne kadar sen Batıdan geldin gibi bir telaffuzda bulunmadı. Diyarbakır insanın kalitesi de bu şekilde belli oluyor zaten. Buraya gelen turistlerle konuşuyorum. Diyarbakır çok farklı, o ön yargıyla geldiklerini söylüyorlar ama burayı gördükten sonra o önyargıları yıkıyorlar.

img-20240502-113546.jpg

‘Diyarbakır bir edebiyat şehri’

Diyarbakır bir edebiyat şehri, çok ünlü edebiyatçılar çıkmıştır. Okumaya sevdalı insanlar var. Fakat Diyarbakır’da ne yazık ki okumaya yönelik kültürel faaliyetler yeterli değil. Bu konuda yerel yönetimler okumayı teşvik etme, edebiyatı, şiiri, romanı geliştirme konusunda farklı etkinlikler yapmalıdır. Kitap okumayı bütün gençlere aşılamamız gerekiyor.

Geçmişi kültürel bir kent ama bunun kesintiye uğramamalı.

img-20240502-103408.jpg

‘Sosyal medya gençleri okumadan uzaklaştırıyor’

Maalesef son yıllarda bir kesinti görülüyor. Çünkü internetin, sosyal medyanın yaygınlaşması gençleri okumadan uzaklaştırıyor. Edebiyattan koparıyor. Tabii yeni kuşakların tekrar okuma alışkanlığını kazanması lazım. Köklü ve güçlü kültürel damarın kesintiye uğramaması gerekiyor.

img-20240502-103249.jpg

Müthiş bir kültür yozlaşmasıyla mücadele ediyoruz. Buraya gelen gençlerin, sokakta geçen gençlerin aralarındaki konuşmalara bazen kulak misafiri oluyoruz. Okumamış bir nesil konuşacak kelime bulamıyor. Bulamadığı kelimenin yerine küfürle kapatmaya çalışıyor. Bu çok acı bir şey.

Biz yazarlar, şairler, sanatçılar, ressamlar, müzisyenler olarak. Ülkenin aydın kesimi olarak bu gençlere hayatı, yaşamı sorgulamayı aşılamamız gerekiyor. Kitap okumaları gerekiyor. Gregor Petrov’un ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ kitabını çoğu insan bilir. Finlandiya’nın yozlaşmış kültürünü aydınların nasıl ayağa kaldırdığını anlatan bir kitaptır. Örnek teşkil etmesi açısından özellikle bunun okunması gerekiyor. Bunu gençlerin ve öğretmenlerin okuması gerekiyor.

img-20240502-103306.jpg

Buraya gelen insanlar bu ortamı nasıl değerlendiriyorlar?

Burası biraz küçük ama sevimli olduğunu düşünenler var. Kitaplarımı görüyorlar. Kitaplarım hakkında konuşuyoruz. Ortamı çok hoş buluyorlar. Tek dez avantajı küçük olması.

Yabancı turistler de sık sık gelip fotoğraf çekiyorlar. Merak edip içeriye giriyorlar.

Portakallı ve cevizli değirmen kahve

Bir de burada kahvelerimiz de ünlüdür. Kumda kahvenin çeşitleri var. Kahvelerimizi kumda yapıyoruz. Portakallı kahvemiz var. Cevizli değirmen kahvemiz var çok beğeniliyor. Bunlar benim kendi yaptığım kahveler.

Para her zaman kazanılabilir ama kültür…

Ticaretten bağımsız şunu söylemek isterim. Para her zaman kazanılabilir. Fakat kültürümüzü kaybettiğimiz zaman her şeyimizi kaybederiz. Okuyucularımızdan ricamız gençlerimizi okumaya teşfik etmeleri, kültürümüzü yaşatmaya teşfik etmeleri çok önemli. Bu sosyal medyayı da iyi kullanmak gerekir. Maalesef ülkemizde sosyal medya pekiyi kullanılmıyor. Geçenlerde psikoloji profesörünün söylediği bir söz vardı. Telefondan para kazanmıyorsanız telefon sizin beyninizi çürütür diyor. Ticari amaçla kullanabilirsiniz. Yaptığınız etkinlikleri paylaşabilirsiniz ama sadece oturup kaydırarak videolar izlemek size bir şey kazandırmaz. Aksine kaybettirir. Beyin hücrelerinin öldüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ebeveynler çocuklarını mümkün olduğu kadar kitaplara yöneltmeleri. Çocuğun modeli anne babadır. Baba okursa çocuk da okur. Anne baba kenara çekilip telefonla uğraşırsa o çocuğun geleceği telefondur.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.